boş bir görüşün temsilciliğidir. millet için diyip herşeyi millete rağmen millet karşıtlığı için yaparlar. tek destekçileri derin devlet ve terör sempatizanlarıdır.
rte ye kibirli derler ve her seçimin ardından halkı cahillikle suçlarlar. kendileri çok şahane parti olduğu için seçilmiyorlarsa bunun tek nedeni halkın cahil olmasıdır. bu kidir değil de nedir lan.
bu arkadaşların aynada kendilerine bakmalarını tavsiye ederim. dev aynasında değil.
türk insanına ters zihniyettir. şu ara azalarak bitmektedir. gezi parkı gibi terör olaylarından medet umar hale gelmiştir. meclise tek bir tanesinin giremediği gün havai fişek şöleni yapacağım. geçmişte oldu, umarım yine olur ve bu sefer hiç geri dönemezler.
cebini değil halkını düşünen zihniyettir. halkın bir kısmı muhafazakar duygularından ötürü bu zihniyeti sevmese de bu zihniyet o kesimin de haklarının ve refahının bekçisidir.
akp zihniyetinin sadece vergi veren canlılar olarak gördükleri halkın gerçek temsilcisi, iktidar olmasalar da chp zihniyetidir.
bir türbanlının ağzından okunması gereken zihniyettir.
--spoiler--
Ailem yaklaşık bir senedir aslen memleketimiz olan Sinopta yaşıyor. Uzun süren çalışma hayatından sonra kafalarını dinleyecekleri, gürültüden uzak, ormanın, denizin çift koldan kucakladığı bu şehre yerleşme kararı aldılar. Her ne kadar Ankarada doğmuş, birbirinden çok farklı bölgelerde, çok farklı şehirlerde yaşamış olsak da Türkiyenin en kuzeyindeki bu şehre pek az geldik şimdiye kadar. Şehrin huyu suyu nedir pek bilmezdik yani.
Birkaç gündür tatil vesilesiyle geldiğim "esas memleketimi" gözlemleme fırsatı buldum. Sinop çok küçük bir şehir. Kilometrekare başına 35 insan düşüyormuş. Büyükşehirlerde attığı her adımda birine çarpan insanlar için ulaşılması imkansız bir rahatlık bu. Büyük çoğunluğu emekli vatandaşlardan oluşuyor. işin can alıcı noktası Sinop geçtiğimiz yıl Türkiyenin en mutlu kenti seçildi. Halkın geneli de kendini burada çok mutlu ve huzurlu hissettiğini söylüyor zaten. Burada hâlâ eski küçük kasabalarda yaşandığı gibi yaşanıyor. Kilometrelerce uzanan sahilleri ve uçsuz bucaksız ormanları var bu güzel kentin. Eğitim seviyesi yüksek, üniversite sınavlarında hep ilk 10a giriyor. Deniz kıyısındaki mükemmel bir tarihi binayı otele değil, mükemmel bir kütüphaneye dönüştürecek kadar çok seviyorlar okumayı. Kitaba çok ciddi saygı var. Küçük bir şehir olması nedeniyle de herkes birbirini tanıyor ve her ne olursa olsun saygı duyuyor. Uç düşüncelere sahip olup çok sıkı dost olanları her yerde görmek mümkün. Meyhaneye gidene de, camiye gidene de kimse karışmıyor. Bu klişe bir söz değil, bir realite burada. Buna ister kayıtsızlık deyin ister saygı, durum böyle. Hatta şehrin çoğunluğu "sol görüşlü" olmasına rağmen halkın huzurunu kaçmasın diye Gezi Parkı eylemleri sırasında tek bir olay dahi olmamış. Ayrıca halkın gelir seviyesi çok yüksek olmamasına rağmen insanlar çok yardımsever. Limana gidip ihtiyacın olsun ya da olmasın kürek dolusu balığı çekinmeden hediye ediyor gönlü tok balıkçılar. En güzel yanı da halk arasındaki gelir dağılımı arasındaki denge. Göze batan bir zenginlik ya da sefil bir fakirlik söz konusu değil burda.
Tüm bunlarla birlikte asıl değinmek istediğim nokta bir önceki başbakanımızın deyimiyle "Cehape Zihniyeti" hakim bir şehir Sinop, belediyesi Chpnin. Halk genel olarak kendini kemalist olarak tanımlıyor ve bundan gurur duyduklarını söylüyorlar. içki tüketim oranı çok yüksek. Hatta saat 22:00 dan sonra içki satış yasağı pek işlemiyor bu şehirde. Tüm bunlara bakıp buranın Türkiyenin suç oranının en düşük olduğu, insanların bu ülkenin en mutlu ve saygılı insanları olması muhafazakarlarca imkansız görülüyor olabilir. Tam da bu noktada kendilerine iğneyi batırmaları gerektiğini düşünüyorum. Benim ailemin de içinde bulunduğu insanlar tarafından senelerce ahlaksızlık ve dinsizlikle suçlanan "Cehape Zihniyeti"nin hakim olduğu bu küçük şehrin şimdiye kadar tanıdığımız muhafazakar topluluklardan çok daha saygılı olmalarını kendinize göre yorumlayın derim. Çok sevdiğim bir hocamın da söylediği gibi "Muhafazakarların Kemalistlerden öğreneceği , özellikle ahlaki, çok şey var."
--spoiler--
''Evet, Atatürkçülük, Gazi Mustafa Kemal’in heybetli varlığını siper yaparak, o siperin arkasından kendi adi çıkarlarını, siyasi ihtiraslarını veya Türklük aleyhindeki melun fikirlerini kolayca, rahatça ve hatta şirretçe söylemenin, yazmanın adından başka bir şey değildir. Öyle olmasaydı, hürriyetçisinden diktacısına, sosyalistinden kapitalistine, solcusundan komünistine, renksizinden Türklük düşmanına kadar o yıllardan beri o kadar kişi Atatürkçülük taslayıp durabilirler miydi? ''