"Cheberem,
Yüzün asi gülüşünden bir avuç aldım vedalaşırken,
Karadenize serptim yoldaş.
Boğuldu tuz mavi karardı kalbi.
Artık denizde karartı vardı.
Yeşil, yeşilliğinden utandı.
Umar çiçeği kokusuz, atmacalar kör, pençesiz,
Kaçkarlar, Cheberesiz, üryan kaldı.
Oysa dün, fırtına deresi gibi akardın istiklalden.
Öyle çığlık çığlığa, öyle asil, öyle duru, fırtına edalı.
Yara yanarak yakılırdı.
Acılar göğünürken Utancından, yine de sevdalanırdın.
En kör noktasında bile yaşamakta hayatın, ta ki erken vedaya dek.
Çok yorgunum can dost susalım dedin, susuştuk.
Sen de bir türkü boyu, ben diyim bir masal boyu,
Son takatin gözlerimizde, parmaklarımızda yarım kaldı.
Can dost hala cigara içiyor musun? Ha pırak ta şu mereti?
O acılar cehenneminde dostlarını düşünürdün.
Ne önemi kaldı yoldaş, çoğalttım tütünü.
Ama bir gün bırakırsam, sen istedin diye bırakıcam mereti.
Son görüşmemizde canımın içi yanıyor
Kavruldum ayrılıklardan, gitme.
Ölüm acısından daha zordur, yaşam acısı diyemedim.
Yakıştıramadığımdan ölüm adını, dillendiremedim.
Şimdi güzel ezgilerin gibi duruyorsun gönlümde.
Sıkılmış yumruk öfkesi duruyorum hayatın suratına.
Türkülerini dinliyorum, yatışıyor yüreğim.
Hala senden öğreniyorum, ezgilere yaraşmayı.
Ne kadar çok yaşasam da az geliyorsun.
Bütün ezgiler yüreğime değer oldu yoldaş, sensizliğin gibi.
Susuyorum, bu kez dilim ağlıyor,
Bu öyle bir acı ki koyacak yer bulamıyorum gövdemde,
Yürek bırakmıyor adamda!
Hayatada yakışmadı be Cheberem,
Hemi de, hiç yakışmadı ölümün, ölümün."
karadeniz karadeniz ettin çürüye senun
onbeş cana Kazım'ıma kıydın niçin neserun
ah o gözlerun gözlerun, denizden daha derun
kederum, kederuma niye döner sevduğum
denizin, denizin karası benzer tenune
kokusu, kokusu sen gibi dolar genzune
dalgalar deli dalgalar, aklım gider tenune
yüreğum, yüreğuma niye döner sevduğum
gün batarken yaman olur, yaman olur dalgalar
umutları gökyüzünde, gökyüzünde yakalar
gemileri ellerumde, ellerumde çalkalar
hasretum, hasretuma niye döner sevduğum