caes to exist şarkısı ile ünlü olsa dünya cok ünlü bir deliyi müzik abisi olarak görebilirdi. işin açıkcası nasıl müzisyen olarak başarılı olamadı bilmiyorum çünkü şarkıları bayağı başarılı.
when, on haight street, a young black woman engaged charlie in flirtatious banter, ı didn’t understand what he said to her, but it made her laugh, and ı felt a sense of pride that she was interested in him. then ı heard him say, “ı see you, woman, but ı’m not your man.” as we got into our car, ı asked him what he meant by that. he said, “ı see her beauty, but ı’m not her man. her man is black like she is.” simple. ıt wasn’t simple to me. ıt was racist.
my parents had never said anything to me about race. they generally followed majority sympathies or said nothing at all. ı had gathered my opinions from books and movies, seen racially diverse talents in hollywood, and listened to bob dylan and joan baez records. black suffering at the hands of white oppressors was one of the dialogues of the decade. across the bay, the college at berkeley was a boiling pot of pooled outrage against war and racial discrimination. ı asked charlie, “are you prejudiced?”
he countered, “what do you mean?”
“do you see black people as equal?” he eyed me skeptically.
“equal to what?”
“to white people!” ı said angrily.
he shook his head slowly and said, “don’t you like yourself? ıt’s not that ı dislike black people. ı like myself. ı accepted what ı am a long time ago.”
ı wasn’t sure what he was, or if ı liked it at all.
he said, “ı grew up shootin’ dice with the black brothers in the joint, lived with them at the bottom all my life — some were like fathers to me — but that don’t make me one of them. ı knew it just as much as they did. ı’m white; they’re black. we’re different.” ı couldn’t believe he thought like this. ı was a quiet champion of the poor and oppressed, and prepared to feel sorry for his life in prison, but progressive people everywhere shunned even the word “difference.”
ı asked, “well, do you think you’re better than black people?”
he said, “who’s to compare? there’s a beautiful tiger with stripes, a leopard with spots, and a lion with a mane — they’re all cats, but they’re different — not better or worse, just different.” that sounded right to me but ı didn’t like it.
ı said, “these aren’t cats. they’re people!”
he said, “to deny differences is to deny life and nature — and that’s a lie.”charlie said, “look, ı have mexican tattoos on my arms. ı speak some spanish, and ı learned the mexican songs — but ı’m white. ı’m what they call a ‘paddy’ — from a white mama and a white daddy…” he smiled, and then he became serious. “that’s upfront. we were upfront about it and there’s respect in that. ıt’s your nice society that looks down on people. ıt’s you who look down on them to think that they would want to be like you. the real black man don’t want to be like anybody but himself — and then the word ‘equal’ is silly isn’t it. does the tiger say to the lion, ‘ı want to be equal’? no. to him there is no question of equal or not equal. he just is, and he serves life.” he paused. “there is an order,” he said. “better or worse, up down, back forth got nothing to do with it. what people think does not even enter into the natural order.”
he was quiet for a moment. finally he said, “ıt’s your society that looks down on people and wants to help them into the misery, and the lack of love that drives all you kids away from home — you yourself.”
ı let the question about races rest. ı had to admit that with all ı’d had in society, and all ı’d l learned, ı was unhappy and confused. and it was true that ı didn’t want to spread my unhappiness to anyone else.
adolf hitler' den tek farkı, daha küçük bir topluluğu ustaca manipüle edip vahşet yaymalarını sağlaması olan, adolf hitler gibi zeki ve manipülatif bir sosyopattır.
Küçükken annesi tarafından bazen saatlerce karanlık bir odaya kilitlendiği, bazen de okula kız elbisesi giydirilip çokça alay ve saldırıya uğradığı rivayet edilen manipülatif suçlu. Ciddi boy takıntısı varmış.
daha önce belirtildiğinin aksine seri katil olmayan kişi. dolandırıcı geçmişi olan zeki ve manipülasyon uastası bir suçludur, zeka ve manipülasyon yeteneğini toplumda yeri olmadığını düşünüp kaybolmuş gençleri tespit edip toplayarak ve onları cinayet işlemeye ikna ederek kullanmış kötü bir adamdır.
ayrıca eski fbi profil uzmanı john douglas' ın belirttiğine göre, kısa boyuna takıntılıymış. douglas ve ortağı robert ressler ile görüşürken sandalyenin üzerine basarak oturmuş ve onlara tepeden bakmış.
tanrının kendisiyle beatles ve beach boy's gruplarıyla mesaj gönderdiğini iddia manson, beatles' ın helter skelterın vahiy parçası olarak göstermiştir.
muazzam zekasını itliğe yoran yüzlerce insandan biri. tabi normal birisi değil.
helter skelter muhabbetinde insanları ''katil odur'' ve ''ne alakası var'' noktasında ikiye ayıran insandır.
aslında dünya hukuk tarihine geçmiş bir hikayedir, çünkü dava çok enteresandır.
insanlar da kendi vicdanlarına göre fikir beyan ediyorlar ama bence bu sorunun cevabı yok.
belki de şöyle demek lazım...
mafya birini öldürmeyi azmettirdiği maşayla ceza almıyor mu? alıyor. o zaman katildir.
ana charles azmettirdiği iddia edilen cinayetler hakkında sadece aileyi durdurmadığını söylüyor ama azmettirdiğini kabul edemiyor. bildiğim kadarıyla ne kadar 50 sene yatmış olursa olsun kanıtlayamıyorlar da.
zaten söz uçar yazı kalır, konuştuğu adamlar da müptezel...
kim şahitlik yapacak da kanıtlanacak?
sözün özü çocukluğundaki çarpıklıkla ve saçmalıklar kaderini bildirmiştir.
ufacıkken alkolik annesi tarafından bir barmene bir sürahi bira karşılığında satılmaya çalışılmıştır.
35 den fazla insanı müritleri yani tarikatı ile öldürdüğü bilinir.ayrıca bir muzik sanatçısı idi ve şu sözü ile ünlüdür.
" bana tepeden bakarsanız , bir aptal görürsünüz.
bana aşağıdan bakarsanız , tanrınızı görürsünüz.
bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz
ileride haklı olduğunu da seve seve anlayacaksınız. bu emperyal kapitalist sömürü düzeni sürdükçe manson a selam çakan sert ve haklı ideolojileri gördükçe olacak bu.
seri katil yetiştiricisi. aynı zamanda Look at your game girl diye bir şarkısı var ve baya iyi. bir ara baya dinliyordum, dinledikçe suçlu hissediyordum. lol.
napolyonda boyuyla dalga geçilmesinden nefret ederdi. napolyonda binlerce kişiyi biçti. napolyonunda çok kötü bir şöhreti var. napolyonda bir dahi idi. napolyonda öldürdü ve yaşattığını sanarken öldürdü. daha bir çok yaşatmak için öldürdüğünü sanan var tarihte. psikolojik çıkarım yaparken insanı ve doğasını da anlamamız lazım.
zira napolyonda insanlık için gerekliydi. bi görevi vardı. fransız devrimi ve sonrası gibi.
napolyona saygı duyuyorum dediğimde kimse ööö ama o bi katildi demez. hitlere saygı duyuyorum desem bu bi tartışma konusu olabilir. ama charles manson a saygı duyuyorum dediğimde tartışmasız her sohbette linç yiyorum. hemde ne dediğime bakılmadan.
bu konuda anlaşılmayı beklemiyorum. elinde bir kılıç ve teraziyi aynı anda tutabilme becerisi çok önemli. kimisinin kılıcı keskin terazisi bozuk, kiminin terazisi hassas kılıcı kör. biz sadece inceleyip yorum yapabiliyoruz ve herkes kendi penceresinden ne görüyorsa öyle işte.
machiavelli de mi kötüdür ve onun övülmesi bize hangi suçlara ortak yapar?
anlayamadığımız herkese deli diyoruz. anlayamadığımız her şeyi bir takım güçlerle ilişkilendiriyoruz. ama asla anlamaya çalışmıyoruz.
bir deha idi. yakalanmasını da bu dehanın ürünü olarak avantajına çevirdi. bugün biraz meraklı herkes tarafından biliniyor adına diziler belgeseller çekiliyor. elinde toplasan yarım saatlik sorgu görüntüleri var ama sadece sorguda bile anlatmak istedikleri hakkında düşünsen, bugün benim diyen filozoftan çok daha derin sorgulamaları olduğunu fark edebiliyorsun.
dünya için gerekli olduğunu düşündüğüm bir kişi. doğruları ve yanlışları ile. sebepleri ve sonuçları ile. dünya için sorumlu, vazifesi olan biri.
allah rahmet eylesin. malesef insanlar anlayamadı onu. dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için çok mücadele etti ama olmuyunca olmuyor. sen üzerine düşeni yaptın manson. sorun yapamayanlarda
rahat uyu.
müridlerini bugün epey bir üzmüştür. şimdi bu muridler kime uyacak, kimin emirlerini şuursuzca yerine getirecek, kime tapacak? derhal kendilerine psikopat bir seri katil bulsunlar, ona tapacak, onun gotunu yalayacak, onun emirlerini sorgusuz sualsiz yerine getirecek, ona tum benligi ile baglanip kolesi olacak bir psikopat seri katil.
