Aynaya bakınca yabancılaşıyorum. Her gün görmek zorunda olduğum yüz acaba kimi taklit ediyor. Katilin şehveti, Jigolonun monotonluğu, çöpçünün uykusu... Bu ben miyim? Kaybolmuş olduğumu düşünüyorlar. Her gün aynı barda, evimde bir de mecburen postahanede vakit geçiriyorum. Geri zelâlılar bile beni bulabilir. Postacılık kıyak iş! insanların mektuplarını okurum. Üstelik kapılar ilk çalışta açılır, bazen yatak örtüleri de. Beni bir gece ele geçirmek için sormanız yeterli, daha fazlası içinse şans gerekli. Çaktırmadan araladığım zarfların içinde çoğunlukla gözyaşları vardır. Sayfalar dolusu acı.
Kadınlar neden sevilmeyi umarak vakitlerini harcarlar? Megolomanmışım. Sahip olamadığınız için benden nefret ediyorsunuz. Konuşmaktan başka bir şey bilmeyen canavarlar. Sürekli söylenmek yerine öpücüklerin tadını çıkarmayı bilseydiniz belki de sizi sevebilirdim.
Kimi günler bilgisayarın başına oturup üstelik sarhoş bile değilken, yazılar yazıyorum. Kelimelerin sırasını değiştirince sözcükler daha bir farklı mı görünüyor ne? Perşembe. Sanki çarşamba olması ne değiştirir?
Kahrolası ambulans sirenleri. Bugünü mü buldunuz? Daha dün sebze tabaklarınız önünüzde, sigaranın zararlarından bahsederken, şimdi kolunuzda bir serum ölüm yolundasınız. Ne kadar ironik değil mi? Benimle gülsenize.
Kahvaltı etmem. Midem bulanıyor. Evde birikmiş faturaların üstüne kusmak istiyorum. Ben neden askerlerin postallarını almak, bomba üretimine katkıda bulunmak ya da beyaz saraydakiler rahat etsin diye para ödemek zorunda olayım ki? Hepsinin canı cehenneme. Umarım yanarak ölürler.
Sıkılmaktan sıkıldım. Her gün aynı güneş, aynı bira şişeleri, haberlerde aynı adamlar. Sabahları yumurta yemekten, günde beş bardak su içmekten, sokakta ayakkabı giymekten, uykuda nefes almaktan usanmadınız ma hâlâ? Kendiniz için bir değişiklik yapın. çıplak ayakla uçağa binin. Herkes size deliymişsiniz gibi bakarken 'hayat buymuş' dersiniz.
Küçükken hırsızlardan korkardım. Bir gün evimize girip boynumu bıçakla keseceklerini,hayatımı ele geçireceklerini düşünürdüm. Bir gün yüzü çoraplı bir adamı kapıda yakaladım. elime mutfak bıçaklarından birisini alıp karşısına çıktım. Korku dolu gözlerle baktı. Hırsızlar da kaçar.
Kadınlar rezil yaratıklar. Eğer sevgilileri varsa bana daha çok sırnaşırlar. Arzulanmanın tatminini yaşamak. Tek amaçları bu. Bir gece onu istemişim ne fark eder. Bütün gecelere sahip olma savaşında hep yenikler.
Çikolata yerler. Her terkedildiklerinde. Eşofmanlarının içinde kaybolup, mutsuzluğa kadeh kaldırırlar. 36 beden pantolonlarına giremediklerinde iyileşme zamanı gelir. Popolarını ve burunlarını küçülttürürler. Her yaptıkları başkaları içindir. Onu beğenmeyen kocası, başkasına bakan sevgilisi, durmadan söylenen annesi. Mazoşist ruhlar. Kendi yüzleriyle asla barışamadıkları için dergi sayfalarını karıştırırlar.
Saçmalık. Yaşamak, beklemek, aramak. Düşünmekten beynim çarpıyor. Bir kere aşık olmuştum. ilk gençlik rüyalarımı görmeye başladığım yıllarda. Irene. Yanımızdaki evde yaşardı. Onun yanında kalbim zonklardı. Sonra en yakın arkadaşımla kırlara gittiler. O gün vazgeçtim sevmekten.
Zaman hayatın sonuna on var. Bu belki on kadın belki de on içki demek. On yıl daha etrafta dolanacak olursam lütfen beni vurun. Zorluk çıkarıp intihar etmek istemem. O kadar empatiksiniz ki sizin suçunuz olduğunu zannedersiniz.
iki saatte bir paket sigara içilir mi ?
içilebiliyormuş. Olumlu veya olumsuz bakmadan, irdeleme peşinde koşmadan kendime sorduğum
bir soruydu bu. Nasıl olduğuda önemsiz. Sadece iki saat önce açtığınız bir paketten şimdi,
şu anda hiç kalmamış olması önemli olan.
Sağlık sorunları, maddi bakımı falan bir kenarı başarı veya saçmalık olmadı bok yemenin arapçası
olarakta algılanmamalı. Yaptım oldu.
JANE iÇiN
cimen altinda gecen 225 gunden sonra benden daha cok sey biliyor olmalisin.
kanini emip bitireli epey oldu, artik bir sepetteki kuru bir cubuksun.
bu isler boyle mi oluyor?
bu odada hala ask saatlerinin golgeleri var.
birakip gittiginde asagi yukari herseyi alip gittin.
geceleri beni ben olmaya koymayan kaplanlarin onunde diz cokuyorum.
senin sen olman asla bir daha olmayacak.
kaplanlar beni buldular ama artik umurumda bile degil.
-kadınlar araba yıkayıcılığı yapmaya, saban sürmeye, dükkan soyan iki kişinin peşine düşmeye, kanalizasyon temizlemeye, savaşta memelerinden vurulmaya hazır olduklarında ben de evde kalıp bulaşık yıkamaya ve sıkıntıdan patlayıp halının üstündeki iplikleri toplamaya hazırım"
insanların kendileri hakkında çok fazla ileri gittiklerini düşünmemi sağlayan, aslında hepimizden daha insan olan noksan olan tarafı sadece şansı olan sonsuza dek gerçek anlamda saygı duyacağım tek insan.
sevimli bir aşk hikayesi kitabının ismi gerçekten masum duruyor. bu ismi gören sevimli bir kız arkadaşım kitabı görünce okumak için istedi.
hatun pek söz etmeden kitabı ertesi gün getirip verdi bana, kendimi kötü birşey yapmış gibi hissettirmişti bana.
Lakin evinde kadınlar kitabını gördüm pek sonraları.
Kendimi görebiliyorum şimdiden
bütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra
canı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde
(o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem)
o kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken...
tekerlekli iskemlemde dik dik oturur...
gözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör,
azrailin göstereceği merhameti beklerken...
'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
'Yaa, evet öyle...'
çocuklar geçer gider, ben yokum bile
tatlı kadınlar geçer gider
kocaman kızgın belleriyle
sımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle
sevilmek için yalvara yakara
geçer gider kadınlar, ben—
yokumdur bense.
'Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski'
'Yaa, evet, öyle'
işte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde
bu kâğıttan daha beyaz,
kanı çekilmiş,
beyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski
bitmiş, gitmiş...
'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
'Yaa, evet, öyle...' derim, pijamalarıma işerken
salyalar akar ağzımdan.
iki öğrenci koşarak geçer gider.
'Hey, gördün mü şu moruğu? '
'Yaa evet, midemi kaldırdı valla! '
bütün o intihar tehditlerinden sonra
başka biri intihar etti
sonunda yerime...
hemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır
verir elime.
anlamam
ne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez
neye yarayıp neye yaramadığına bakınca.