değerli bir yazar ve şair. şiirleri boktandır ama nesirleri süperdir. hep altılık paket bira alır eve giderken. izmarit içer. at yarışı oynar. sıradışı hatunlarla birlikte olur. sol görüşlüdür, paylaşımdan ve komünal yaşamdan yanadır. çok güzel küfür eder. adam gibi adamdır. civanmerttir cesurdur. eli öpülesi insandır.
"Bir pişmanlığım var mı? Ne garip. Neden olsun ki bir pişmanlığım? Pişmanlık duyabilecek bir şeyi yapmış olmak o pişmanlığı duymamı gereksiz kılar. Ben hiçbir zaman birinin benim günahlarım için öldüğüne ya da öleceğine inanmadım. Aklıma yatan tek pişmanlık yapılmış değil, yapılmamış bir şey yüzünden hissedilen olabilir."
"Bütün türler kendilerini yok ederler. Dinozorların sonu da böyle oldu. Canlı namına ne varsa yediler, sonra birbirlerini yemeye başladılar ve sonunda tek dinozor kaldı ve o orospu çocuğu da açlıktan öldü"
kitap: "kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi"
öğrenir insan dayanmayı çünkü dayanmamak
dünyayı onlara devreder
ve onların gerçekten
sıfır kadar değeri yok.
dayanmak yürek ister
ve olasılıklar ne kadar kötüyse
zaferin tadı o kadar
iyi çıkar.
özgürlük
için savaşmak gerekir derler.
bunu biliyorum.
ama ben japonlarla, italyanlarla, almanlarla
ya da ruslarla
savaşmak zorunda kalmadım
özgürlüğüm için.
amerikalılarla savaştım; aile kurumuyla, okul
bahçesiyle, patronlarla, sokak hanımefendileriyle,
dostlarla, sistemin
kendisiyle.
sonu yok, elbette, savaşmanın.
zamanında varan bir tren gibi gelir zorluklar.
artık akşamdan kalınan bir sabah ya da
fabrikadaki üretim bandı olmayabilir sorun,
ihanet, yalan ve sahte
umut alır yerlerini.
uykumuzda bile sınandığımıza
inanıyorum, ve sık sık her şey o kadar
ölümcül bir hal alır ki
gülmekten başka bir şey gelmez elden.
biraz talih gerekir dayanmak için, biraz bilgi ve
makul ölçüde
mizah, çünkü kayıtsızlar daha da kayıtsızlaştı,
güçlüler daha da güçlendi,
bir zamanlar cesur olanlar ise
artık daha az cesur ve
bize kalan tek şey
filin ormanda sessizce durup ölümü bekleyişini
göz önünde bulundurmak,
insanların tekrar tekrar başarısızlığa uğrayışlarını,
rahibin dualarını unutuşunu,
aşkın ahmaklığa dönüşünü,
ya da soğuk yağmurların mozart'ın mezarını
ıslatışını. bütün bunlara ve daha birçok
şeye rağmen
insan öğrenir sonunda
dayanmayı.
Bukowski,'' Pulp'' romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken San Pedro, Kaliforniya'da öldü. Ölüm töreni budist rahipler tarafından yönetildi.
-----spoiler-------
umut sarıkaya'nın bir karikatüründe mahallenin mazbut kitlesinin yanına gelerek "abicim bu kadar sene sen konuştun , biz dinledik. şimdi de sen dinle... sen bu yazdığın romanları karına, kızına, bacına okutabilir misin okutmaz mısın?" şeklinde sormasıyla gülmekten yere yatmama yol açan yazardır. (not: karikatürde "okuturum" şeklinde yanıt vermiştir.)
-----spoiler-------
bazen yadırgatan tarzına rağmen (veya belki de bu tarzı yüzünden) başarılı bir yazardır. dobracıdır.
muhteşem yalınlığını kitaplarına taşıyan yazar. asıl adı heinrich karl bukowski dir. genellikle depresif ve alkolik konuları işlemiştir. babasıyla arası pek iyi değildir. neden içilir sorusunu "boktan birşey olursa unutmak için içersiniz, iyi birşey olursa kutlamak için içersiniz,hirbirşey olmamışsa olsun diye içersiniz. " şeklinde cevaplayan halk adamı. kitaplarını okurken güleceğiniz yerlerde vardır, düşüneceğiniz yerlerde.
Charles Bukowski 1920 yılında Andernach, Almanya'da doğdu. 2 yaşındayken Los Angeles'a taşındılar. 1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası sıklıkla işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Bukowski, Los Angeles Lisesi'nden mezun olduktan sonra sanat, gazetecilik ve edebiyat dersleri aldığı Los Angeles Şehir Üniversitesi'nde 1 yıl okudu.
24 yaşındayken "Aftermath of a Lenghty Rejection Slip" isimli kısa öyküsü yayımlandı. iki yıl sonra bir başka kısa öyküsü olan "20 Tanks From Kasseldown" isimli eseri yayımlandı. Bukowski yayıncılık yöntemlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü A.B.D.'yi gezerek, çeşitli işlerde çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. 1950'lerin başında Bukowski, iki yıldan az bir süre A.B.D. Posta idaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. Taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de Barbara Fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. Bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeğe devam etti ve sonra Los Angeles'taki postaneye geri döndü. 1965'te hiç evlenmediği Francis Smith'ten bir kızı oldu. 1969'da Black Sparrow Yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. Bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "iki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim." Posta ofisini bırakalı bir ay olmayalı Bukowski ''Postane ''ismindeki ilk romanını bitirdi. 1976'da Bukowski, Linda Lee Beighle ile tanıştı. iki yıl sonra birlikte Los Angeles'ta bir liman şehri olan San Pedro'ya taşındılar. Bukowski ve Beighle 1985'te evlendiler.
Bukowski,'' Pulp'' romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken San Pedro, Kaliforniya'da öldü. Ölüm töreni budist rahipler tarafından yönetildi.
gerçekte şimdiye kadar doğmuş en büyük salak olsan da,
çağdaş görünmek oldukça kolay;
biliyorum; berbat şeyler yazıp ucuz kurtulduğum olmuştur
ama dergilerde okuduklarımın eline
pek su dökemezler;
orospulardan ve hastanelerden gelme
kendiliğinden bir dürüstlüktür benimki
olmadığım biri gibi davranmama izin vermez-
ki çifte çuvallamaktır bu:
şiirde çuvallamak
ve hayatta.
şiirde çuvallarsan
hayatta çuvallarsın,
hayatta çuvallamışsan da
hiç doğmamışsındır
istatistikler ya da annen
ne koymuş olursa olsun adını.
en iyi adamlar yalnızken güçlüdür sözüyle kalbimi bir kez daha kazanmış olan şairdir. anladığım kadarı ile zor bir adamdır,çok çekmiştir,kadınlardan hem nefret eder hemde onlarsız yapamaz...
bir çok şiirinin sonunda büyüksün bukowski dediğim adam !
"kadınlar" kitabının yazarı.bu kitap evde aman kimse görmesin dolabında saklanmalıdır.yazar bu eserinde seks hayatının tüm detaylarını üşenmeden ve sıkılmadan bizlere sunmuştur.