o yokken nasıl bir dünya vardı kimbilir. yani nasıl görüşüyordu insanlar, ya da geç kalınca nasıl sölüyordu. ankesörden ankesörü mü arıyorlardı. korkunç birşey bu teknoloji ya. ilk telefonum ericsson gh688 takoz, kütük dediler ona ama dimdik ayakta durdu, aslandır o be.
olmadığı zamanları özlediğim iletişim aracı. otobüslerde yolda metroda insanların neredeyse kapılıp gittiği alet ne sikim var diye bakıyorum bazen ekrana, mesaj çekiyor, ya da oyun oynuyor dangalak. bıkmadın mı amk diye sorsım geliyor bazen.
geçen otobüse bindim. yer yoktu, dörder kişinin oturduğu karşılıklı iki sıranın arkasına tünedim. önümde birbirini tanıyan 3 kadın, bir de yabancı bir adam; onun karşısındaki dörtlüde de aynı durum vardı.
camdan yansımasını gördüm insanların. hepsinin elinde cep telefonu, feysbuka gitip tivitörden çıkıyorlar. birbirlerini tanıdıkları halde aralarında en ufak bir konuşma yok.
sanki herkes birbirine küsmüş. herkes elindeki telefonla hiçbir şey yapmadan sanki bir şey yapıyormuş görüntüsü veriyor. dışarıdan sanıyorsun ki önemli bir mesaj silsilesi içinde.
hayır tek yaptığı feysbuka tivitöre girmek.
yahu birbirinin yüzüne bakan iki insan konuşamıyor, telefon giriyor hemen devreye. tiksiniyorum şu iğrenç iletişimsizlikten.
Hayatımızın orta yerine oturan faydadan çok zararı olan nesnedir.
Evliliklere, flörtlere, arkadaşıklara, aile bağlarına dahi zarar getirdiği olaylar vardır.
Telefona bakmadın diye küsen akrabalar, sen ne halt ediyordun diye sorguya çeken sevgilileri hayatımıza sokan da bu gereksiz alettir.
Daha açık bir ifade ile bildiğin kendi hayatımıza kendi elimizle tecavüz etmemize sebep olan bir oyuncaktır.
günümüz insanının yaşam aracıdır. bu elinde olmadan nefes alamayan insanları gördüm. şarjı bitecek diye surat asıp oturan, internet paketi dolup dünyadan kopacağını sanan insan sürüsü. merak edilir aslında bu kadar önemli ne yapmakta? facebook, twitter gibi özel hayatı delip geçen ortamlarda kendini ifşa etmekten başka ne yapmakta? hiçbir şey. bir araştırma yapmaz, bir açık iki satır bir şey okumaz ki bizde okumaktan çok konuşmak internet ortamında ise yazmak vardır. bir zaman sonra insana yorgunluk vermektedir. önceden yoktu hatırlıyorum çocukken akşam ezanı eve gelin derlerdi şimdi çaldırır kapatırım diyor anneler. bir nevi güzel oldu allah var çok kötü oldu diyemem ama bir samimiyeti yitirdik. geçen gün doksanlar dizisini izliyorum telefon faturası çok geldi diye ev ahalisini azarlıyor baba. ve diyor ki bu telefon sadece önemli haber için vardır başka ne işe yarayacak? şimdi cem yılmaz'ın deyimi ile göt cebimizde duran bir aygıt oldu çıktı. gittikçe küçüldü sonra baktılar olmuyor ekranı büyüttüler her sene bir bir sayı arttırıp bir harf koyarak yeni model diye kakalıyorlar halbuki hepsi aynı. bunun kamerası daha iyi ne yapıyorsun onun kamerasıyla kendimi çekiyorum? daha düne kadar sen fotoğraf makinasında 36 poza talim edip fotoğraflar yanmaz inşallah diye dua eden bir toplumun çocuğusun. ne değişti bu kadar? sadece arama ve mesaj harici binlerce oyunlar yükleyip rekor için kasanlar neyin peşindeler ki? verdiler elimize oynatıyor elin ecnebisi. biz de yiyoruz.
uzaktakini yakın eden teknolojik alet.
beyin ve kalp sağlığının içine ediyor.
ne oluyor?
belki de uzak bir zamanda olacak ölümü de yakınlaştırıyor.
ohh mis.
hayatı kolaylaştırmak için telsiz telefonun daha ergonomik hale getirerek daha geniş menzillerde iletişimi sağlamak için icat edilmiştir. e tabi sonradan kamera internet ve oyun opsiyonu da eklenince ilk halinden oldukça uzak bir yere varmıştır iş. telefonunu evde unutunca günü yarım geçen eksiklik hisseden hatta azımsanmayacak bir yolu geri dönen bir kitle mevcuttur bu dünyada. bilinç altımıza işlemiş elektronik aletlerden biridir sadece.