tek okuduğum "gün olur asra bedel" kitabında ( sansüre uğramış) kazak bozkırının ortasında ki boranlı kasabasında yaşayan bir tren yolu işçisinin sade, zor, onurlu hayat mücadelesini, stalin dönemi uygulamalarını, bölgenin efsaneleşmiş hikayelerini başarıyla anlatmış kırgız yazar.
Çok kitap okurum, daha aytmatov gibi kalem görmedim. Deseniz ki çok ilginç kurgusu mu var, yok hayır. Çok basit bazen aşk, bazen savaş bazen köy olayları işte. Çok değişik karakterleri de yok, bazen oğlunu askere yollamış anne, bazen bir papaz, bazen de dedesiyle yaşayan bir çocuk. Çok süslü cümleler de kurmaz, çok popüler kalıplar da kullanmaz. Ama her şey bunca sadeyken nasıl olursa olur bir anda kitap sizi içine çeker. Danyar'la kaçan cemile'den, hamile aliman'dan, saf mümin dede'den, kuttubayev'den parçalar taşıyormuş gibi olursunuz. Aytmatov öyle bir yazardır ki ne şekilde anlatırsan anlat onu tarif edemezsin.
Yazdıkları buz dağı gibi olan yazardır. o kısaca hikayesini yazar ve anlamamanız için size bırakır. Siz onu okur, anlarsınız daha doğrusu anladığınızı sanırsınız ancak gerçekten incelenmesine baktığınızda söz konusu eserin katlarınca anlam görürsünüz. Sudan taşa, dağa kadar en ufak her şeyin içinde bir anlam bulunabilir.
Kendisi, yazar olma hayalimi elimden almıştır aynı zamanda. Ne yaparsam yapayım ona yaklaşmayacağımı ve çok sıradan kalacağımı fark ettiğimde bıraktım hayalimi.
eğer içinizde edebiyatla haşır neşir yaşam arzusu taşıyor ve gerçekten kitap okumak istiyor ama bir türlü gerekli atılımı yapamıyorsanız, cengiz aytmatov, sizin dünyanıza güneş gibi doğmak için yaratılmış harika bir yazardır.
kendi coğrafyasını, insanını mükemmel tasvirlerle, tespitlerle, hikayelerle anlatan başarılı yazar. cengiz aytmayov' u ( tıpkı bizde ki peyami sefa gibi) ideolojinizden sıyrılıp okursanız bir sürü şey öğrenir, farklı bir pencereden bakmış olursunuz.
Sırtını dayadığın sağlam bir kapıdır o insan; umudunu, heveslerini, düşlerini yasladığın sağlam bir kapı... Beyaz gemi'yi okuduğum da o kapının kırılışını, Mümin dedenin karşısında yıkılan bir avuç yüreğin hayallerinde işittim.
aklımda hep insanın kendi benliğine yabancılaşması ve buyruk altına girmesiyle ilgili sözleriyle kalmış olan güçlü kalem.
Mankurt ; isyanı,itaatsizliği düşünmeyen tek varlıkmış.Efendisine köpek gibi sadık,onun sözünden asla çıkmayan,başkalarını dinlemeyen,karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yaratık.
beyaz gemi ve toprak ana kitaplarıyla taş kalpli insanları dahi ağlatabilecek, bana göre yaşamış en büyük türk yazarlardan biridir. bu arada cengiz aytmatov eserlerini elips kitabın ve ötüken neşriyatın yayınladığı iki ayrı basım olarak bulabilirsiniz kitapçılarda. benim sözlükçülere naçizane tavsiyem ötüken'den çıkanları tercih etmeniz yönündedir. çünkü ötükenden çıkan kitapların kapakları daha güzeldir ve kitap puntoları elips kitaptan çıkanlar gibi okumayı zorlaştırıcı derecede küçük değildir.
nasıl oluyor bilmiyorum ama soğuğu da seven biri olarak, okurken orta asya'nın karlı soğuğunda soba yanan küçük odada çay içiyormuş hissiyatı veren kitaplar yazan yazardır.
Keşke 100 kitabı daha olsa onları da okusak yazarıdır. Bitirmek istemezsiniz. Hikayenin geçtiği köyde soğuktan korunmak için eve girip soba yanında çay içiyor olarak bulursunuz kendinizi okurken.