Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor
Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.
Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Tirenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrrediğimi?
yer: artık yanaşıyoruz kadıköy'e. insanlar iniyorlar vapurun alt katına. bazen hava soğuk oluyor. siluetleri indiriyorum tek başıma oturduğum vapurun açık alanından. ki sigara içmek de yasal...
teknolojinin sıkı bir küfürü hakettiğini anlatır şairdir.
yok arkadaş, iki cümle kuruluyor, altına cemal süreya yazılıyor, dev gibi şairin kemikleri sızlatılıyor.
değil arkadaşım, burdaki bir çok aptalca söz cemal süreya'ya ait değil.
ona, bu toprakların gördüğü en sağlam şair demek biraz iddialı olur ne bileyim bayağı bi subjektif yorum olur ama ve ama en melankolik şairdir.. bugün anlamını büyük ölçüde yitirmiş olan çoğu kavram bu adamın mısralarında hala can bulabiliyor. sevmenin de ayrılmanın da hüznün de en esaslı tarifini kendisi yapmıştır.
Seni soruyorlar.. Öldü mü diyeyim, yoksa dönecek mi ?
ikisi de imkansız değil mi ?
Çünkü biliyorum; Asla geri dönmezsin,
Ve biliyorsun; Sen benim için asla ölmezsin..