Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
Sabahlara kadar koynumda yatmışsın
Bak bende yalan yok vallahi billahi
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
işe bak sen gözlerin de burda
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
Bak çocuğum kolların işte çıplak işte
Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
Ne günah işlediysek yarı yarıya
Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
Bunların konuşması olur öpülmesi olur
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
Üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.
şiir yeteneği olan ama ruhunda gereksiz bir ızdırap ve yalnızlık çeken şair. tamam duygu yoğunluğu yaşa ama bu kadar da yerlerde sürünmek nedir be adam.
sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
lisedeyken ciddiye alır okurdum bu adamın şiirlerini. şimdi okuyunca anladım ki ne boş adammış, ne yavan yazarmış. Tunceli kökenli olduğu için belli tip solcu kızlar tarafından abartılıyormuş meğerse bana karşı. ayrıca abazanın önde giden akü kafalısı. bir insan tek kolu olmayan evli kadınla ne diye iş pişirir? Tuncelili diyorum ya size.
13 gün boyunca hastanede yatan Eşine yazdığı mektuplardan oluşan onüç günün mektupları adlı kitabında,
kızının adının elif olmasını istediğinden bahseden şair;
"sen ne güzel bir elif doğurursun. Başına kurdeleler bağlarsın."
"sana rastlamak mutluluktu,
Sana sahip olmak başka bir şey, başka bir ad bulmak gerek ;
"içine taşınması" gibi bir şey insanın."
Gönlüne buyruk şair abimiz. Biraz zampara çokça şairane bir ruhu dizginliyordu. Allah ruhuna acısın, memo'ya da kendi gibi çocuk versin. Memo'yu bilir misiniz? Öğrenin memo'yu. Süreya dendi mi aklıma şerefsiz memo gelir.
Zamanında kendisi henüz hayattayken çekilmiş bir programda görmüş ve ısınmıştım kendisine.
ilginçtir ki "Sizin hiç babanız öldü mü ?" Diye seslendiğinde babası hayatta imiş. Annesini ise 7 yaşındayken kaybetmiş. Belki annesizlik ona çok dokunmuştu, o da acısını başka bir yoldan anlatmayı seçti.
yazdığı "şiir"lerde, saçma sapan alakasız kelimeleri arka arkaya dizerek oluşturduğu devrik cümlelerde, sanki çok derin manalar içeriyormuş hissi verdiren yazar.
ne bir ölçü ne de bir kafiyesi olmayan şiirlerinin, aslında bir anlamı da olmadığı halde kullandığı alakasız kelimelerin okuyanın kendi hayal gücünde ona ithaf ettiği anlamlar sayesinde popülerliği devam eden şiirlerinin, aslında insanlar tarafından bu kadar popüler edilmeseydi yüzüne bakılmayacağını bildiğim yazar.
Herkes şair bilir .
Çanakkale Savaşı'ndan tam 50 sene sonra savaştan kalan tüm silahlar,tarihi toplar,mühimmat ihaleye çıkarılarak hurdacilara satılacaktır!yapılan tehditlere aldırmadan Çanakkale Savaşı'nın izlerini silecek olan ihaleyi iptal ettiren kişi müfettiş Cemalettin Seber'dir. Biz cemal Süreyya diye biliriz .
Sevdiği kadınlara bir zaman için tanrısal sevinçler yaşatmış olsa da bu durum hakikatten değil cemal süreya ve onun gibilerin coşkulu hezeyanlarından kaynaklanıyordu.
Kadın içten içe haykırmaktadır, Aldat beni kandır. Sevdiğine inandır..