''adını titizce saklayan bir sokak buldum.
şimdi söyleyemem hangi alanın arkasında.. .
oradan geçerken hep seni düşünüyorum, belki oralarda bir yerdesin.. . sen tavşan aralığı.. . sen ağzımın tadı'' .. .
Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım,
Kırmızı mavi eko...seli yalnızlığımı serdim masaya,
Manzaraysa ayrılığa sıfır ! işte her şey hazır.
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik,
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik........
şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git.
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı
oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karakoy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik...
başka hiçbir şairle karşılaştırılamayacak, tam anlamıyla harika bir şair.
"Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
Afrika dahil "
"yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
adam bulut gibiydi, hatırladı
adamın ayaklarının altında
yıldızların yıldız olduğu vardı
adam yıldızlara basa basa yürüdü
çünkü biraz önce yağmur yağmıştı."
"onlar için minibüs şarkısı" için ilhan berk "türkiye edebiyatındaki ilk marksist şiir" demiştir.
hak etmiş midir? kesinlikle...
şimdi herşey güüzel hoş da, bir eleştirisinde -ki ben cemal süreya'nın eleştirmen yanını da beğenirim- nazım için marksist şiirler yazamıyor demiştir. ki kendi marksist şiir tanımına göre yazamıyordur nazım marksist şiir. hadi buna da eyvallah.. fakat sonrasında nazımın marksizmden en uzak şiiri olarak "mavi gözlü dev"i göstermiştir.
ağlamak istiyorum sayın seyirciler:
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
yapma be cemal abi..
buram buram sınıf kokan bu şiire marksizmden uzak diye nitelendirme.
velhasılı kelam; güzel adamdır.
yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz...
her şey seni bekliyor, her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi.
Hakkında girilen 315 entry'den sonra söyleceklerimin onu açıklamakta pek bi kifayetsiz kalacağını düşündüğümdüm acı şair. Aşkı, acıyı, sevgiyi, sevgiliyi ve sevişmeyi en güzel anlatan yazarlardan biri diyebilirim. ikinci yenici, birinci sevici vs. gibi edebi kalıplara sokmaktansa onu şiirleriyle değerlendirmenin daha mantıklı olduğunu düşündüğüm yazar.
Bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda,
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar,
Gözlerin, onun ardından yüzün, dudakların...
Sonra herşey çıkıp geldi.
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde,
Sen çıkardın utancını duvara astın,
Ben aldım masanın üstüne koydum kuralları,
Herşey işte böyle oldu önce.
beni en çok etkileyen deyişiyle;
Parmak uçlarıma hapsettim seni, dokunduğum heryerde seni hissediyorum. Canım yanıyor...
Merhaba ben sana aşığım. Yani cidden öyle. Sakın yanlış anlama hiçbir şey istemiyorum senden. Sadece hep o köşemde dur. Sevdiğim köşemde. En sevdiğim. Seni her okuyuşumda ağzıma sıçman da umrumda değil, Seni seviyorum Cemal Süreya.
sen el kadar bir kadınsındır
sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
bazı ağaçlara kapı komşu
bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
bir insan edinmişsindir kendine
bir şarkı edinmişsindir, bir umut
güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
saçlarınla beraber penceredeyken
besbelli arandığından haberli
gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
sevgili...
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.