Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır! işte her şey hazır..
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
yokluğunda bir kuş sütü eksik..
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik...
on üç günün mektuplarında şöyle seslenmiş zuhal'e:
"O da var. Kişi kimi zaman çok sevmenin getirdiği yanlışlıklara da düşüyor. Sevdiği şeyi göğsüne fazlaca bastırırken örseliyor onu. Hoyratlaşıyor bir yerde aşk. Acaba bu gerçekten aşkın kaçınılmaz bir gereği mi ? Kimi zaman öyle belki. Ama, ben, öyle olmamalı diyorum. insani çizgiden sapmamalı. Aşkı insani çizgide bütünlemeli. Mutluluk da, sanırsam, o zaman bütünleniyor. Güven, mutluluğun temelidir. Güven aşkın ve her türlü aşkın, yani cesaretin, yani kavganın temelidir. Mevhibe'nin ismet'ten kuşkulanabileceğini aklın alıyor mu? Bu noktada bir özeleştiri yaparsak, sende güvenin, bende bakımın zaman zaman aksar gibi olduğu sonucuna varabiliriz.
* Ne demiş şair :
" Aşklar da bakım istiyor öğrenemedin gitti".
* Aynı şair şöyle bir dize de ekleyebilirdi şiirine :
" Aşklar tam güven istiyor güvenemedin gitti"."
"biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz."
mahşerin ortalık yerinde size rastladık. elinizi şuramıza koydunuz.
sürgündük. göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. yanınızda göçmen olduk. bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.
güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.
gerçek neydi biliyor musunuz: her şey.
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan.
Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda.
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda.
Verdi mi adama her şeylerini verirler.
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda.
Porsuk nehrinin geçtiği.
Kızılırmak parça parça olasın.
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı.
Taş toprak arasında türküler arasında.
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan.
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı.
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını.
Dicle kıyılarına tiren varınca.
Büyük bir gökyüzü git allahım git.
Genel olarak önce kaşları görünür.
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında.
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar.
Gül kurusu.
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete.
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda.
Ödevleri yenilmek olan hep.
Bıçakla kemik arasında.
Susmakla ağlamak arasında.
Yenilmek.
Kadınlar.
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...
Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,
Koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
Beni üzdün, kınamadım.
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
Beni güzel hatırla!
Sayfalarca mektup bıraktım sana.
Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
Sakladım günahını, sevabını içimde
Sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
Beni güzel hatırla!
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
Söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda.
Ne ararsan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda.
Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün,
Saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları...
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum