FedEx in filminin yapmışlar başrolü de tom hanks a verip, klasik uçak kazası ve yıllar sonra çıkıp gelen adam efekti ile gözleri dolduramamış film.
Tom hanks olmasa izlemezdim, tom un hatrı var.
belki life of pi'dan sonra izledigim icin, bilemiyorum ama fazlasiyla arabesk ve sahte Hollywood romantigi geldi bu film bana. elbette filmin adada gecen kisimlari oldukca etkileyiciydi. aslina bakilirsa daha once hic dusunmedigim bir seyi, hz. adem'in dunya'ya gonderildiginde neler yasamis olabilecegini dusundurdu bana. tom hanks'in oyunculuguna da lafim olamaz. ama arkadas o ilk yarim saat ve son yarim saat bozmus guzelim hikayeyi.
neymis de birbirlerine cok asiklarmis da yuzuk vermis de sevgilisi de gitmis baskasiyla evlenmis.O vicik vicik Amerikan romantizmini sevmedim, yakistiramadim bu filme. fazla mutlu sonlu bitti bana kalirsa. derme catma sal okyanusta gunlerce dayandi, koca okyanusta gemi geldi kahramanizimizi buldu, elin adaminin garajinda adamin karisini sirtladi goturuyordu tom hanks vesaire vesaire. wilson da etkilemedi beni.
tom hanks'in daha iyi filmleri var, gidin onlari izleyin.
en vurucu tespitleri ben yazayım. genelde adada ne zorluklarla ateşi yaktığı adadan kurtulunca evde kurtuluşu şerefine verilen partide yaktığı ateşe derin düşüncelerle bakması ve masada yenmeyen israf olan yemekler vurgulanmış yahu bunlar zaten kör gözüm parmağına bilinen hususlar asıl dikkatten kaçanlar önemli ve onları da ben yazayım ilki şu adam çok hiperaktif biriydi 4 yıl adada tek başına mahsur kalınca dönüşte o hiparaktif adam yerini suskun dut yemiş bülbüle dönmüş birine bıraktı ayrıca kimse yazmamış ben yazayım bir ironi var adam kargo müdürü ve zamanlama departmanında çalışıyor işi kargoların yerine zamanında varması için elemanlara eğitim vermek yani adamın hayatı zamanla ve saatle ve böyle bir adam adaya düşüyor orada saat yok zaman yok neredeyse her günü aynı ve rutin yani bu şuna benziyor keçinin sevmediği ot burnunun dibinde biter derler ya düşünün biri içkiden nefret ediyor ama bir şiddetli yağmur esnasında bir yere kapak atıyor orası da bar yani bu kadar saatle dakik yaşayan bir adamın adaya düşmesi acı bir kader oysa o adaya düştüğünde zamanı bu adam kadar iyi kullanmayan ve o adada daha az mutsuz olacak insanlarda vardır ve filmin asıl mesajı tıpkı Irreversible filmindeki gibi aynı mesaj dönüş yok zamanda geriye dönüş yoktur çünkü döndüğünde sevgilisi evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş ve kendisi zaten bu durumu "o gün arabadan inmemeli ve o uçağa hiç binmemeliydim" diye açıklar ve gene kimsenin yazmadığı olay şu geri döndüğünde eski sevgilisini görmek istedi sevgilisi yerine onun kocası geldi ve karısının onu görmeye hazır olmadığını söyledi sonra Chuck Noland (Tom Hanks) camdan dışarı baktığında eski sevgilisinin ağlayarak yanına gelmeye çalıştığını ama kocasının onu engelleyip arabaya soktuğunu gördü daha sonra ilerleyen günlerde Chuck taksi ile kadının evine gitti kadın kapıyı açtı dertleştiler hatta birbirlerine sarılıp öpüştüler ula bu olay tc de olsa kadının kocası adam kazadan kurtulmuşmuş eski sevgilisiymiş dinlemez o artık benim karım diye arıza çıkarırdı yurdum leşçiği asla filmdeki koca kadar anlayışlı olmazdı hır çıkarırdı yahu bu işler ecnebi ülkelerde olur tc de adamın götünden kan alırlar kan ve böylelikle cici sinema eleştirmenlerinin yazamayacağı gerçek tespitleri bu kült film için yazmış oldum.
biraz önce bitirdiğim ve herkes çocukken izlemesine rağmen benim bu filme yaklaşmadan yüzlerce film izleyişime şaşırmama sebep olmuş film.
süre olarak uzun olması ve boş bir adada tek bir adamla geçmesi bile filmi sıkıcı yapamıyor. elin yüreğinde bekliyorsun sende bir gemiyi, bir insanı görmeyi. wilson'u bile saçma bulmuyor sahipleniyorsun.
tavsiye edilebilirler listemde bundan kelli. tabi halen izlememiş birileri olursa.
tom hanksı tanıdığım ve aşık .. yok lan öyle değildi tom hanksı tanıdığım ve en sevdiğim aktörler arasına girmiş olduğu filmdir. bir çok filmini izledim ama bu filmin bana verdiği o duygu hiç değişmez. birde ilk çıktığı zamanlar izlemiş biri olarak ailecek insan ayrı duygulanıyor.
tom hanksın 2000 yapımı ve top ile konuştuğu film. topa küsmeler falan bir ilginç yani. neyin tavırı anlamadım.
wilson... wilson... üzgünüm, wilson. bir voleybol topuyla 5 sene boyunca tek başına bir adada arkadaşlık yapıp kalaslardan yaptığı sandalla okyanusa açıldıktan sonra kurtarmayı başarmış voleybol topunu kurtaramayınca hüngür, hüngür dostunu kaybettiği için ağlayan efsane insan ölse de aşkın ölmeyişinin konu alındığı film.
bu filmi izledikten sonra elimizdeki bir kibrit çöpünün bile insanlık için ne kadar gerekli ne kadar değerli
bir şey olduğunu biraz daha iyi anlıyorsun;
ve hayat bitti denilen yerden tekrar başlayabiliyor.
o yelken yapılan uçak parçası, tam bir yaşam piyangosu.
en çarpıcı sahnesi, tekmeleyerek uzağa attığı Wilson un koşarak peşinden gitmesi ve en yakın arkadaşını üzdüğü için ondan özür dilemesidir. bir diğeri ise adadan kurtulduktan sonra verilen yemekte çakmakla yaptığı hareketlerden sonra içinden " vay amk adadayken ne kadar uğraştım be ateş yakmak için, teknolojinin gözünü seveyim lan" diye geçirdiği sahnedir.
en çarpıcı sahnesi adadan ayrılış kısmı, bazen nefret ettiğiniz bir yer bile veda anında özlenebilir hale dönüşebilir. uzun süreli bağlı kalınan her şeyin hiç sevmesek de dokularımıza kadar işlediğini görebiliriz. alışkanlıklar farklı tiplere girerek hayatımızda önemli rollere bürünebilirler. konuyu başka yere bağlanmadan susayım ben.
hindistan cevizini kesip delmek için kullandığı siyah taşlar, kırıldığında keskin kenarlı taşlara bölünebildiği için taş bilimi uzmanlarının araştırmaları ile özellikle filme alınmıştır. tom hanks'in adada geçirdiği süre boyunca kesinlikle fon müziği kullanılmamıştır. ta ki sal ile adadan ayrıldığı, adanın 4 yıl sonra ilk kez karşıdan gözüktüğü sahneye kadar... adanın bir gözüküp bir kaybolduğu o sahne de zaten final...
gizemli kanatları ve kanat heykellerini yapan filmin karizmatik kadın oyuncusu da lari white'dır. country tarzında söylediği şarkıları ve albümü vardır.
eğer tekrar başlamak zorunda kalsaydınız, nerede başlardınız? sorusunu sorduran film. filmin başında bu zorundalık çok büyük bir külfet gibi de gelse, filmin sonunda chuck karekterinin o hayata özlem duyduğunu düşünüyorum. film toplumdaki yozlaşmalara iyi göndermelerde bulunmuştur.
filmi izleyeli uzun zaman oldu, ama halen sahnelerinin çoğu aklımdadır, beni derinden etkilemiştir.
--spoiler--
chuck'ın ateşi buluşundan sonraki sevinci,
wilson'la yaptıkları kavga, wilson'ın ölümü (altı üstü bir toptu deyip geçmeyin filmde en fazla yürekleri burkan sahne wilson'ın okyanusta kayboluşudur.)
dişini çekiş sahnesi de olabildiğine kötüydü. filmin tek mantık hatası da o sahnede yatmaktadır, bu adam iltihaplı bir dişi çekiyor da nasıl ölmüyor?
zaten filmin yaşattığı görsel şölenden bahsetmiyorum.
bir de kelly'e kızanlar var da napsın kadın, chuck gitmiş 4 yıl ortadan yok, seni kalbime gömdüm demiştir. ki unutamadığını da filmin sonunda anlayabilmekteyiz.
--spoiler--
tom hanks coşmuşturmuş ve ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu film için yapmış olduğu fedakarlıklarla kanıtlamıştır.
izlemeyenlere dipnot: halen geç kalmış sayılmazsınız.
Tom Hanks' in son baba filmidir. Gerçekten çok hoş bir filmdir. Tek kişilik dev kadro denen bir yapımdır benim için. Filmi ilk izlediğimde çok etkilenmiştim bu yüzden çoğu site ve forumda castaway nickini almışımdır.
--spoiler--
kurtulduğu zaman evinde verilen ziyafetten sonra çakmağı eline alması ve manalı şekilde bakması ile izleyicide hoş bir gülümseme bırakan film.
--spoiler--
tom hanks'in döktürmekle kalmadığı adeta yardırdığı film.
Harika bir hayatta kalma hikayesi. Tom Hanks bunda payı en fazla olan isim. Kesinlikle oynadığını düşünmüyorum, adeta filmi yaşamış. Zaten kendisinden boş işler çıktığını hiç göremedi ya.. Konu olarak iyi ancak kurgu bakımından iyinin de üzerindeydi. En güzel uçak düşüş sahnelerinden birini barındırıyor içerisinde. Çünkü insana uçaktaymış hissi aşılanmış. O sahneleri özellikle beğendim ve ilgimi çekti doğrusu. Senaryonun geneli tek kişiyle geçiyor ama konu sığ kalmamış. insanın yalnızlık psikolojisini de ele alarak iyi bir yapım olmuş.
Ada hayatı en yalın diliyle ve sadeliğiyle anlatılmış. Abartılmamış, nasıl olması gerekiyorsa öyle. Zaten Tom Hanks faktöründen bahsetmiştik. Yaptığı her hareket ve hayatta kalma çabası her insan için geçerli. Sıradanlığın üzerinde bir oyunculuk. Ada yaşamının verdiği ızdırap, arkasında bıraktığı kişilere özlem vs. her şeyiyle bir kişinin üzerine yoğunlaşan bir yapım. Bocalamamışlar, iyi kurgusu sayesinde.
Filmin sonuç kısmında her insanın haline şükretmesi gerektiği mesajı veriliyor. Karısı buzdolabını açtığında onun istediği sütten olmadığını belirtiyor. Chuck diyor ki; ''Önemli değil.'' Çünkü öyle şeylere alıştı ki artık ne yediği, ne çeşit yediği önemli değil onun için. Yesin de, önemli olan bu. Aslında hepimiz böyle bir adada kalmalıyız. Çünkü tam olarak şükretmeyi öyle öğrenebiliriz.
şu anda bu şehirde bu kadar imkan içinde yaşayacağıma sevgili wilson la o adada yaşamayı istediğim, böyle bir fikre kapılmama vesile olmuş harika ötesi filmdir. herhalde 2 yıl önce izlemiştim en son ama bir kere izlenilince bir daha unutulamayacak tom hanks şaheserlerinden biridir. wilson başka yaa...