112) CASın tartışmalı olmayan yargılama yetkisi UEFA DY (2008
versiyonu) Madde 47den kaynaklanmaktadır. Bu maddede şöyle
denmektedir:
UEFA Statüleri disiplin kurulları tarafından alınan hangi kararların hangi
koşullarda Spor Tahkim Mahkemesine götürüleceğini belirler.
UEFA Statüsü Madde 62(1)de de aşağıdaki ifade yer almaktadır:
Bir UEFA organı tarafında alınan herhangi bir karara, bir temyiz tahkim
kurulu olması nedeniyle özellikle CAS nezdinde itiraz edilebilir, bu durum
herhangi bir normal mahkemeden ya da başka bir tahkim mahkemesinden
feragat edilmesi sonucunu doğurur.
110) Temyiz dilekçesi, UEFA Statüsü (2013 versiyonu) Madde 62(3)
uyarınca belirlenen on günlük süre içerisinde sunulmuştur. Dilekçe, v CAS
Yasası Madde R48de belirtilen bütün koşulları yerine getirmiştir.
111) Neticede temyiz dilekçesi kabul edilebilir niteliktedir.
- Spor cezası düzeyi. Temyiz Edenin iddialarında, hafifletme, ya da
cezanın orantısallığı ile ilgili hiçbir şey bulunmamaktadır. Bu davanın
olguları ve koşulları göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası kulüp
müsabakasından (Kulübün TFF tarafından çekilmesi sonucunda fiili olarak
yaşanan bir yıllık men edilme durumuna ek olarak) iki yıl için men
edilmenin nasıl olup da orantısız olduğunu anlamak mümkün değildir,
özellikle de suçun süresi ve ağırlığı ve Temyiz Edenin en kıdemli
yöneticileri tarafından bütün şike programının koordine edilme şekli
hesaba katılırsa. UEFA, ister sözde büyük kulüp olsunlar, ister küçük
kulüp olsunlar, suçlulara uygun şekilde ceza verilmesi konusunda
kararlıdır. Bu nedenle, UEFA Temyiz Kurulu tarafından verilen cezalar
yerinde, adil ve doğru gerekçelere dayanmaktadır hatta Temyiz Eden
için fazlasıyla cömert oldukları bile söylenebilir. Temyiz Edilen Karar
bütünüyle onaylanmalıdır: onaylanmaması spor dünyasına trajik ölçüde
hatalı bir mesaj verecektir.
- Eşitlik. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu bu ilkeyi ihlal etmemektedir.
Eşit muamele ilkesi, farklı olgularla ilgili farkı davaların farklı zamanlarda
farklı kurallara görülmesi ile ilgili değildir. Eşitlik, benzer davaların benzer
bir şekilde ele alınmasından ibarettir, farklı davaların benzer bir şekilde ele
alınmasından değil.
- UEFA dört örnek maça atıfta bulunarak (verimlilik namına ve soruşturma
konusu bütün maçlara atıfta bulunmaya devam etme hakkı saklı kalmak
kaydıyla), neden dört mahkemenin veya Tahkim Kurulunu ve UEFA
CDBnin ve UEFA Temyiz Kurulunun, delillerin, Temyiz Edenin ve
Yetkililerinin şike olaylarına dahil olduğunu gösterdiği konusunda rahat bir
şekilde ikna (TATMiN) olduğunu gösterecektir.
- Acillik. UEFA CDB kararı ve Temyiz Edilen karar, Kulübün, adil duruşma
hakkının sözde ihlaliyle ilgili yaptığı usul şikâyetinde dayandığı bu ilkeyi
ihlal etmemektedir. Burada da ceza hukuku standartları geçerli değildir.
Ayrıca isviçre hukukuna ve ilgili disiplin kurallarına göre disiplin kurulları,
yabancı ceza mahkemelerinin veya ulusal federasyonların kararlarını göz
önünde bulundurma, ve kurulların bu koşullarda uygun gördüğü önemi
atfetme hakkına sahiptir.
- Adil duruşma hakkı. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu nezdindeki
sürecin adil olmadığıyla ilgili şikayetlerle ilgili olarak, CAS
yargılamalarında, herhangi bir usul hatası (ki bu inkar edilmektedir) olsa
bile, CAS soruşturmalarını de novo doğası, daha aşağı derecelerdeki bütün
usul kusurlarını gidermektedir.
- Res judicata ilkesi ihlal edilmemektedir. Temyiz eden UEFA Temyiz
Kurulunun, Temyiz Edeni, UEFA CDB Kararında tespit edilmeyen ek üç
maçtan dolayı suçlu bulma hakkının bulunmadığını ileri sürmektedir. Bu
sav ümitsizdir, zira UEFA CDB kararında şike yapıldığı tespit edilen
maçların listesinin kesin olmadığını açık bir biçimde ifade etmiştir.
- UEFAnın Kulüp yöneticileri aleyhine herhangi bir kararının bulunmaması.
Temyiz Eden, UEFA CDB, Kulübün yetkililerine ceza verme kararı
vermediği için Temyiz Edene herhangi bir ceza verilmemesi gerektiğini
ileri sürmektedir. Bu sav birkaç nedenden dolayı yanlıştır. ilk olarak
Temyiz Eden CASı yanıltmaya çalışmaktadır: UEFA CDB, devam etmekte
olan Avrupa şampiyonasıyla ilintili verimlilik ve aciliyet gerekçelerinden
dolayı, bir ilk adım olarak Temyiz Eden aleyhine sorumluluk ve ceza ile
ilgili kararını yayınlamaya, tek tek yetkililer ile ilgili kararını daha sonraki
bir aşamaya bırakmaya karar vermiştir. ikinci olarak, CAS yargı
felsefesine göre, bir kulübün ya da bir takımın sorumluluğunun, herhangi
bir şahsın cezalandırılmasını gerektirmediği açıktır. Sadece bir yetkilinin
yaptıklarına dayanılarak bir kulüp aleyhine soruşturma başlatılabilir.
Burada mesele, Temyiz Edenin, kendi yetkililerinin şike faaliyetlerinden
dolayı sorumlu olup olmadığıdır. Son olarak, Şampiyonlar Ligine katılmak
üzere olmakla bağlantılı olarak, şahıslar ile ilgili paralel (daha az acil)
soruşturmanın henüz tamamlanmamış olmasından dolayı bir kulüp
aleyhine herhangi bir disiplin işleminin yapılamayacak olması spor
açısından hiçbir anlam taşımamaktadır.
- Ne bis in idem. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu bu ilkeyi ihlal
etmemektedir. Burada da CAS, cezai standartların disiplin soruşturmaları
için geçerli olmadığını savunmaktadır. Her halükarda UEFA Temyiz
Kurulunun Temyiz Edilen kararı, yukarıda bahsi geçen şike faaliyetleri ve
UEFA Kurallarının ihlali ile ilgili olarak Temyiz Edene yönelik ilk kararıdır.
UEFA tarafından 2011 yılında hiçbir ceza verilmemiştir.
- Nulla poena sine lege. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu bu ilkeyi ihlal
etmemektedir. CAS geçmişten beri disiplin soruşturmalarının ceza hukuku
standartlarına atıfta bulunularak ölçülmemesi gerektiğini savunmaktadır:
Bu açıdan, spor otoriteleri tarafından yürürlüğe konan disiplin kuralları özel
hukuk kurallarıdır (ceza hukuku kuralları değildir). Her hâlükârda Temyiz
Edenin cezalandırıldığı davranış türü UCLR 2011/12 Madde 2.05/2.06da,
UEFA Statüleri Madde 50(3)te ve UEFA DY d(2)(a)(b)(d) ve (i)de açıkça
belirlenmiştir.
- Bağlayıcı temsil sözleşmesi. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu, UEFAnın
23 Ağustos 2011 tarihli yazısının, eğer TFF Temyiz Edeni bir sezon için geri
çekerse, herhangi bir disiplin cezasının olmayacağı konusunda UEFA
idaresi adına bağlayıcı bir temsil (BEYAN) sözleşmesi oluşturmadığını
kabul etmekte haklıydı. Bu yazıda sadece eğer Temyiz Eden çekilmezse,
herhangi bir disiplin soruşturmasında verilecek nihai cezanın, Temyiz
Edenin çekilmesi durumunda verilecek olan cezadan muhtemelen çok
daha ağır olacağı ifade edilmektedir.
- Yetki. UEFA CDB ve UEFA Temyiz Kurulu, bir kulüp UEFA maçlarında
değil de ulusal maçlarda şike yaptığında UEFAnın disiplin cezası verme
yetkisinin bulunduğu konusunda haklıydı. UCLE 2011/12 Madde 2.06,
Madde 2.05teki standardın yerine getirilmesinden kaynaklanan disiplin
soruşturmalarını öngörmektedir (bir sezona katılma yeterliliğinin ortadan
kalkması yönündeki idari karara ek olarak). UCLR Madde 2.05 (ve UEFA
Statülerinin Madde 50(3)ü) bu standardın ulusal veya uluslararası
düzeydeki bir maç ile bağlantılı olarak karşılanabileceğini ifade
etmektedir, böylece Kulüp açık bir biçimde sözleşmesel olarak yetkiyi
kabul etmiş bulunmaktadır. Bununla ilgili başka bir teyide ihtiyaç
duyulacak olursa, CAS 2011/A/2528 Olympiakos Volou UEFA davasında 31
CAS, UEFAnın ulusal maçlardaki şike olayları ile ilgili olarak yetkili olduğu
yönünde karar bildirmiştir (o olayda söz konusu kulüp sadece UEFA
Avrupa Liginden çıkarılmakla kalmamış, aynı zamanda UEFAnın disiplin
kurulları tarafından başka şekillerde de cezalandırılmıştır).
- Temyiz Eden, son derece anlamlı bir şekilde, Temyiz Dilekçesinde teknik
usule ilişkin bazı konular gündeme getirmektedir lakin bunların hepsi
aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı yanlış anlaşılmış, ilgisiz ya da
savunulamaz niteliktedir. Dahası, bu konuların her birinin gündeme
getirilmesi, Kulübün, bu davayla ilgili tam bir güvensizlik içinde olduğunu
göstermektedir.
- Hem UEFA CDBnin hem de UEFA Temyiz Kurulunun da tespi ettiği üzere
Teymiz Eden UEFA DY 2008 Madde 5i ihlal ederek UEFA Statüsü Madde
50(3) yürürlüğe girdiğinden beri, ulusal veya uluslararası bir düzeydeki bir
maçta şike yapmaya veya maçın sonucunu etkilemeye yönelik faaliyetlere
doğrudan ve/veya dolaylı olarak katılmıştır (bu ifade, UEFA Şampiyonlar
Ligi Yönetmeliği 2011/12den (bundan sonra UCLR 2011/12 olarak
anılacaktır) alınmıştır). Temyiz Eden ve onun yetkilileri (ki Temyiz Eden
UEFA DY 20089 Madde 6 ve/veya 11 uyarınca bu kişilerin davranışlarından
sorumludur) şike faaliyetlerinde bulunmuş ya da bu faaliyetlere teşebbüs
etmiş ve yalnızca ilgili disiplin yönetmeliklerini değil, aynı zamanda temel
spor ilkelerini de ihlal edecek şekilde hareket etmiştir. Şike faaliyetlerine
katılımlarından dolayı Kıdemli Kulüp yetkilileri Türk Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından mahkum edilmiş ve/veya TFF tarafından disiplin cezasına
çarptırılmıştır. Ayrıca, Yargıtay Savcısı bu yetkililerin temyiz başvurusunu
incelemiş ve mahkumiyetlerin onaylanması yönünde görüş bildirmiştir.
Dahası Kulüp, 2011/12 Şampiyonlar Ligi Katılım Formunu doldururken şike
olaylarına katıldığını açıklamamak suretiyle UEFAya yalan söylemiş ya da
en iyi ihtimalle tam ve doğru bilgi vermekten kaçınmıştır. UEFA, Temyiz
Edenin en üst düzey yetkilileri tarafından koordine edilen devamlı bir şike
olayı örgüsüne dair çok miktarda delil bulunduğunu ve bunun neticesinde
de Temyiz Edenin ilgili UEFA kurallarını, en son olarak yanıltıcı Katılım
Formu vermek suretiyle ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
- UEFA, Temyiz Edilen Kararın bütünüyle onaylanması gerektiği ve UEFA
Temyiz Kurulu tarafından verilen cezaların haklı ve doğru olmakla
kalmayıp aslında çok hafif olduğu konusunda son derece nettir.
- Bugün CASın önünde bulunan UEFA kararları, Kulübün ve Yetkililerinin
şike faaliyetlerinin UEFA Kurallarını ihlal ettiğini kabul etmektedir ve buna
göre göre cezalandırılmalıdır. Ayrıca UEFA Kurulları bu Kulübün, UEFA
müsabakalarına katılmak için kasten eksik ve yanlış bir UEFA Katılım
Formu verdiğini teyit etmiştir.
- Türkiyedeki ulusal ceza mahkemeleri, sadece spor kuralları değil aynı
zamanda hukuk kuralları da ciddi bir şekilde çiğnendiği için ağır hapis
cezaları vermiştir. TFFnin disiplin kurulları, dahili disiplin kurallarının
önemli şekillerde ihlal edildiğini kabul etmiş ve buna göre çeşitli cezalar
vermiştir.
- UEFA, bu konunun, başarılı olmak için, en üst düzey yöneticileri
vasıtasıyla ve çok uzun bir süre boyunca çok ciddi ve çok kapsamlı şike
faaliyetlerinde bulunmuş bir Avrupa futbol kulübü ile ilgili olduğu
düşüncesindedir. Diğer kulüplerin oyuncularına rüşvet verilmiş ya da bu
oyuncular iyi oynamamaya teşvik edilmişlerdir. Adli soruşturmalar, ondan
fazla maçta şike yapıldığını ve daha fazla sayıda maçın da sözde teşvik
primi verilmek suretiyle etkilendiğini ortaya koymuştur. CASın önündeki
deliller, Türk devleti yetkilileri tarafından toplanan deliller de dâhil, söz
konusu Kulübün temsilcilerinin kanunsuz yöntemlerini, amacını ve yasadışı
eylemlerini çok şaşırtıcı bir biçimde ortaya koymaktadır.