can dündar

entry1153 galeri126
    315.
  1. 13 eylül 2010 tarihinden itibaren ntv ana haber bültenini sunacaktır. gündemden, bu duayen medya adamı- gazeteci sayesinde haberdar olacağız. başlıklara kendine has getireceği yorumlarla izlenilir.
    0 ...
  2. 314.
  3. sistemin kulak memelerini okşamasından rahatsız olmayan, sabah kahvaltısını bu okşamadan kazandığı 1456 çeşit peynirle yapan burjuva yazarlarındandır.

    (bkz: satılmış medya)
    3 ...
  4. 313.
  5. yazarlığın ve edebiyatın hakkını veren adam.
    1 ...
  6. 312.
  7. Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine... Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış, diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım, diğeri dolu olarak varırmış. iki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış... Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı çatlak olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş. iki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:

    " Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar
    akıp gidiyor..." Adam gülümseyerek dönmüş testiye; " Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlaklığını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın. 2 senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim. " diye cevap vermiş.

    Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz. Her birimizin kendine has kusurları
    vardır fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı
    ilginç yapan, mükafatlandıran, renklendiren...

    Etrafımızdaki her kişiyi, oldukları gibi kabullenin... Onlardaki kusurları
    değil, içlerindeki güzellikleri görün...
    0 ...
  8. 311.
  9. Bir kadın çocuktur aslında.
    Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.

    Bir kadın güçlüdür aslında.
    Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. ister ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu
    görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.

    Bir kadın sevgilidir aslında.
    içinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay. kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri 'acımak' duygusudur.

    Bir kadın yalnızdır aslında.
    Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi
    karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

    Bir kadın çılgındır aslında.
    Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.

    Bir kadın hayattır aslında.
    Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek. su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
    Anlıyorsanız ne mutlu size.
    Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
    2 ...
  10. 310.
  11. şiirleri ayrı,köşe yazıları ayrı sevilesi yazardır.
    bugünkü yazısında durumu çok güzel özetlemiş,askerin izlemesi gereken yolu eksiksiz çizmiştir.

    http://www.yazarx.com/FGu...-ne-bekliyor-/255904.aspx
    0 ...
  12. 309.
  13. bir tür kurşun kalem vardır, ne kadar ucunu açsanız da, bastırsanız da gri ve yumuşak yazar. can dündar yumuşak uçlu kurşun kalem gibi bir gazeteci. ben gelecek pazar mesela hitler'i yazmasını istiyorum, direkt sevmek istiyorum hitler'i.
    1 ...
  14. 308.
  15. mustafa isimli belgeselde tabuları yıkmalıyım diyerek atatürkü dahada insan göstermeye çalışırken işin dozunu kaçırmış olduğunu düşündüğüm gazeteci.
    1 ...
  16. 307.
  17. mustafa adlı şahane belgeselin yaratıcısı lakin kendisinin hiç mi kusuru yoktur derseniz elbetteki vardır; sunuculuğunu yaptığı canlı gaste adlı çok yaratıcı bir isme sahip programda konuşmalarının arasına henüz tam detaylı çözemesemde ''ııghh'' tarzı bir şeye benzeyen efektler ekleyen romantik isyankar(mış).
    0 ...
  18. 306.
  19. "Babalar, çocuklarının doğumuyla büyür; çocuklarsa babalarının ölümüyle... Bu genellemeyi bozacak her şey kural dışıdır. En çok da evladını toprağa veren babalar... "

    diye başlamıştır yazar bugün kü babalar günüyle ilgili yazısına.
    2 ...
  20. 305.
  21. aşktır. candır. dinlemeye doyulamayan insandır. konuştuğunda her daim dinlenesidir.
    1 ...
  22. 304.
  23. bugün doğum günü olan müthiş insan... **
    0 ...
  24. 303.
  25. Günümüz insanı aşka
    aşık, aşığa değil! Aşkların kısa dönem askerlik
    gibi kısa sürmesinin nedeni
    herhalde bu.Zaplanan aşıklar dönemi bu
    dönem! Kanaldan kanala geçer gibi
    ...aşıktan aşığa geçiliyor.Peki bu
    neden böyle oluyor?Çünkü insan insana
    sevgisiz, insan insana
    tahammülsüz, insan insan için fedakarlık duygusunu
    yitirmiş, insan
    insana kendini adamaktan kaçıyor.Oysa fedakarlık,
    adanmışlık varsa
    vardır aşk. Fedakarlığın, adanmışlığın yaşamadığı yerde yaşamaz
    aşk.Ne
    yazık ki uğruna kendini adadığı ne bir ideali var günümüz
    insanının...
    Ne de uğruna kendini adadığı bir aşkı.Nerde ideali, aşkı
    uğruna her
    şeyden vazgeçen dünün insanı... Nerde hiçbir şey için hiçbir şeyden
    vazgeçmeyen
    bugünün insanı.Bugünün insanı aşkta da köşe dönmeci.Emek
    harcamadan
    yaşamak istediği gibi, emek harcamadan aşk yaşamak
    istiyor.Sevmeden
    sevilmek, vermeden almak istiyor.Hiç değilse bir
    koyup üç almak
    istiyor.Bir koyup üç alamadı mı ilişki bitiyor.ilişkiler
    çıkar,
    menfaat üzerine kurulu.Elektriklenmeler kısa devre. Bir günlük
    elektriklenmeler,
    bir gecelik sevişmeler aşk sanılıyor.Sevgili bayanlar
    baylar, aşka
    ayıp oluyor!!!!!!Can Dündar
    0 ...
  26. 302.
  27. 301.
  28. şöyle bir şiiri vardır ki ;

    Hiç,
    Bir insanı unutmak,
    bir insandan vazgeçmek,
    bir insanı hayatından sonsuza kadar
    çıkartmak zorunda kaldın mı
    hiç?
    Hani ölmüş gibi,
    hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
    her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
    ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
    Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
    ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
    ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
    sen hala bu kadar sevgili iken?

    Özlemek,
    bu kadar özlemek,
    etini kemiğini yakarcasına özlemek...
    çok kötü değil mi?
    Bu kadar özleyip onu görememek,
    ona dokunamamak,
    onu işitememek ,
    artık sonunun "Pi" hali degil mi?
    Biliyorsun değil mi?
    Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
    kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
    belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
    belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
    belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir
    yerde demek,
    belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
    yaşamak
    ne zordur değil mi?
    Ne kadar eritir insanı farketmeden.
    Sende biliyorsun değil mi bunları.?
    Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu
    hiç?
    Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
    Güzel bir kafe keşfettiğinde,
    güzel bir film seyrettiğinde,
    güzel bir şarkı dinlediğinde
    güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
    paylasamadığın için onunla.
    Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
    Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
    Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
    oldu mu hiç?
    Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
    nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
    Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne
    sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
    oldu mu hiç?
    Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden
    birisine aşk şiirleri yazabildin mi?
    Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
    feda oldun mu hiç?
    içinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
    özlemini,
    susuzluğunu,
    açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
    Kanayan yarasını gördüğün
    ama merhem olamadığın zamanlar.

    Gücünün,
    hani o tanrısal gücünün
    bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
    gördüğün zamanlar
    oldu mu hiç?
    Hiiiiiiiç....
    Hiiç...
    hiç...
    bir hiç...
    2 ...
  29. 300.
  30. eleman türkiyede ilk ergenekon kitaplarından birini yazan şahıstır, o zamanlar kimseler ergenokunun adını bile duymamıştı kendisi demokrat hatta sol marjinal olarak konumlardırsada hayata ve siyaset cephesine ne hikmetse bu aralar ergenokun diye bir örgüt olmadığını, ergenekonun avukatıyım diyen zatı programlarına konuk eden kişidir. bu manevranın nedeni can dündarın yıllar önce yazdığı ergenkon kitabında hiç asker olmaması ile ilgilidir. canın ergenekonu eski özel hareketçiler ve polislerden oluşmakta idi.
    0 ...
  31. 299.
  32. can dündar'ı anlayamayan, saldıran insanların onun hiçbir kitabını, makalesini okumadığını; okuduysa da ne demek istediğini anlamadığını, belgesellerini izlemediğini ve desteksiz iddialarla saldırdığını düşünüyorum. unutmamak lazım "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz."
    3 ...
  33. 298.
  34. kendisine ait internet sitesinde ergenokon iddianemesinin tam metni bulunan yazar.
    1 ...
  35. 297.
  36. simdi bu adam gazeteci mi yoksa sair mi yoksa ne? ben gercekten ciddi ciddi ne yapmaya calistigini anlayamadim. sahsi fikrim itici bir insan oldugu. hem o yazdigi siir tadinda makale kilikli yazilar nedense cok populer niye herkes bu kadar bayiliyor ben hic anlamadim.
    1 ...
  37. 296.
  38. kendini yazar sanmaktadır, marmara denizini hatuna kapatmıştır.
    2 ...
  39. 295.
  40. "iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkede hiçbir şey daha ileriye gitmez." demiş ve tek cümlede noktayı koymuştur.
    1 ...
  41. 294.
  42. yalnızlığın anlaşıldığı anlar

    bavulları hep toplu durmalı insanın...
    bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
    tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
    ihanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
    yalnızlığa alışmalı...

    çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
    bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
    terörün bile bireyselleştiği çağdayız. zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.

    işte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
    sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
    romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
    "yalnızlık paylaşılmaz paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...
    telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmayacak..."
    cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...

    oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
    haklılığın onuru yaşatır insanı... susmanın utancı öldürür.
    o yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...
    feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...

    gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
    hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
    sessizliği, sese dönüştürebilmeli...

    ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
    yollarla barışmalı...
    yalnızlığa alışmalı...
    1 ...
  43. 293.
  44. Siz kopya sandıklarınızın bir bileşkesi misiniz? Yoksa kopyalarınız da aslınıza mı benziyor? Bilmeden her kopyada aslınızı yeniden mi üretiyorsunuz? Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç suret bırakacaksınız? Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız? Sahi, kaç kopyasınız siz? .. Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz? .. Can Dündar
    1 ...
  45. 292.
  46. haber fabrikası'na gelecek planları, günümüz medyasına dair görüşleri ve var olan iktidar medya ilişkileriyle ilgili bir röportaj vermiş olan yazar, televizyon habercisi, belgeselci.

    okumak için: http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=2606
    2 ...
  47. 291.
  48. aşk adamıdır. içinde sevgi, hayata dair can alıcı anlar olan, aşkın, sadakatin geçtiği yazılarını, e-mail icad edildiği günden beri forwardlarız millet olarak.
    yazılarında hep temiz bir aşk imajı vardır. herkes gibi o da iyi yemiştir bizi.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük