iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkede, hiçbirşey ileri gidemez..
demiş. bu adam sevilmez de ne yapılır diye sorduran yazar.
dünyanın en en en kibar insanıdır. 5.5 saat boyunca imza atıp fotoğraf çektirmesine rağmen, sıra size gelince ne yüzü asılır, ne de bir yorgunluk ibaresi görürsünüz "yorulmadınız mı?" diye sormazsanız. o zamanda bile gülerek cevap verir "hem de nasıl...". bir yazar, şair, gazateci. bu kadar da ünlü, sevilen bir insan. ama aynı zamanda kendini küçültebilmiş, herkese saygılı bir "insan". yine olsa, yine sohbet etsek keşke.
milliyet gazetesinde köşe yazarı olup araştırmacı gazetci ve belgesel yapımcısı olarak bilinmektedir. normal üniversite hayatından sonra ingilterde ve ankarada yüksek lisans ve doktorasını yapmıştır. ayrıca bir çok tv programı bünyesinde çalışmıştır. neden adlı tv programında kullandığı sert uslup ve konusmasının içeriğinden dolayı alaaddin çakıcıdan tehtid mektubu almış ve bunun üzerine çakıcıya dava açmaktan çekinmemiştir.
ayrıca 40 dakika adlı programı ile susurluk dönemin de ergenekon varlığından çokca bahsetmiştir.
hayatın ne güzel oldugunu anlamamı sağlayan yazısı
ne güzeldir,
dört gözle beklediğin bir haberin gelmesi,
ağrının dinmesi,
yıllar sonra bir gün biryerde çocukluğunda annenin senin için yaptığı kurabiyelere rastlamak,
yağmurdan sonra açan güneş,
buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek,
yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak,
tuttuğun takımın ezeli rakibini yenmesi,
kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni denizin serinliğine bırakmak,
sabahları kızarmış ekmek kokusu ile uyanmak,
bir doktor muayenehanesinin kapısından şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak,
bir bahçenin önünden geçerken duyduğun hanımeli kokusu,
sabah uyanıp o günün tatil olduğunu hatırlamak,
artık bitti derken seni arayıvermesi,
yaşlı ana babanın hala çaldığınız kapının arkasında yada hattın öbür ucunda olması,
fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi,
bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları,
evinden pişmekte olan yemek kokusunun yayılması,
soğuktan titrerken eline tutuşturulan bir bardak çay,
meteliksiz bir günde çoktandır giymediğin ceketin cebinden para çıkması,
uzun sıcak bir çınaraltı,
sabahtan beri ayağını vuran ayakkabıları çıkardığın an,
sudan bir sebeple küstüğün arkadaşınla barışmak,
yıkanmış ütülenmiş mis gibi kokan yatak takımlarının koynunda uyumak,
bir sandalın kenarına oturarak bacaklarını denize sallandırmak,
en sevdiğin yemeğin ilk lokmasını ağzına aldığın an,
konusması esnasında erotik bir ııhhh lama sesi cıkarıp bunu hala nende duzeltemediğini anlayamadığım mukemmel adam ( belkı daha önce hiç uyarılmadığındandır bu konuda seni uyarıyom can dündar ).
ntv'de, ekrana dı$i$leri bakanı davutoğlu'nun eşini çıkardı. övgüler birbirini izledi, yağcılık vıcık vıcıktı. başbakan'ın öğüdünü tutuyor, artık bi "aferin"i haketmiş olmalı. Mesela günlerce Ankara'ya yürüyen o ve yürüyüş sırasında defalarca linç saldırısına uğrayan bir Tayad'lıyı neden çıkarmaz ki ekrana?
başbakandan fırça yiyecektir çünkü. polis, patronu, hepsi doğrudan veya dolayı kızacakardır. Ama bayan davutoğlu'nu çıkarıp sistemin hayırseverliğinin reklamını yapmak, kârlı iştir, herkesin aferinini alır, işinizi de garantiye almış olursunuz değilmi?
Erkek şöyle düşünür: "isterse başkasını sevsin, yeterki sevişmesin"
Kadın şöyle düşünür: "isterse başkasıyla sevişsin, yeterki sevmesin"
Çünkü kadına göre vücudun merkezi yürek, erkeğe göre etektir.
aşırı duygusal entellektüel denilemeyecek yazar.kitapları da onun gibi duygularıyla yaşayan insanlara hitap ediyor.mantık çevçevesinde düşünen bi insan olarak söyleyebilirim kitapları garip cümleler keşmekeşi,süreksiz.
sarı zeybekle tanıdığım mustafa ile ilgilenmeye başladığım şiirlerini, yazılarını çok değerli bulduğum farklı ve içten bir yazar. bir şeyler yapmaya çalışan bir yazar.