"Burası, Her Türkün asker doğduğu bir kahramanlar yatağı Gerçi Başbakan, milyonluk orduda 600 bin kaçak asker olduğunu söyledi; ama o ayrı
Cennetin, anaların ayağı altında olduğuna inananların ülkesidir burası En popüler küfür, analara savrulur; ama o ayrı
Namus için kan dökmekten kaçınmayanlar yaşar burada, çok muhafazakâr bir toplumdur. Taşra kentlerinde küçücük kızlara topluca tecavüz edilir, edenler iyi halden salıverilir; ama o ayrı
Başbakan gezecek diye AVMlerde kadın iç çamaşırı satan mağazanın kepenginin kapatıldığı bir edep toprağıdır burası; araştırmalara göre Googleda en çok porno ve seks sözcüğü aranıyor; ama o ayrı
Kadına değer verilir buralarda Her iki kadından biri dayak yer, her sene ortalama 10 bin kadın tecavüze uğrar ve Türkiye, kadın-erkek eşitliği tablosunda 136 ülke arasında 120. sırada nal toplar; ama o ayrı
Yabancıları seven, misafirperver insanlar yaşar burada; 5 ülkeyi otostopla geçip gelen Barış gelini Pippa Baccayı tecavüz edip öldürdüler, Amerikalı fotoğrafçı Saraiyi önce soyup sonra başını taşla ezerek katlettiler; kimbilir kaç turisti ağaç altına çekip ırzına geçtiler.
Ama o ayrı "
Başbakan'a zıpkın niteliğinde bir mektubu kaleme alan yazar kişisi. Bu mektubu ben alsam, arasına acı sos koyar, dürüm yapıp götüme sokardım. Ama başbakanın götü koltuğa yapıştığı için böyle bir şey şimdilik imkânsız. Ama az kaldı. Çok az. Ha, mektup şurada:
Devlette cinnet" tweeti atan Dündar, "Görevden alınan bunca polis nereye gider? Sürüldükleri yerler vatan toprağı değil mi? O kadar zararlılarsa,niye akademiye hoca yapıldılar?" diye sordu. "Görevden alanların anında görevden alındığı, katillerin korunduğu, hırsızların soyulduğu, zanlıların savcılarını doyurduğu güzel ülkem" ifadelerini kullanan Dündar, "Bu 'paralel devlet' hikayesine ve operasyon deliliğine, Ümit Yaşar yorumu yakışır: "Paralel, paralel paralelli/ Taralel,taralel, taralelli" diye yazdı.
--spoiler--
cumhuriyet gazetesinde ki köşe yazısında, demokratik seçme hakkını kullanan halkı köle olmakla itham eden sözde demokrat, sözde solcu, sözde özgürlükçü, sözde halkçı ve osmanlı düşmanı yazar.
"köleler, efendilerinin hırsızlığını görecek bilince kavuştukça değişecek haramilerin düzeni... "soyduysa beni soydu" diyenler, o soygun yüzünden açılamayan karlı yollarda çocuklarının cesetlerini sırtladıkça değiştirecek reyini... işte o zaman başlayacaklar, efendilerinin viyana kapılarına dayanan ecdadına sövüp saymaya..."
30 mart seçimleri için "Çöplerimiz daha iyi toplansın diye yapılan bir seçim, bir "kurtuluş savaşı"na dönüştü. Hadi hayırlısı. Süpürelim şu çöpleri..." demiş yürekli gazeteci.
Bazı insanlar vardır hayatınızda ne dese iyi bir yön bulmaya çalışırsınız ya benim için öyle bir adam can dündar.
mustafa adlı film-belgesel inde sinirlenilmiş de olsa o kendisinin de belirttiği gibi atatürk ü değil mustafa yı anlattı.
biz romantik tarihe çok alışık olacağız ki yerden yere vuruldu film haklı noktalar vardı örnek verecek olursak şu deniz kenarında mezar ayrıntısı havanın tonlaması, kağnı arabası...
Fakat kabul etmek gerek şiirleri güzeldir, okutturur yazıları da keza öyledir.
dil cambazı bir bakıma.
nükteli anlatımıyla, sağ gösterip soldan vurmalarıyla başarılı bir yazar,gazeteci,sunucu.
ağaci büyüten biziz,kesen sen.talana dur diyen biziz,yol veren sen.hukuku müdafaa eden biziz,katleden sen.gençleri kurşunlayan polide kıymayın diye feryat eden biz,onları destan yazdılar diye oven sen.zulmün kabardiginda camiye sığınan biziz,siginanları içki içtiler yalanıyla lanetleyen sen.hirsizi takip eden biziz,takdir eden sen.evladımiza haramdır uzak dur diyen biz,evdeki dolarları sifirla talimatı veren sen.insani insan olduğu için,ayrim gozetmeksizin seven biziz,muhaliflerine ateist diye çocuksuz diye hakaret eden sen.hal böyleyken biz ateistiz,mümin sen öyle mi ?aynı şeylere inanmadigimiza sukrediyor insan.
OLGUNLAŞMAK
Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.
ilişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun.
Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık.
Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi.
istediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var.
'Ben demiştim' ,'ben bilirim', 'ben zaten anlamıştım',
Sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. ilişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun.
iyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum.
Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor.
Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken.
Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine.
Kestirmeleri de öğrendim gide gele.
Boş geçen her saniye değerli artık.
Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.
Gerektiğinde 'HAYIR' demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor.
Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum.
Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor.
Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.
Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar.
Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan hiçbir şey öğrenilmiyor.
Yasamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece.
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım.
Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum.
Modaya uymak adına popumun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim .
Ayıp, günah yada ne derler korkuları çoktan geride kaldı.
Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor.
Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.
Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun.
işte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor.
Yasamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.
Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yasadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek.
inanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor.
Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor.Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum...
Can Dündar' güzel ve anlamlı bir yazısı.
atatürk'ü artıları ve eksileriyle anlatabilen tek atatürkçüdür.
herkes keşke bu adamın bilincinde olabilse.
en ufak eleştiriye tahammül edemeyen, tarihi gerçeklerden bihaber, kulaktan dolma bilgilerle cahilce savunmalar yapan kekolar bu adamı da eleştirmiştir.
can dündar birçok belgesele imza atmış birisi. o kadar sene sürekli alkışlanıp, övgü yağmuruna tutulurken atatürk'ün eksi yönlerini ele alıp belgesel halinde sunması birilerinin kuyruğuna basılmasına sebep olmuştur.
işte milletin zihninde sadece taçlandırılmaya layık biri var. sanki sıfır hatasızmışcasına, putlaştıran zihniyetler var oldukça bu ülke bi adım yol katedemez.
ülkücü düşmanı samimiyetsiz adam. atatürk'ü yerin dibine sokup, atatürkçü olduğunu iddia eden cumhuriyet'te yazmaktadır. gerçi cumhuriyet de onun laciverdi ya neyse.