ilkelerin olacak.
seni satın alamayacaklar.
aptalların uydurduğu atasözlerine inanmayacaksın.
paranın satın alamayacağı yoktur, herkesin fiyatı vardır gibi sözlere kanmayacaksın
onurunla, kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın.
üreteceksin, seveceksin, sevileceksin
inançlarının arkasında duracaksın
sevgilerin karşılıksız
yardımların gizli olacak
seni; attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın
çünkü sen insansın
ve bunu yakaladığın gün bembeyaz yaşayacaksın..
Gece yarısı.Son otobüs.
Biletçi kesti bileti.
Beni NE bir Kara haber bekliyor evde,
NE rakı ziyafeti.
Beni ayrılık bekliyor.
Yürüyorum ayrılığa korkusuz ve kedersiz.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
Elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından baltalayarak
Nede kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katkısız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
NE böylesine hür.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık.
Bakınıyorum başımı kaldırıp işten,
karşıma çıkıveriyor geçmişten
Bir söz
Bir konu
Bir el işareti.
Söz dostça
Koku güzel,
El Eden sevgilim.
Kederlendirmiyor artık beni hatıraların daveti
hatıralardan şikayetçi değilim.
Hiçbir şeyden şikayetim yok zaten,
yüreğimin durup dinlenmeden
Kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.
iyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Artık NE kibri nazırın, NE katibin şakşağı.
Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı,
güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan.
Ve belki, NE yazık,
Hatta en güzel yalan
Beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni,
NE başkasının ki, nede kendiminki.
işte böyle gülüm,
Iyice yaklaştı bana ölüm.
Dünya, her zamankinden güzel, dünya.
Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi,
başladım soyunmağa.
Bir tren penceresiydim,
Bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim,
şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları.
Ve sıcak her zamankisinden sarı,
Kar her zamankinden temiz.
"bir gece habersiz bize gel
merdivenler gıcırdamasın
öyle yorgunum ki hiç sorma
sen halimden anlarsın.
sabahlara kadar oturup konuşalım
kimse duymasın.
mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum
işte yalnız sen varsın.
öyle halsizim ki hiç sorma
anlarsın."*
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
sunay akın.
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz...
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Bitmez tükenmez engeller koydun
Şimdi nerdesin diye sakın sorma
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim
Masumdum, çocuklar gibi
Böyle delirmezdim-küfretmezdim...
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim.
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı
Benden artık pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git...
Ama ardında
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını-daya sırtıma
Titrersem namerdim... Sen vurdun da ben ölmedim mi?
şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...
o rüku olmasa dünyada eğilmez başlar.
vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilal uğruna ya rab, ne güneşler batıyor.
sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
sana çirkin dediler, düsmanı oldum güzelin,
sana kâfir dediler, dis biledim hak'ka bile.
topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,
kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile...
sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,
bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin.
yasadın bes sene kalbimde, misafir demedim,
bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin?
zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
takılan gönlüm asırlarca pesinden gidecek.
sen bir âhû gibi dağdan dağa kaçsan da yine
seni askım canavarlar gibi takip edecek!
ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
çünkü bu,
seni seviyorumun içine nal salmak demektir
ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
ve gitmen beni dile indirger sevgilim.