"Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz.."
bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur.
ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan
durmadan.
dağ biraz daha benden; deniz her zaman senden,
hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten, coğrafyadan
kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm,
seni övdüğüm zaman.
güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda
seni övdüğüm zaman.
ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
Sen kocɑmɑn çöllerde bir kɑlɑbɑlık gibisin,
Kocɑmɑn denizlerde ender bir bɑlık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ɑğlɑtır bir güldürür;
Sen hem bir hɑstɑlık hem de sɑğlık gibisin.
Özdemir ASAF