düşmanın kim onu anlat
mişel'i hatırlat alnımı uğraştır
kalbine planlı ve
avrupa bir duvarın taşları dizilen mişeli
saçlarına çocuk kuşları konmaz
çocuk uçmaz dallarından. içinden yanında
boy tüfeği patlatsan
tuzaklı
hatırlat mişeli mişeli
içinden hep bir kuşku tankeri
bir petrol tankeri namıyla yol alır
pergel petrol
borusu motorun icadı
aşkın feda bayramı cenaze şekli
boyuna hatırlat
yoksa olur ki unuta kalırım esmerliğimi
Yetişip dizüstü düşebilsem eteklerine
Karanlık basmadan
dünyayı kapatan karanlık
Elimizde kılınç
ben ince işler ustası musa
kardeşim ya ki heybem
değişince kubbeli evim
girdabım -
tövbem
kapımın önünde akan ırmak
en zengin denizcisi incilerin -
uzak şarklara yollanan elçilerin
Kelimeler
okyanusla yarenliğe dalıp
çoluk çocuğu unutacak kadar bol ve bereketli
binlerce yılçün kurulmuş
bir zemberek içimizde
ağzımıza boşalttı onca sözden
Birinin heybeti ve lezzetinden
Damağımız çatlamakta
ya ani karanlık
'inanana rahmet
inançsıza esef' olan
(Hiçistanda
Bir rüzgâr belirmiş
Kulağımıza gelir-
Bir ey muhalif rüzgâr ki oyropeiş örneği
Hafifçe terli bedenin krondeli
Göz dikmiş duyduk ki
Meni yataklara bile)
/Japonya büyür büyür bir gün
Toprağını denize yayarak
Peygamber sözüne ordan hizmet olur/
Kucak açanlar kadar geniş istekli
Göçüp gelenler kadar hafif
az'la doyan yük olmadan
Ve başlar
Kimin yüreği daha yüce yarışı
Musa kardeşim ağlamaktan mı
Okumaktan az uyumaktan mı
Kan gölü gözlerin
Her an karanlığını giyinecek gibisin
Ne kadar uzun sürüyor
Ta içinden gözlerine gelmesi dikkatin
Karnın ne kadar küçük ve içerde
ince belin-
Fazla kabarık değil kemiklerinden etlerin
Biliyorum ancak sen
Bu kadarla yetindikçe ve ekmeği
Böyle mübarek tutukça
doyar karnı çinin hindistanın amerikanın
Sen olabilirsin çaresi
Su içinde susuzluk hissinden ölen kimselerin
Musa kardeşim haya'dan mı
boyuna posuna güzelliğine rağmen
hafifçe kıvrık omuzların
hafifçe eğik başın
Hele terazi tutuşun
zarif
sapasağlam
ve artık
en insansız çölde
tek başına kalsa bile
eğilmezken adalen bile
yine de
Bir nebzesini yutsa yüreğindeki tartarkenki dikkatin
ikiye yarılır bir su aygırı
Ve çocuklar tuz yalarken çocuk avuçlarından
NEREDE BULABiLSEM SENi
Baba bıçağını ağır ağır çekerken
YETiŞiP
Ana dalgın ve Su dibinde yürür gibi
DiZÜSTÜ DÜŞSEM ETEKLERiNE
Ana dalgın ve su dibinde yürür gibi
üzüm tiyekleri ceylan dolu etekleri
1
Çocuklar
Kurtulamazlar yanaklarına konan yaradan
Olmadık anda bırakılırlar
Sonra
Nice sonra
Hatta bazen karanlıklarına uzanırlarken kadar sonra
Üzerinde gözyaşı izleri
Senelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları
Mahzun yayılır
Ancak görünür güzel dişleri
seçkin bir kimse değilim
isminin baş harfleri aczi tutuyor
bağıslanmamı dilerim
sana zorsa bırak yanayım
kolaysa esirgeme...
diyen üstad talabesi bir şair.. şairden de öte belki bir gönül adamı.. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu..
Sevgi aranabilir yine
Korkusuzca say koskoca kederlerini
Bir kuyu bulunabilir
Aklımdan çıkmıyorsun
Sen hâlâ dizüstü
Bunca anıyı besleyerek
Sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle
Mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
Görür gibi olarak açıp baktığımı
Bense şöyle diyorum:
Buradan bir acı kanamış boyuna
geçiyor, pervasızca geçiyor çıngıraklı kuyruğunu sallayıp zaman
artık soğuk ve kimsesiz geçtiğimiz sokaklar
zarif bir hüzünle çiziyor aklımda seni gece
boşlukta kırık bir dal yüreğim; kederiyle sallanan
bütün şehir, uykusunda ölü bir yılan
bütün şehir, biz ayrıyken hayalet bir gemi;
telaşlı bir vedayla tam kalbinden su alan
artık yollar uzun, yollar aramızda dert
Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız.
Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları
Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları
Konuşurlar
isterler
Susarlar
Dinlememişsiniz nice yıl kalbinizi
Ev meslek iş para geçim diyerek
Düşünün şimdi bir de
Şehirlerde ve kasabada köylerde
Başını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu.