evet, işte birilerinin çıkıp bunları söylemesi gerekiyordu tam olarak. meydanlara çıkıp darbe çığırtkanlığı yapmak yerine oturup neyi eleştirdiğini, neye karşı olduğunu ortaya koymak lazım. demokrasi istemi budur, böyle olur. orduyu sütten çıkmış ak kaşık belleyip demokrasiyi kurtarma görevi vermekle değil.
--spoiler--
Trajik bir karşılaştıma ile, TBMM'ni zor tehdidi ile tasfiye etmeye çalışmakta veya cumhurbaşkanlığı seçimini engellemekte anayasal rejim açısından hiçbir sakınca görmeyen Genel Kurmay Başkanlığı'nın, açıklama için "borsa etkilenmesin" diye geceyarısını beklemesi; banka ve sigorta şirketi sahibi bir ordunun sorumluluklarının ve sermaye ile ilişkisinin tezahürü olsa gerektir.
--spoiler--
aboov, şavaşta bile söylenmez.
bi de emekli askerlerin genellikle ülke için çalışmak yerine kapitalist ekonominin kaleleri olan bankalarda milyarlarca maaş karşılığında danışman(!) olarak çalışmalarına değinseymiş cuk olurmuş, muhtıracuk..
Muhtıra üzerine Çağdaş Hukuk derneği tarafından yapılan aşağıdaki açıklamadır.
Basına ve Kamuoyuna,
>
> KiM, KiMi, NEYDEN KORUMAYA TALiPTiR ?
>
> 27 Nisan 2007 tarihli Genel Kurmay Başkanlığı "basın açıklaması", en
> basit hukuksal tanımı ile TCK 311. maddesinde düzenlenen " Türkiye
> Büyük Millet Meclisi'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını
> engellemeye teşebbüs" olarak değerlendirilmelidir.
>
> Eğer bu müdahale beklendiği veya korkulduğu gibi, cumhurbaşkanlığı
> seçiminin yapılamaması ve parlamentonun "erken seçime zorlanmak"
> suretiyle feshine yol açacaksa, teşebbüs aşamasında kalmayıp "askeri
> hükümet darbesi" niteliğine bürünür ve burada TCK 309. maddesi ile
> düzenlenen "Anayasanın öngördüğü düzenin ortadan kaldırılması" suçunun
> tamamlanmış hali mevcuttur.
>
> Trajik bir karşılaştıma ile, TBMM'ni zor tehdidi ile tasfiye etmeye
> çalışmakta veya cumhurbaşkanlığı seçimini engellemekte anayasal rejim
> açısından hiçbir sakınca görmeyen Genel Kurmay Başkanlığı'nın,
> açıklama için "borsa etkilenmesin" diye geceyarısını beklemesi; banka
> ve sigorta şirketi sahibi bir ordunun sorumluluklarının ve sermaye ile
> ilişkisinin tezahürü olsa gerektir.
>
> TBMM'nin ülkenin siyasal yaşamındaki ağırlığının, borsaya kıyasla,
> ölçülmesi imkânını yaratan ortamın; "seçim barajları, delege ağalığı,
> lider diktaları" nedeniyle, temsil yeteneğini çoktan kaybetmiş
> parlamentonun bizzat kendi tercihi olduğu akılda tutulmalıdır.
>
> Muhtıra kime verilmiştir?
>
> AKP iktidarını, Cumhurbaşkanı adayını veya Anayasa Mahkemesi
> hâkimlerini muhtıranın tek muhatabı olarak görmek yetersiz bir
> yaklaşımdır. Bu tehdit esas olarak ve her zaman olduğu gibi bu kere de
> siyasal ve toplumsal muhalefete yöneltilmiştir.
>
> Silahlı Kuvvetler "Laikliğimizi" mi korumaya karar vermiştir?
>
> Bizi, 1971 ve 1980 cuntalarının kontrolünde yaratılan "zorunlu din
> dersi, imam-hatip okullarının örgün orta öğretim içerisine alınması,
> sola karşı Türk-islam sentezi adı altında orta sınıf milliyetçiliği
> ile gericiliğinin harekete geçirilmesi" projelerinin sahibi ve
> uygulayıcısı olan Milli Güvenlik kurullarından ve yüksek rütbeli
> askeri yönetici elitten de koruyabilecek midir?
>
> Tek bir dinin tek bir mezhebini "devlet dini" haline getirerek Diyanet
> işleri Başkanlığında örgütlenmiş onbinlerce "devlet memuru" eliyle
> dini siyasete alet eden, askeri cuntaları meşrulaştırmak için
> üniformalarıyla çıktıkları meydan mitinglerinde "ayet" okuyan
> gelenekten de koruyabilecek midir?
>
> Silahlı Kuvvetler "Bağımsızlığımızı" mı korumaya karar vermiştir?
>
> Amerikan Emperyalizmi ve NATO ile "işbirliği" adı altıda imzalanan
> yüzlerce askeri bağımlılık belgesinden, "dost ve kardeş" amerikan
> üslerinden, savaş tezkereleriyle peşine takılıp dönem komutanlıkları
> üstlendiğimiz uluslar arası işgal ordularından, Uluslararası Para
> Fonu'ndan, Dünya Bankasından, müşterisi olduğu uluslar arası silah
> tekellerinden de koruyabilecek midir?
>
> Silahlı kuvvetler "Demokrasimizi" mi korumaya karar vermiştir?
>
> Son 50 yılda; 60'da, 71'de, 80'de, 97'de ve 2007'de yönetimlere
> silahla el koyan veya el koyma tehdidi ile parlamentoları dağıtıp
> demokrasiyi çalışamaz hale getirenlerden de koruyabilecek midir?
>
> Silahlı Kuvvetler "Türklüğümüzü" mü korumaya karar vermiştir?
>
> Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, TCK'nun 216. maddesini açıkça
> ihlal ederek, birbirinin düşmanı olarak ilan edenlerden de koruyacak
> mıdır?
>
> Silahlı kuvvetlerin bizi "korumaya" talip olduğu açıktır.
>
> Mevcut parlamento çoğunluğundan, siyasal iktidardan, kadrolaşmış
> bürokrasiden bu yolla ne kadar korunabileceğimiz tartışmalıdır.
>
> Ancak, bizi bizden, yani günlük ortalama iki dolar ile yaşam
> mücadelesi sürdürdüğü için; sağlığa, adalete, eğitime erişimi
> imkansızlaştırıldığı için; farklı dinden-mezhepten, etnik kökenden,
> ırktan geldiği öne sürülerek itilip kakıldığı, katledildiği için;
> sendikalanıp işten atıldığı, sürüldüğü için, siyasetle ilgisinden,
> yazdığından çizdiğinden cezaevinde bulunduğu için "NE MUTLU" olamayan
> içimizdeki "kalıcı düşmanlardan koruyacağını" şüpheye yer vermeyecek
> ölçüde anlamış bulunuyoruz.
>
> Parlamento kendi itibarsızlığının ve sahte demokrasi geleneğinin, AKP
> kendi gericiliğinin ve sermaye siyasetinin, CHP yeni ve dehşet verici
> sağcılığının esareti altındayken; siyasal partilerin ve medyanın
> kulağı silahlı kuvvetlerin andıçlarına eğilmişken, birbirleri ile
> çelişkilerini askeri bir darbeye havale eden sermaye kanatları
> karşısında artık temel ihtiyacımız, bizi " koruyuculardan" kimin
> koruyabileceğini öğrenmektir.
>
> Zor tehdidi ile yasama (TCK 309, 311) ve yargıya (TCK 277, 288)
> yapılan müdahale ve halkın birbirine düşmanlaştırılması (TCK 216)
> girişimi, adli-idari kovuşturma konusu yapılmalıdır. Mevcut siyasal
> çürüme ve meşruiyet bunalımı nedeniyle bunun başarılamayacağı açık
> gerçeği karşısında ise, siyasal alanı bu derecede itibarsızlaştırarak
> sermayenin orta oyununa dönüştüren tüm siyasal kurum ve kurulların
> geleceği tartışma konusu edilmelidir.
>
> Saygılarımızla.
>
> Çağdaş Hukukçular Derneği
>
> Genel Merkezi