Turnikelerin altından geçince ses edilmemesi, yorulduğun zaman kollarını uzatır uzanmaz birinin kucağında taşınmak, “çocuk o boşver.” Denilip ayıplanmamak, aileyle geçirilen daha çok zaman, anaanne köyünde çamın altında bütün kuzenlerle tek battaniye altında korkunçlu hikaye anlatma geceleri, en büyük sorunumun bile aslında küçümencik olması...
Çocuklarda öyle küçücük şeylere duyulan mutluluk var ya hani, yılın ilk eriğini yedi diye mesela, annesi sokakta biraz daha kalmasına izin verdi diye, bisikleti oldu diye veya bir sürü cips meybuz çikolata aldı diye olan mutluluk. Benim işte en çok özlediğim şey o.
Şimdi dünyaları versek o düşünmeden kafa yormadan elimizde olan mutluluğu bulamayabiliyoruz.
Kafaya takmazdık, tek derdimiz tasolarımızdı, sokaktaki oyundu.
işte bunun için ben en çok çocukları severim. En çok onlarla konuşmak keyif verir.
sürekli etrafında koşturan, seni senden çok düşünen, hayatı öğrenmeye çalışırken yaptığın hatalara rağmen seni koşulsuz ve şartsız seven ailenin yanında olması.
düşünmeden uykuya dalabilmem,
kız kardeşimin üniversitede olmayışı ve sabah akşam bir şekilde eğlenmemiz.
ne güzel günlerdi yahu. babam fujifilm'in yarı profesyonel kamerasını almıştı ve o kadar heyecanlanmıştık ki, evde annemin işlerinden ve babamın resimlerinden başka çekecek bir şey aramıştık, a4'ü alıp üstüne karikatür karakterleri çizmiştik. durdur oynat yaparak saçma diyaloglu ama bizim için bir o kadar eğlenceli kısa bir film çıkardı ortaya. nedensiz yere başa sarıp izlemiştik onu kaç kere.
ve özellikle özlediğim, tüm aile bireylerimle aynı masada akşam yemeği yemekti kesinlikle. 5'imiz hiç çoğu zaman tam oturmadık. ya abim olmadı, ya kız kardeşim. masamızda hep eksik birisi yemek yedik. hepimiz keşke küçük kalsaydık ve o neşesi pek bir masum olan aile bireylerim hiç dağılmasaydı.
Amcamla halamın bize taktığı lakapları,
Evdeki tek oyuncağımız Çirkin mi çirkin bir maymun için üç kardeş kavga ettiğimiz günleri,
Ablama elbise aldılar bana pantolon aldılar diye ağladığım günü bile özledim...