duvardan gol atmak, 9 aylık oyununda anne çıkanla doyasıya dalga geçip ağlatmak, tadilat yapılan dükkanın mermerlerini aşırıp dokuz taş oyunu oynamak, günde 3 öğün uçurtma uçurmak ve evden gözüküp gözükmediğini balkondan kontrol etmek.
yorucu gezintilerden sonra dönüşte uyuyakalırdım ben. ve eve kucakta taşınırdım. uykum hafif bölünür, ama tam olarak uyanmazdım. öyle tatlı bir histi; o zaman bile bunun güzelliğini farkedebilirdim.
şimdi aynı şekilde uyuyabiliyorum dönüş yollarında. ama yolculuk bittiğinde uyanıyorum, bagajdaki eşyalardan taşıyabildiğim kadarını yüklenip eve ayaklarımın üzerinde giriyorum.
evimize her geldiklerinde mutlaka elimden tutup gezdirirdi beni dedem. pamuk helva alırdı, lunaparka götürürdü, hiç olmadı elimde bir çikolatayla mahallemizi dolaştırırdı. küçük ellerimin dedemin avuçlarının içinde kayboluşunu, sevdiğim insanlara vakit ayırmayı özledim.*
geçmişe duyulan özlemi ifade eden sözcük kalıbı. keşke şöyle olsaydı,keşke boyle olsaydı gibi ifadeler aracılığı ile duyguların ifade edilmesine verilen genel ad.
içtenlik, buna verilebilecek en güzel örneklerdendir. Yaşanılan dünya anlaşıldıkça yani bir nevi büyüdükçe insanların bu duygudan ne kadar da mahrum oldukları görülür ve yerini hayal kırıklıklarına bırakır. Oysa ki küçükken herkes içten, dürüst ve gerçektir...