masumiyet
etrafta o kadar çok kansız insan olduğunu görünce, masum görüntüsüne bürünmüş insancıkların ne kadar iki yüzlü olduğunu görünce özleniyor be...
kücükken çokca yaptıgımız lakin büyüyünce ya ortamın, ya şartların ya da herhangi birseyin elvermemesi sonucu geçmişe duyulan özlem...
tek kale maç yapmak, kestane pişirmek soba üzerinde bunlara misal olarak verilebilecek eylemlerdir...
omuzlarda daha az yük olması. evet evet her geçen gün daha fazla artıyor sorumluluklar. keşke çocukluğumdaki gibi olsa. tek sorumluluğum dışarıdan eve hava kararmadan gelmek olsa...
seksek oynamak, sokakta zoraki aranıp bulunan eski yoğurt kaplarına çamurdna yemek yapıp üzerini çiçeklerle süslemek.
evcilik oynarken anne olmanın verdiği sevinç.
gün boyu sokakta ip atlayıp koşturmaktan yatağa girer girmez uyumak.
tüm aile, pikniğe gitmek. annenin hazırladığı; eşsiz lezzetteki yemekleri yemek. çimenlere yatıp yuvarlanmak. kardeşler ile top oynamak, ip atlamak, bisiklete binmek. uzar gider bu böyle. küçüklükte yaşanan güzel şeyler çok özlenir çok.
leblebi tozu yerken boğulma tehlikeleri yaşamak. sulugözle zaten hep sulu olan gözlerimin daha da dolması. yanına kırmızı renk şekerleme konarak plastik poşette satılan plastik vampir dişleri. dişlere yapışmasını umursamayarak günde 5-10 tane yumiyum yemek. en özlediğim ise, dışarıda oyun oynamak için aileden izin alamama sonucu dışarda oynayan kuzenleri ayartmak, onlar giriş kattaki evin penceresi önündeki saksıları indirdikten sonra o daracık korkuluktan çıkarak dışarı kaçmak. oyundan dönüşte evin zilini çalıp "aa sen nasıl çıktın evden" diyen aile üyesini "anahtarı sakladığın yeri buldum" diye keklemek. tabi en nihayetinde birkaç kaçıştan sonra yan komşu tarafından yakalanıp kaçılan pencereden zorla içeri sokulmak ve o utanç anı. çocukluğunu herşeyiyle özlüyor insan.