hayatın basitliğidir. tek derdiniz arkadaşlarınızın dışarı çıkacağı saattir. Çıkar ve eğlenirsiniz. kimsenın sizden beklentisi yoktur. kimseyi mutlu etmeye çalışmazsınız. başkalarının istekleri için kendi canınızı yakmazsınız. istemediğiniz bir şey olduğunda yada bir şeyler hoşunuza gitmediğinde bunu ağlayarak belirtirsiniz rahatca. erkek isen eger anlarsın dedıgımı. çocukken aglamak güzeldir kolaydır ve kımse yargılamaz. ama artık buyuduk ağlayamıyoruz be sözlük. bak şimdi farkettim özlemişim ağlamayı. pazarcı amcanın tezgahın kenarından gecerken eriklere baktığımı görüp bana tezgahtan tadımlık bir erik vermesini ve daha nicelerini.
anneyle alışverişe gitmek, annenin kucağına yatıp televizyon izlemek, babayla yazın sıcağında saatlerce kumdan havuzu bile olan kaleler yapmak, kovadaki su bittikçe denizden gidip kum doldurmak babaya o kovayı büyük bir gururla vermek... dedeyle parka gitmek, kar tatillerinde annenizin sizi öğretmen olan teyzenize bırakması ve kuzenlerle birlikte sıcak süt ve reçelli ekmek eşliğinde he-man, şeker kız candy falan izlemek... sonra teyzenisin sizi lahana gibi sarıp sarmalamasının ardından aşağıya kartopu oynamaya inmek.
anneannenin size yemek hazırlaması, size lokma lokma büyük bir sabırla yemek yedirmesi, sizi gıdıklayarak gülmekten kırıp geçirmesi, gıdıklamasın diye kahkahalarla evin içinde bi siz bi anneanne koşup durmanız sonra anneannenin yorulup koltuğa çöküp,yüzündeki nur tanesi terleri canım elleriyle silerken soluklanması sonra karşı koltuktan onun oturduğu koltuğa zıplayarak yanağından öpmek şapur şupur.