çocuktun; yemenden tut yıkanmandan, giyiminden, okula gidip gelmenden ve hemen hemen tüm ihtiyaçlarından ailen sorumludur. sen nefes alsan, adım atsan yeterli. gerisi senin yerine hallediliyordu zaten.
biraz büyüdün; ütün yapıldı, aç mısın tok musun, nasılsın, vardın mı, hallettin mi, paran var mı, soruldu.
eşek kadar oldun; 'soru evresi' son buldu. yerini 'ne halin varsa gör' evresi aldı.
ve işte tam da burda bir dönem 'batan' o rahatı özlersin.
Çocukluğumun yaz aylarıdır. Sabahtan akşama kadar sokakta oynardım. Öyle ki gunesten kapkara olurdum. Bu yüzden yıllarca esmer sandılar beni. Yaş ilerledikçe oyunlar bitti, tenim de eski beyazligina kavuştu tabi... Keşke çocukluk baki olsaymış da ben hep karakiz kalsaymışim.
Çocukluğum. Akşam ezanına kadar dışarda kalmam. Çişim gelse de akşama kadar tutmam (çünkü eve erken girersem annem daha çıkarmazdı). incik boncuk alıp satabilme umuduyla kolye, bilezik yapmam. Annemden para isteyince taa 4. kattan demir paraları atması ve onların peşinde koşmam. Tüm mahalle büyük, küçük, yaşlı demeden yakartop oynamamız. Ve daha bir sürü şey. O zamanlar büyümeyi isterdim mal gibi sanki ne bok varsa. ilerde de küçülmeyi istersin derlerdi anlamazdım. Haklılarmış.
Sokakta oyun oynamayı, bisiklete binmeyi, ağaca tırmanmayı, komşunun bahçesinde ki o güzel eriklerden gizli gizli toplamayı özledim mesela ben. En çokta masumiyetimizi özledim.