pazar sabahı saat 7-8 gibi, evdekiler uyanmadan uyanıp yastığı ve yorganı alıp televizyonun karşısına yatarak çizgi film izlemek, birazdan ailenin uyanacağını ve keyifli bir kahvaltı yapacağınızı düşünüp içinizin birden sevinçle dolması.
acaba 30 yaşımda ne yapıyor olacağım diye düşünürken, 30 yaşıma daha 20 yıl var arkadaş diyerek, uzun yılların hayaliyle büyümek. 30 yaşına yaklaşırken de o günleri özlemek.
tek görevinin ödevlerini yapmak olması ve onlarıda yaptıktan sonra sokakta gönül rahatlığıyla futbol,saklambaç,ortada sıçan vesaire oyunları oynayabilme özgürlüğü.
son zamanlarda cocuklugu özlemek konusuluyor her yerde cocukken deliler gibi kosmak oynamak eglenmek bunları özlüyormusuz, özlemlediğimiz seyleri simdi yapamazmıyız? fazlasıyla imkana sahibiz peki problem ne? problem bizler aslında cocuklugumuzu, gencligimizi falan özlemiyoruz bizler yaslanmaktan korkuyoruz sadece.
kumsalda, öğle güneşine aldırmadan dertsiz tasasız kumlarla oynamayı, kuyu kazmayı ne bileyim kale yapmayı falan özledim. şimdi şöyle gönlümden geldiği gibi oynayamıyorum, olmuyor. büyümüşüz ya güya "aman üstüm başım kum olur şimdi" diye düşünürken buluyorum kendimi, ve tüm hevesim kaçıyor. hani nerde o çocukluktaki umarsızlık?