elime bir tarak alıp tarkan dan şıkıdım şarkısını bağıra çağıra söylemek. o zamanlar durdan sustan anlamıyorum tabi karga sesimle anırıyorum orda burda, bir de şimdiye bak boğazlarlar vallahi. he şimdiki aklım olsa şıkıdım ın ş sini söyler mıydım o da merak konusu tabi.
zaman dilimi olarak akşam ezanını kullanmak ya da hiç olmadı 'hava kararınca' yı kullanmak.
özlüyorum kapıyı çekerken bunlardan birinin şart koşulmasını.
her zorlukta anne-babanın şefkatli kollarına sarılmak, o güvenli limana sahip olmak.
dünyayı hafife alıp basit, kaygısız, her daim mutlu yaşamak.
okula gitmeden önce annenin zorla içirdiği ballı süt.
hafta sonları erkenden uyanıp çılgınlar gibi çizgi film izlemek.
mahalle arkadaşlarıyla kavga etmek.
mahalle arkadaşlarıyla barışmak.
mahalle arkadaşlarıyla komşuların zillerine basıp kaçmak ya da çamurdan yemekler yapmak-evcilik oynamak.
Cocuklugumuz. Bizler buyudukce elimizden kayip giden, degerini ancak buyudukce anladigimiz o en degerli zamanimiz. Yarina bitirilmesi gereken dersten, yazilardan, sinavlardan, ertesi gun patrona teslim edilecek evraklardan cok cok uzaklarda olmak. Annenin seni kucaklayip yatagina goturmesi, geceleri ustun acilmis mi diye seni kontrol etmesi. Sabah biraz daha yatayim, az sonra kalkarim demeden uyanmak. Ekmege bolca sarelleyi surerekten, disariya kosmak. Yorulmadan, tik nefes olmadan dagda, bayirda doyasiya kosabilmek. Yazin tum kardeslerle gece yarilarina kadar saklambac oynayabilmek. Deniz kiyisinda arkadaslarla bisiklet yarisi yapmak. Terkedilmisligi, aski, ask acisini daha hic yasamamis olmak. Hayatin tum yukunun omuzlarinda hissetmemek. Kucuk seylerle mutlu olmak, sevinebilmek icin cok buyuk sebeplere ihtiyacinin olmamasi. Hicbir zorunlulugunun ve sorumlulugunun olmamasi.