Siyasetçilerin ereği, ferdî çıkarlarına ulaşmaktır. Bunun için hiçbir şeyi kullanmaktan çekinmezler. Dün ak dediklerine bugün kara derler; yarın da mor iddiasında bulunabilirler. insanları “biz ve ötekiler” kutuplaşması çerçevesinde kendilerine çekerler. Ki bu zatlarda nadiren vicdan olgusu ile rastlaşırız. Dolayısıyla yaptıklarında esas olan şey insaniyet değildir.
Öyleyse seçmen olarak burada çok mühim bir işlevimiz var. “Bizdensin,” diyenlerin her icraatını, her söylemini, her görüşünü sorgusuz sualsiz, akıl süzgecinden geçirmeden onaylamamalıyız. Eğer bu biçimde davranırsak, birçok yanlışın altında bizim de imzamız yer alır. Hırsızlıkları, haksızlıkları, yanlışları kabul etmiş oluruz. Bu açgözlü insanlar karşısında, bizlerin en etken vazifesi teftiş ve cezadır bana göre; örneğin ülkeye zararı dokunanları tekrar seçmeme cezası. Gözlerimizi “bizdenlere” yumarsak, kulaklarımızı tıkarsak, keza bizler de hırsız, vicdansız, hak yiyen oluveririz. Kimsenin bizim üstümüzden cebini doldurmasına, egosantrist emellerine ulaşmasına, krallığına yeni taçlar eklemesine müsaade etmemeliyiz.
Benim görüşümce, birincil olan ideolojiler değil, beşeriyettir.