orda yaşamaktan hoşlanmadığım ama hayatımın bir kenarında mutlaka olmasını istediğim güzel ama benim ısınamadığım şehir. seviyorum ama yaşamak istemiyorum.*
* yürüyerek gezilebilecek tarih, kültür ve doğa şehri.
evet, gerçekten yürüyerek gezebilirsiniz. bursa, hani şu noktaları birleştirerek bir şekil elde etme bulmacaları vardır ya, aynı onlara benzemektedir. şehir içinde oradan oraya yürürken noktaları birleştirmenin verdiği keyifle, sonunda ne kadar güzel bir şeklin ortaya çıkacağını düşünmekle nasıl vakit geçirdiğinizi anlayamayacağınız nadide şehirlerdendir.
noktaların ilkine bursa'nın merkezi sayılabilecek bir caddesi olan altıparmak'tan başlayabilirsiniz. tabi buranın en güzel yeri olan arap şükrü ille.
arap şükrü küçük, şirin meyhane tarzı mekanların bulunduğu bir sokak. bu sokakta yürürken gözünüze yerdeki mazgalların üzerinde yazılı olan, bursa ile ilişkili ünlülerin isimleri çarpacaktır. bir isimden diğer isime geçmenin hem bursa'nın ne kadar ünlü insan çıkarttığına şaşıracak hem de buram buram balık kokusunu duyacaksınız.
arap şükrü'nün bittiğini kalabalık bir yola çıktığınız da anlayabilirsiniz. o yolu takip ettiğinizde karşınıza camdan yapılmış bir piramit çıkacak. bursa'nın modern yüzü olan zafer plaza. üstünde pek durulmaması gereken normal bir alışveriş merkezi olsa da bursalılar için bir buluşma mekanı olmayı çoktan başarmış bir yer.
zafer plaza'yı arkanızda bırakarak yola devam ettiğinizde sağınızda başlayan hanlar bölgesini göreceksiniz. tarihi hanlar. tarihi ipek yolunun son durağında kurulmuş, içinde çeyizlik eşyalardan ipek kıyafetlere kadar her şeyi bulabileceğiniz hanlar.
bu caddeye girdiğinizde gözünüze mutlaka kapalı çarşı çarpacaktır. o ışıl ışıl havası ile sizi içeriye davet etse de siz bu davete icabet etmez ve yürümeye devam ederseniz bursa'nın tarihi yapılarından birini ulu cami'yi göreceksiniz.
ulu cami anadolu'nun son ulu cami olarak adlandırılan camidir. öyle basit bir yapı da değildir hani, yapımında üç padişah görmüş bir camidir. yirmi kubbeden oluşmaktadır. minberi kündekari yöntemi ile yapılmıştır. ortasında üstü camla kaplı bir şadırvan bulunmaktadır. bu şadırvanın hikayesi ise ilginçtir; cami inşa edilirken bir bayan yerini satmak istemiyor ve o öldükten sonra da onun evinin bulunduğu bu alana şadırvan yapılıyor. camiyi süsleyen yazıların usta bir hattat tarafından çizildiğini ilk görüşte anlarsınız. hatta öyle bir ustadır ki bu, kalemini de cami'nin içine asmış ve üstüne de; "benden güzel yazan varsa alsın yazsın" diye yazmıştır.
ulu cami'den çıktığınız anda bursa'nın meydanı olan heykel'e varırsınız. atatürk heykeli'nden almıştır bu adı. heykelin karşısında yine tarihi ahmet vefik paşa tiyatrosu ile iskender kebapçısı'nı bulabilirsiniz.
yola düz devam ederek setbaşı semtine varabilirsiniz. yol üzerinde setbaşı köprüsü ve altında akan çay'ı görürsünüz. köprünün korkuluklarından baktığınızda buranın sanki yağlı boya bir tablodan veya bir kartpostaldan alındığını düşünebilirsiniz.
yeniden yürümeye başladığınızda karşınıza bir yol ayrımı çıkacaktır, ortasında da bir ulu çınar. efsaneye göre kesmeye gelenlerin ellerinin, makinelerinin tutmadığı bir çınar. böyle olunca kesilememiş ve günümüzde yol gösterici olarak kalmıştır.
çınarın solundan devam edelim noktaları birleştirmeye. en ünlü nokta burada çünkü. bursa'nın simgesi olan yeşil cami ve yeşil türbe. türkuaz renkli çinileri ile bu ismi almış şehrimizin simgesi.burada bulunan çay bahçelerinde çayınızı yudumlarken bursa'yı izlemek de ayrı bir zevktir.
gezilip görülecek daha çok yer olmasına karşın burada noktaları bitirmekteyim karşınıza kocaman tarih, kültür ve doğadan oluşan bir şekil çıktı. fark edebiliyor musunuz?
kendisinden uzaklarda iken, erasmus b.kuna taa hamburg´lara gitmis beni silasi ile daha da uzuntulere sevk eden; dogdugum, buyudugum, ekmegini yedigim; her ne kadar kafa kagidimda "dogdugu yer" hanesine dusen yere denk gelip de, basimizi kimi zaman agritsa da (bkz: bursaliyiz), esini benzerini gormedigim, goremedigim, her dakikasi insani ayri zevke bogan sehir(im).
spectr in çok sevdigi, hicbiryere degismeyecegi ancak is guc sebebiyle 8 yildir uzak olduğu memleketi.
ayrıca karagöz ve hacivat in yaşadigi ama sonunda idam edildikleri, ilk osmanlı başkenti.
eskiden yeşil önadı ile hitap edilen ama son zamanlarda griye dönen, sürekli hava kirliliğinden şikayet edilen şehir.
yesil sifatini zamaninda, "cok yesil bir sehir" olmasindan degil; "yesilin binlerce tonu" nu bunyesinde barindirmasindan mutevellit almis, bir aydan beri uzak kalmama ragemn deliler gibi ozledigim sehir.
istanbuldan sonra en önemli turizm merkezlerinden biri. tophaneye ya da emir sultana doğru çevrede mutlaka çekik gözlü fotoğraf çeken bir kafileye rastlarsınız. yok onları görmüyorsanız alışveriş yapanlara bakın mutlaka arap misafirlerimiz pazarlıkla mesgullerdir. eski güzelliği kalmasa da yine de sevimli memlekettir.
istanbula benzedi iyice trafiği diye eleştirmeye başlayıp apaçık hiçbir şey yok diye eleştirilere devam edebilceğimiz ancak yaşanılası,herşeye rağmen kafa dinlenesi
bazen gitmek için hiçbir yerin olmadığı bazen gidicek yerler arasında kararsız kalmanı sağlayan
bazen çok büyük bazen köy gibi gelen
bazen keşke deniz şurda olsaydı da görebilseydim ddedirtip bazende yeşilliklerini sevdiren
saklıbahçesinden kitapevine,arapşükrüsünden mahfeline setbaşına tophaneye cumalıkızı mudanyasına kadar yaşanılası şehirdir bursa.
atatürk kapalı spor salonu'nda tofaş sas'ın maçlarına gittiğimiz, u.ü. iibf.'nin altıparmak'da olduğu, burç, dilek ve yazıcı olmak üzere sadece üç adet sinemasının olduğu, bambi ve akvaryum olmak üzere sadece iki adet diskosunun olduğu mahfel'in eski bir binadan ibaret olduğu, otogarın garaj semtinde olduğu, tıp fakültesinin fakülte semtinde olduğu yılları bilmeyenler tarafından kötülenen, gittikçe bozulmasına ve istanbul'a benzemesine rağmen her taşında hatıraların saklı olduğu osmanlı'nın ilk başkenti.
tarih sahnesinde oynadığı rol ile göğsümü gere gere söylediğim gururuma vesile cümlemin gizli öznesi. sağdan soldan bok atan 3 kuruşluk beyinlerinde tek barındırabildikleri bur-sa-lı-yız geyikleri olan insanları içerisinde barındırmayacak kadar yeşil kalabilmiş, anadolunun istanbula bakan yüzü avrupanın roması denizi var fakat uzak tıpkı çocukluğumun uzak anılarını barındırması gibi çarşamba da yürürken yeşil ile beyazı görmek sonra kartal yuvası olduğunu bilerek siyah ile beyazı seçerek istanbul a göç ettiğim, benim için diğer illerden farklı olarak istanbul a dönüşünden ziyade yollarında yürüyüşünü sevdiğim başta söylediğim üzere memleketim lan işte.