+ pardon bu telefonun fiyatı ne kadardı acaba?
- buna sizin paranız yetmez. başka şeylere bakın.
+ ne diyorsun kardeşim, fiyatını sordum söyleyeceksin.
- ahahaha sanki alabilecek ya. şu üstündkeilere bak, o telefonu rüyanda göremezsin lan sen.
+ alırım lan ne kadar söyle sikecem.
- bin üç yüz doksan altı lira. ahahahaa sikimin başını alırsın anca.
+ dur kredi kartım olacaktı şurda, hah, alıyorum bu telefonu. taksit falan yapma peşin ödüyorum.
- vaay, peşin ödüyor bi de?
+ tabi olum, hadi sar şunu.
O kadar yıllık esnaflık hayatında (kaç yıl olduğu tartışılır) laf olsun diye soran kişi ile alıcı insanın arasındaki farkı ayırt etmeyi becermiştir, bravo denilir...
senin yetiyor mu denilecek tezgahtardır. fakat o kadar kırıcı olunmayacağı için ya kendini zorlar ona inadına alırsın ya da tıpış tıpış mağazayı terk edersin. ben genelde 1.şıkkı seçerim.kime neyi ispatlıyorsam...
-bunu almayı düşünüyorum ama...
+buna sizin paranız yetmez efendim.
-Hm... bir eşeğin suya gidip gelme zamanı takriben ne kadardır?
+bilmiyorum ki efendim...
-o eşek sudan gelene kadar senin direncin yeter mi peki bana?
+arif! abiyle ilgilenir misin? yengen aradı, bi eve gidip geleyim ben.
-hadi bakayım...
çok alternatif cevaplar verilebilecek bir cümle kuran zavallı kişidir.
-senin de aklın kendine yetmiyor bi de bana akıl vermeye kalkıyorsun işini yap.
-e o zaman bi indirim yaparsın.
-tamam peki senden olsun bu seferlik, nolacak.
-o zaman faturayı şirkete yollatırsınız öderler.
-oysaki hiç de 5bin liradan fazla görünmüyor. yanıma az para almışım demek ki.
-ordan bakınca öyle mi görünüyor? burdan bakınca siz de işsiz gibi görünüyorsunuz.
bazen blöf olur. bazen gerçekçidir.
motosiklet botu almak için girdiğim bir motosiklet mağazasında başıma gelendir.
-o bot pahalı gelir size. şunlara bakabilirsiniz.
*senin maaşının 5 katı olanları göster o zaman.
aynaya bakarak konuşan tezgahtar. herkesi kendisi sanıyorda olabilir. dünyası küçük anlayışıda küçük. sürekli aynı alışveriş merkezinden aışveriş yaparsanız karşılaşmazsınız bu tarz tiplerle, tanırlar çünkü. en dağınık şekilde bile gitseniz prenses gibi davranırlar.
aklımda mıh gibi kazıdığım o olay cereyan etti.
Gece saat 10.30 civarı nasıl acıkmışım sormayın.
Gece gece ağır şeyler yemeyeyim dedim durdum bi kestanecinin önünde.
Altımda eşofman üstümde kalın bir triko kazak vardı ayaklarımda da rengarenk bir superstar.
balici sandı herhalde.
+300 gram versene usta.
-o kadar paran var mı?
+ne o usta altın kaplama mı satıyon bunları yoksa.
-espri yapma genç parayı alayım
+önce kestane
-önce para
+almıyom amk.
-almazsan alma lan.
avrupa´da, almanya münchen şehrinde bizim bi arkadaşın başından gerçekten geçmiş bir olayı anımsatan tezgahtardır.
gerçi münchen´de geçen olay başlı başına utanmazlıktır. aşırı kapitalist yaklaşımdır, kıldır, tüydür, ama en acısı gerçektir.
bizim arkadaş, kendisi almandır, oğluyla birlikte münchen´de gezerken, "gucci" mağazasını görür. bu mağazanın münchen´deki şubesi belki de ülkenin en ünlü en pahalı alışveriş merkezidir. kapıya doğru ahmle yaparlar, mevsimlerden yazdır, ve üzerlerinde tişört-jeans, spor ayakkabı triosu vardır. kapıya yönelirler, ve kapının girişinde discolarda olduğu gibi, oldukça pahalı yazlık takım elbise giymiş kulaklarına kordonlu kulaklık giren iki adet izbandut gibi body guard bekliyordur. sertçe " siz buraya giremezsiniz, bakın ileride şu şu dükkan var, oraya gidin, burası size göre diil" derler. bizimki "oraya girmek konusunda kıyafet yönetmeliği mi var?" diye sorar, body guard lar " bizi zor kullanmak zorunda bırakmadan basıp gidin burdan" derler.
aynen yaşanmış bir hikayedir, anlatan kişiler güvenilirdir.
not: mağazanın isminin "gucci" olduğundan emin değilim. ama gene çok ünlü bir ismi var. gucci ayarında ya da daha lüks bir marka.
cinsiyetinin bayan olduğuna dair her türlü bahse girilebilir.
erkekler bir bakıma iğrençtir, sapıktır, hayvandır falan ama bunu yapmazlar işte.
sanki kendisi kraliyet ailesine mensuptur..
aç acına bir kuru maaşa orada çalışıyorsun işte bu hava nedir?' diye sorulası duruma zemin hazırlayandır.
- buna sizin paranız yetmez.
- dükkânı sen içindeyken satın alırım, alırken de seni göstererek patronuna sorarım bu kaça? diye sonra fiyat cazip gelse bile 'yok bu kalsın' der basar giderim, boş dükkânda seni pazarlarım, sonra bu kaça?' diye soran herkese o çoktan satıldı der seni oracıkta evire çevire..
Bu kadar kaba ifade edileceğini sanmıyorum ancak girdiğiniz işletmenin hitap ettiği kesimin çizgilerinin dışında bir çizgiye sahipseniz ve bunu tezgahtar sezmişse ki genelde yanılmazlar, sorduğunuz sorulara gönülsüz cevap vererek, sizinle ilgilenmeyerek bu hissi uyandırır sizde.
bunu söylemeye de senin götün yemez diyerek siktir amcık ağızlı denilesi tezgahtardır. neyin kafası bu, içtiğinden ben de istiyorum diyerek sohbete son verilip işe güce bakılmalıdır.
başıma gelen olaydır. bir bina boyunda '44tl pantolon' afişi asan bostancı levi's e girdim. cebimdeki son 44 tl ile girmedim tabi oraya. bakıyorum pantolonlara, reyoncu kızda bana bakıyo. 501 lere bakıyorum, bunun 32-33 ü varmı dedim, 'ama onlar 501' dedi bana. 'satmıyormusunuz !' dedim, o götten bacaklı fake gotik kızın bir yüz ifadesi vardı anlatamam. eee kem küm gak guk, bi bakiim dedi. zahmet etme dedim ben bakarım, parayı ödeyip çıkana kadar görmedim bi daha.