sünnet düğününde "gelin nerede?" diye sorarak marjinal oldum.
her gün kağveye gider demli bi çay söylerim, lakin önce çaya bakarım çay mı diye, sonra demleyene bakarım kağveci hüseyin ağbi mi diye... sonra çayı hesaba yazdırır kalkar eve gelirim.
kyrzistof kieslowski filmi izlerim ve bunu yüksek sesle ifade edebiliyorum.
"tomarzanın dağları üzüm vermez bağları" türküsü eşliğinde vals yaptım!(tomarza-kayseri, entelin harman olduğu yer)
lynch filmleri benim alanımdır. konuştukça coşarım.imgelemden girer, özdekçi devinimden çıkarım.
günde 3 kitap okumadan uyursam fularım yas tutar.
evde ekmek yoktu, pasta yedim. taşaklı kadın sözü yerine çok klitorisli kadınmış vay bea dedim.son seçimlerde oy kullanmaya röpdaşambırla gittim. "bence insanlara birazcık...ah birazcık vivaldi dinletebilsek...işte o zaman muasır mp3 seviyesine ulaşabiliriz" dedim. "arkadaşlarımdan çıkar" butonunu çok kullandım.
evdeki renk renk mumlarimi yakip jakuzimde agzimda pipo ile milan kunderadan kitabimi okudum, arada da bogaz manzarali evimin banyosunda sarabimi yudumlayarak yarin acacagim resim sergimi dusundum. *
-sinirlendiğim insanların yanaklarına eldivenimle vurdum.
-sırtımda ipek şalımla balkonumdaki sallanan sandalyede kitap okurken uyuya kaldım.
-shakespeare'iye hiç gülmedim.
-zeki anlamında ki "de" ayrı yazılır.tıpkı dahi anlamına gelen einstein gibi.
-0.facebook.com 'u 0.fakirlerebak.com olarak okudum.
bu gün o kadar entelim ki, çat pat çad'ca öğrendim.
elvan dalton'u dinlerken adeta vina ferrarda casa romei müzesini gezer gibi oldum. bu ilahi melodi beni don pier lossi ana nın ünlü tablolarındaki çayır çimene götürüp susuz getirdi.