"bu ülkenin ekmeğini yiyorsun" diye başlayıp devamında ırkçı ve faşist taleplerine alkış bekleyen zihniyetlere göre aslında var olmayan tuhaflıktır.
zehir var bu ülkenin ekmeğinde, toprağında, suyunda ve insanında; korkuyla beslenen bir zehir. için için yedi bitirdi bünyeleri, akılları ve terazileri.
doğru: sadece bu ülke değil, dünyanın başka diyarları da benzer bir delilikle sallanıyor, öyle bir çağa denk geldik işte. ancak bu bir bahane değil, ne bu ülke için, ne de diğerleri için: çünkü doğal değil bu delilik, belli çıkar ve güç grupları tarafından kasten üretilen ve kitlelerce şuursuz bir iştahla tüketilen bir proje. nefret ekip nefret biçme klasiği, tarih dolup taşar nice örnekleriyle. ve doğal olmadığı için bahanesi yok: mesela "komşum kan içiyor, öyleyse ben de içeyim" diye meşru olunmaz, altı üstü komşun kadar eli yüzü kanlı olursun.
yani diyorum ki: hırsızlığın, yalancılığın, talancılığın, ırkçılığın, faşistliğin ve pisliğin tanımı bellidir. ne kadar bahane uydursan, ne kadar çarpıtmaya, süslemeye püslemeye çalışsan da bu tanımlar kişiden kişiye veya bir çağdan diğerine değişmez. ikibin sene önce olmuş bitmiş bir olayı yadederken de aynı ölçütleri kullanıyoruz, beşyüz sene öncesi için de. eğer insanlık bir sebepten silinip gitmezse bin sene sonra da aynı ölçüler kullanılacak.
"ama herkes yapıyor" diyorsun...
yine de herkesin her yaptığını yapmıyorsun, değil mi? yani seçiyorsun.
aklın olduğunu iddia ediyorsan seçimlerinin sahibi sensin; başka yolu yok.
eğer aklın olmadığını iddia ediyorsan, yani "büyüklerim en iyisini bilir, ben onların dediğini sorgusuz sualsiz yaparım" diyorsan, hani nüremberg mahkemelerinde "ben emrediledi yaptım" diye yırtmaya çalışan naziler gibi, işte onun tanımını vaktinde nazım gayet güzel yapmış: