niye bu kadar romantiksin dedin ya hani bana aşık olduğumdan babam, çok sevdiğimden. ama asıl sorgulamamız gereken neden bu kadar ağladığım. n'olur saatlerce ben anlatayım sen dinle babam.
21 yaşındayım. kimilerine göre büyük bir yaş. bana göre? ben hala büyüyemedim. neden? bilmiyorum. belkide büyümek istemiyorum. oysa hep babam annemi dövmesin diye kolundan ısırdığımda büyüdüğümü düşünürdüm. belki de büyüdüm ben. ama herşey o kadar ağırdı ki kaldıramadım. arada kaldığımı düşünüyorum genelde. büyümek ile çocukluk arasında. bir ben miyim acaba bu durumda olan. hayat bi tek bana mı ağır geliyor. bir ben miyim bulunduğu ortamı kendine yabancı bulan. hayatımda istediğim herşey var nerdeyse. seviyorum ve seviliyorum. allahtan belamı mı istiyorum peki ben. daha ne yapabilir ki benim için. şükretme olayını tekrar düşünmeliyim belki de. gücüne gitmiyomudur yukardakinin. e be oğlum daha ne istiyosun benden demiyo mudur? esasında istediğim şey basit. ama o yapar mı ki bunu benim için. sadece geçmişi unutmak istiyorum. mutsuz olduğum her anı silse mesela hafızamdan. babamı silse. tanımasam hiç onu. keşke içimde büyüttüğüm nefretle beraber alsa onu içimden. belki bunu okuyanlara saçma gelebilir bunlar ama şu söze tamamen katılıyorum. akrabalarımızı biz seçemeyiz belki ama arkadaşlarımızı biz seçeriz. neden bunu yaptı yada anneme? gerek varmıydı? belkide vardı. şüphesiz bir bildiği var onun da. ama şimdi omuzlarımdakini taşıyamıyorum. olmak istemediğim adam oluyorum bu bi ironi değil mi? sen benden çok şey aldın be. hemde hiç farkında olmadan. seni hayatımdan çıkardım sanıyorum ama sikiyim her hareketim seni andırıyo. sana benziyorum ulan. yüzüm ellerim yürüyüşüm çay içişim konuşmam. hayatımın içine sıçtığının farkındamısın acaba. şu hayatta insanoğlunun yapabildiği yaşayabildiği en değerli şeyi aldın içimden şerefsiz. aşık olamıyorum şimdi. tam buldum derken sen geliyosun aklıma. ya bu huyumda sana çektiyse.ya herşey düzgün giderken sıçarsam işin içine. aa dur bi lan. sıçıyorum zaten. senin yüzünden kaç fırsatı kaçırdım biliyomusun. sikiyim kimi kaçırdım biliyomusun. yüzüne bakamıyorum şimdi. senin yüzünden bunlar. kendimde gram bişi arıyosam namerdim. herşeyin sorumlusu sensin. sadece siktirip gitseydin olmaz mıydı. hani sadece ceketini alıp çıksan. beni bıraksan. almasan yanına. baban nerde dediklerinde öldü demek varken demiyorum. öldürmüyorum seni. acı çek istiyorum. öleme istiyorum. sana nefretimi yoketmekte istemiyorum. hergün biraz daha nefret eklensin nefretime istiyorum.istiyorum ki gün geldiğinde karşılaştırdıklarında bizi yüce makamda. tükürebiliyim suratına. cehenneme gidişini iziliyim öylece. arkandan bakarak ve tebessüm ederek.....
5-6 yaşımdayken kendimce dans ederdim "ilerde küpe takıp saç da uzatırsın sen" derdin. hepsini yapıyorum baba dövme falan da. ama erkeklik orda değil baba. erkeklik çoluk çocuğuna sahip çıkmakta, oğlun dayak yedi mi "nası dayak yersin lan" deyip tokatlamakta değil "kim ne hakla oğluma dokunur" deyip üstlerine yürümekte.
erkeklik borç alıp takımının arkasında maçlara gitmekte değil. ben bu borçları ödeyemezsem oğlumun üniversite kaydına parayı nasıl bulurum demekte... 3 sene önce de kazanmıştım bu sınavı ve cebimde üç kuruşla gidiyordum az daha. haberin var mı? nerden olsun ki? o ara vize işlemlerinle uğraşıyordun sen! evlenip ingiltere'ye yerleşecektin. kim napsın ki seni!
bak gördün mü o yarım aklın da gitti şimdi. huzur evinde aklın başına geldi demek ki ismimi sayıklıyormuşsun. içim sızlıyor ulan. ne erdemsiz insanım diye sövüyorum kendime. kin falan gütmüyorum ama görmek istemiyorum seni. çünkü özleyeceğim çünkü içim parçalanacak çünkü masum masum bakacaksın yüzüme.
"ben 7 yaşımdayken babam beni tarlaya götürdü. sen de çalışacaksın tabi it herif!" deyip kazağımdan tutarak sürüklerdin beni dükkana. enişteme hayran kalırdım o zaman. "ben çobanlık yapıp okudum çocuğum aynı şeyleri çekmesin" deyip her şeyi çocukları için yapardı. sense babanın intikamını bizden alırdın.
abime bak şimdi. senin değerli mesleğini öğrenmedi diye sanayiye bıraktın onu "eti senin kemiği benim" deyip. adam 30 yaşında ve evlenemiyor. neden? öz güveni yok iki kelimeyi bi araya getiremiyor da ondan. neyse ki annem egemenliğinden çıktı ben büyürken. "okuyacak o" dedi sen ne kadar "kız gibi yetiştiyosun bunu" deyip isyan etsen de.
daha çok şey sayardım sana ama kalbin kaldırmaz. her ne kadar adi olsan da özlüyorum seni. tuvalete girip ağlıyorum bazen. kötü örnek de olsan örnektin ve bana neyi öğrettin biliyor musun gerçek babanın nasıl olması gerektiğini. çocuğum olduğunda senin yaptığın her şeyin zıttını yaparak iyi bir baba olmaya çalışacağım...
geçen gün evde tek başıma otururken walkmanimi buldum. içinde de küçükken kendi sesimle doldurduğum bi kaset vardı. dinledim dinledim. illaki sonunda yine karışmışsın işime. yine bi laf sokmuşsun. daha 5 ya da 6 yaşındaydım ben o zaman be baba. ne gerek vardı bu kadar yönlendirmelere. güvensizliğini orda bile göstermişsin, hissettirmişsin. evet seni seviyorum ama kardeşimin sevdiği gibi değil. evet sen benim için önemlisin, herşey için teşekkürler ama hiçbir zaman bütünüyle değil. o kopukluk var ya aramızdaki o geçmeyecek hiç biliyorum. yani oturmuş bir düzen gibiyiz artık. belki de ikimiz böyle daha iyiyiz. sen benim, ben de senin varolduğumuzu biliyoruz ya o yetiyor belki de ikimize. nefes aldığımızı bilmek kafi bizim için. sen anneme sorarsın nasılmış diye, ben de bi telefon konuşmasında sana selam söylerim olur biter. bizi iyi kılan bu belki de. çok aynıyız be baba. o yüzden anlaşamıyoruz işte. o yüzden geriliyoruz sürekli sanırım. bu arada dün aradın ya durup dururken nasılsın diye ve o esprilerinden birini yaptın yine hoşuma gitmedi değil. sen öyle kal baba, başımızda olduğunu bilmek bana yetiyor. fazlası kalsın.
Bundan sonra hayata bir çok hayalim olabilir hata uçuk kaçıkta olsa
herşeyi hayal edebilirim dünyayı gezmeyi, oscar almayı, ayda 40 milyon dolar kazanmayı,uçmayı,aşık olmayı,anne olmayı herşeyi..
asla olmıcak tek şey hayatta ailem olması baba.Eve geç giderim paniği yaşamadım bana kızan bağıran bi babam yoktu.akşam sokakta oyun oynarken baban geldi kızım eve diyen bir annemde...aynı sofrada oturup günümü anlattığım kimsem yoktu.benim babam senin babanı döver diyemedim hiç bir zaman sana sarılıp ağladığım da bir gün beni hiç bırakmıcaksın dimi diye sormuştum çocuk aklımla.galiba hissediyormusum herşeyi... Sana hiçbirşey söylemiyorum görmüyorum bayramlar geçiyor aramıyorum. hayallerimin kaçından haberin var baba yada yaşımı biliyormusun?Unututmussun beni baba en son aradığımda hangi kızımsın diye sordun.Hiç yokum ben galiba....
sende hiç yoktun galiba...
sana hiç söyleyemedim aynı evde annemin hatrı için huzursuz olmayalım diye. sana yazardım aslında 10 sayfa ama kısa yazıcam. keşke yalan söylemesen, bize yanlış yaparken doğru olmak nedir nutukları çekmesen, biraz anneme, bana, kardeşime saygı, sevgi göstersen keşke rıskını kardeşlerine değilde ailene yatırsaydın. bak hala kira derdi o derdi bu derdi ve hala yalan, gizli saklı sana ne demek isterdim biliyormusun keşke babam olmasaydın. keşke annem ve kardeşim olsaydık sadece. sen baba olmadın sen hep kötü adam oldun iyi olmadın hemde hiç düşmanın değildik. sadece sevmeni, değer vermeni, yalansız bir hayat istedik ama yapmadın yapmayacaksında çünkü işine geliyor. sana birşey söyleyeyim mi sen hiçbir zaman babam olmadın ve hiçbir zaman olmayacaksın...
54 sene be baba. nasıl sığdırdın bu kadar iyliği 54 seneye. sen bu dünyadan göçeli tam bir yıl oldu. ben seni o bir yıl içinde tanıdım baba. gün geçmiyor ki biri gelmesin rahmetli bana şu zamanda şu iyliği yaptı demesin. bir yıl da çok şey değişti baba buralarda. zamanla her şeye alışıyorum, ve her geçen gün seni biraz daha iyi anlamaya başladım. ilk başlarda çok ağliyordum, tutamıyordum göz yaşlarımı. ama artık bende öğrendim içime atmayı aynı senin gibi. dimdik durmayı öğreniyorum zamanla.
sen gittin gideli annem paramparça, ablamlar paramparça ben paramparçayım. ama ağlamamalıyım baba, dik durmalıyım ben senin oğlunum. insanları tanımaya başladım senden sonra, hani derdin ya hep. toz pembe hayat yaşiyorsunuz diye. artık ne pembe kaldı ne de toz. gerçekleri daha iyi görüyorum. amcamların senden sonra bu kadar şerefsiz olacağini sen dahi tahmin edemezdin. yalnızız baba, annem ben ve ablamlar. derdin ya hep bize bizden başka kimsenin faydası yok diye. hakikaten öyleymiş baba. ben senden sonra her Allah ın günü babam haklıymış diyorum, çünkü haklıydın baba. emin ol babacım sen ne diyorsan onlari harfiyen yapmaya çalişiyorum. yüksek lisansı yarım birakmadim, biliyorum ki biraksaydim sen çok kizardin bana. bitirecem onu da baba. kendimi düzlüğe çikaracam.biliyorum ki sen olsaydin yanimda her şey biraz daha kolay olurdu. ama olsun ben yine de her şeye ragmen mücadeleye devam ediyorum pes etmiyorum. ve baba sana bir söz veriyorum, senin hep yapmak isteyip te yapamadigin şeyi yapacam baba. bir gün annemi de alip terkedecegim bu şehri. emin ol yapacam bunu söz veriyorum.
bi de son bir şey var, çok özledim baba seni çok....
baba,
bu aralar canımı çok sıkıyorsun. Adamı hasta ediyosun. Biraz rahat ver olmuyor böyle. Yoksa...
Yoksa...
Tamam be bi bok yapamam klavye delikanlığı yapıyorum.
nefretimi küfürlerine sakladım
her ağzını açışında
mide üstüne
ülser diye oturacak
sen bana ekmek verdin
sevginin en soğuk yüzünü
sen bana kişilik verdin
kişiliğimin en iğrenç yüzünü
sen bana aile verdin
bir ailenin en kötüsünü
sen bana bir öfke yumağı verdin
gölgeleyen yüzümü
sen bana bok bir çocukluk verdin
unutmak istediğim o hüznü
sen bana ölmeye sebep verdin
ölmeye, açmadan gözümü
sen bana büyümek için sebep verdin
çocuk kaldıramazdı o kadar hüznü
sen bana nefret verdin
ere olan kem gözümü
sen bana utanç verdin
çevreye dönemedim yüzümü
sen bana can verdin
görmek bile istemedim güzümü
sen bana dalgınlık verdin
düşündüm hep bulamadım iyi yüzünü
sen bana savaş verdin
aldın elimden sakin, düzümü
sen bana karmaşa verdin
göremedim sağımı, önümü
(bkz: bir feministin günlüğü)
ışık saçtın yürürken,
izbe dünyama yayılan altın tozları yapıştı karanlığın ciğerine ve aydınlattı yolumu,
aaah! çocukken biraz da gençken savaşmamış olsaydın maddi sıkıntılarla,
ve dik başlılığınla,
şimdilerde yazılan bu yazı sana değil bir meçhule olacaktı.
yarı uyumaklı gittiğin okuldan sonra simit satıp, geceleri arşınlamayacaktın gazete satarak sokakları.
biraz da yumuşak başlı olsaydın, sıkmasaydın her gün yumruklarını öfkeyle,
lise bitecekti ve hayalinin süsü hukuk fakültesi eğilecekti önünde saygıyla!
olmadı hiç biri, sen gördüğün işkenceleri acıyarak izledin lüks kafesinden.
adam olun yeter! derken hep adamlığından ödün vermeden,
aktarırdın beynindeki kitap arşivinin derlemelerini,
daha çok şey öğrenmeliydim senden, ama yetmedi vakit.
boşlukta hissetmemem gerektiğini anlatırken birgün,
kulağıma eğilip usulca,
ben olmayacağım yarın ama o hep var yavrum. demiştin ya!
bugün bir hoş oldu içim,
hatıraları kanattın,
hatırlayınca hüzün, özlem, sevgi, muhabbet...
sen o nu çok severdin,
ve o kendini sevenleri sever..
saygıyla eğiliyorum önünde baba!
paranın evlat sevgisini satın alamayacağını öğrenmen lazım baba, benim senin doğrularına göre yaşayamayacağımı artık kabullenmen lazım... sus payı olarak maddi destek vereceğine arkamda durup manevi destek verseydin bana keşke.
bazen beni gıcık ediyorsun.
neden bu kadar kıskançsın.
sanki beni yicekler.
seni seviyorum ama işte sen beni sevmesen daha iyi olur diye düşünüyorum umursama beni biraz diye sesleniyorum burdan.
ah baba of sıkılıyorum hayattan sadece beni anlasınlar biraz baba.
sen benim herşeyimsin ama annemi üzünce senden nefret ediyorum.
ama seni seviyorum.
lanet.
şu an çok mutlusun biliyorum. gittiğin misafirlikte kahkahalar atmaktasın. tıpkı senden yediğim küfürler sonrası ben odama kapandıktan sonra, gelen misafirler ile kahkaha attığın gibi. son 3 yıldır olduğu gibi yine bayramı piç etmektesin bizlere karşı. allah'a havale ediyorum seni. baba..
cocuklugumda hep firca atiyordun ya, "kalk o bilgisayarin basindan!" deyü. ben aslinda hep böyle üniversite neyin arastirip yurtdisina kapak atmanin, alman klavyesiyle entry girebilmenin seksi hazzini yasayabilmenin ve avrupa sehirlerinin basliklarina artist artist entryler girebilmenin derdindeydim. türkiye'de kalsam bile okutamayacagini düsünüyordum. helal olsun be, nerden buldun ki para? sagima bakiyorum leipzig, soluma bakiyorum bonn, yukari tükürüyorum isvec, asagi tükürüyorum ömer üründül...
çok değerlisin, herşeyden farklısın ama bir kez yitirilince bazı şeyler asla yerine gelmiyor artık. çok muhabbet tez ayrılık getirir derler ya belki de doğrudur. belki de nazardır. her ne olursa olsun geri gelmeyecektir yitirilenler. çok sevmiştim seni şimdi ki ise sadece saygı. ama herşeye rağmen iyi varsın...
hiç gözümün önünden gitmiyor baba..
ellerini ilk kez titrerken görmüştüm.
sende yorulmuştun ya bu hayattan..
verdiklerinden, yaşadıklarından, gününden
göründüğü gibi değilmiş meğer baba.
daha biri bitmeden öbürünü yakışın sigaradan..
sanki sırtına çöreklenen onca yükün, biri bitmeden yenisinin eklenmesi gibiydi.
zormuş be baba yaşamak, yaşatmak
öylesine perişan, yorgun ama gururundan dimdik duran göğsünden anladım bunu.
ömür yarılamış bir beden sendeki, yarım asırlık
daha kaç zaman taşır seni o güven veren ayakların..
bilmek istemiyorum.
ışıksın baba benim için..yolsun..
güçsün ve sonsuzluğun adısın, ölümsüzlüğün..
ilk selam verdiğimde hayatına armağan olarak
hesapsız dünyana dalan ben, evladın
düzenleri bozan, tabuları yıkan ben, evladın..asi evladın
sandı ki eyvallah derken dünyana, yine seni görecek kaçınılmaz.
yanılmışım meğer baba, senden sonra ölmek te varmış..
bana karşılıksız verdiğin o büyük hediye..
nasıl unuturum? çocukluğum, gençliğim..
geri almakta mı vardı verdiklerini? senin hayatını da üstüne kataraktan
verdiğin bana açık bir çek, yaptığın oyun bozanlık..
diyorsun ki -ne yazarsan yaz evladım
ben kendimi yazıyorum baba senin için, ben kendimi yazıyorum.