yastığın altında civcivli saat gibi çalan telefon. sol gözümü açtım. sol elimle yorganı kaldırıp (bu arada yaz kış yorganla yatarım bursa havasında ) hınınısķim diyip yarım tur kalkarak yatağa oturdum. ayaklarım 300 spartalıdaki kuyuya sarkıyor gibi hissettim. gittim. minik duşumu aldım. beton gibi çıktım.
Uyandığımda buz dolu bir küvetin içindeydim. Yanıma bırakılan notta 112'yi ara yazıyordu. Hemen 112'yi aradım, aynanın karşısına geçip vücuduma bakmamı istediler. "Tanrım tipimden asalet akıyor" dedim. Öyle değil salak, kesik dikiş var mı ona bak dedi.
Bir kez daha baktığımıda gördüm ki sol böbreğimi kesip almışlar. Olsundu. Tek böbrekle de yaşayabilirdim.
saat 6:00 sularında çalar saatin o iğrenç melodileri eşliğinde uyandım.
çaydanlığın altını yaktım ve yatağımı toplamaya başladım.
yatağımı toplarken fark ettim kedim banyodan getirdiği tuvalet kağıdından bir parçayı bir kenarda parçalamış.
hadi elektrik süpürgesini aç orayı al tatlım dedim kendi kendime.
aha şu köşe, aha burası, ahanda şurası derken toplamda 20 dk evde elektrik süpürgesiyle seviştim resmen.
akabinde elimi sürmüşken tozda alayım dedim kenar köşe bir güzel toz almaya durdum.
kedilerin kumunu temizle, banyoyu viledala, banyo paspasını as derken bir koku hissettim.
şu an çaydanlığın altı feci şekilde yanmış, çaydanlıksız bir yazarım.
geçmiş olsun bana.
şu içimdeki aşırı temizlik takıntılı hıyarı gebertmem lazım.