zirvenin sonunda olmayacak dualarin amincisi ve şahsımın ısrarlarını kırmayarak, bütün yorgunluğuna ve baldırındaki ağrıya rağmen yürüm yürüm yürünmüş yazardır. galata köprüsünün üzerinde, şehir en güzel, en sevilesi, soyunup da koynuna girilesi bir güzellikteyken çalışma hayatı üzerine acı gerçeklerden bahsediyordu brell... şehirle aramdaki bu ilişkinin sonu geçim sıkıntısı olacakmış gibi bir alt mesaj vermeksizin.
en az benim kadar takıktı hayata ama nafile. biz sadece birer oyuncuyduk nihayetinde ve kimimiz 30, kimimiz 60ta alınacaktık oyundan. istikrarlı ve güçlü olabilirsek 90da bitirecektik maçı ve uzatmalara gitsek yorgun bir 120 bizi bekleyebilirdi. takım içindeki pozisyonumuz da, rolümüz de bizden çok antrenörün elindeydi nihayetinde... an itibari ile koşmak için birkaç dakikamız daha olduğu kanaatindeyim, denemekte fayda var derim...
zirvede tanıştık manıştık tamam ama dün gece kendi kendime üçbuçuk atmama sebep oldu bu.
kendimi bildim bileli esmer kızlara hayranımdır. hele ki kirpikleri biraz da olsa uzunsa alamam gözlerimi üzerilerinden. şansıma yanımda oturan kız tam anlattığım cinstendi. zirve sonrası eve gelince ilk görüş beğenilerimi sözlüğe aktarayım dedim bir türlü kızın nicki aklıma gelmedi. sonra bi baktım sol frame'de nicki. heh dedim tamam işte bu. başladım yazmaya. sonrasında kız olduğunu öğrenirler de rahatsız ederler mi diye düşünmedim bile.
"çok güzel gözleri var bunun, hep kıskandığım cinsten."
yazdım yolladım. yollamamla son girilen giriyi görmem bir oldu.
"zirvede tanışma fırsatı bulduğum değerli çiftin er kişisi. selam eder gözlerinden öperim."
hassiktir çektim içimden kocaman bi tane. elim nasıl gitti sil tuşuna bi ben bilirim. lan adamın gül gibi ilişkisi bok yoluna gidecekti belki de benim yüzümden. hemen sildim. umarım gören olmamıştır. valla gören olduysa da benim bi suçum yok. nolur lan?
düzenleme: adamın sevgilisi falan değilmiş yanındaki hatun. gayet ilişkiye açık bi bekarmış. saldırın kızlar. ahsdajld.
tipik yengeç erkeği yazar. uyuşukluk bunda, psikopatlık bunda, gevezelik bunda, yan yan yürüme bunda. daha da var da şimdi anlatıp rencide etmek istemiyorum kendisini. * abdi ipekçi'ye gidip ponp.... neyse bi şey demiyorum! hoop kobe de inecek var arkadaşım. *
en kötü anınızda, yüzünüzde kocaman "mona lisa" gülümsemesinin müsebbibi kelime sihirbazı, alçak gönüllü, dost canlısı yazar...
notingen:
işte bu dizelerin sahibi, aynı zamanda şair ruhlu yengeç insanı... *
ne yazık ki iki tane gözüm var!
yazılarını okurken iki göz yetmiyor yoruluyorum!
keşke dört gözüm olsaydı hepsini okurdum deli gibi...
kişiliğini sevdiğim insanın her şeyini seviyorum!
''senden ciklet kağıdı düşse rüzgara bırakmam yakalarım'' **
brell, biraz daha sabır, az kaldı aydınlığa. aydınlıkta mutlaka birisi seni bekliyor. zamanı gelince öğreneceksin zaten. şimdi yürümene devam et, hadi.
orada bir köy vardı; henüz gidemedim, göremedim. köy pek s.kimde değil aslında, bir adam vardı içinde; hala da var...
hatrımı bile sorsa, o an çıkarıp alıyor beni, havasını soluduğum fason dünyamdan.
sözümüz de var; vuracağız dibine...
o değil de, iyi ki yazmışım diyorum o entry'i; yazmışım da denk gelmişiz be üstat. yoksa ne etrafımdaki boşluğu farkedebilirmişim ne de bir dost, bir kardeş eksikliğimi...
bu arada o köy de sizin bizim köyümüz değil, sadece benim köyüm. kıskanç bir adamım, evet doğru...
ömrü bayunca savaşmış bir nevi şahsına münhasır. bu saatten sonra kendisine aşağıdaki fransızca pasifist sloganı salık veriyorum; "faites l'amour, pas la guerre" hemi de Fransızca seviş!