the wire, boardwalk empire, oz, sfu gibi dizilerin varlığında genelde gs fanboyu olan liseli piçlerce gelmiş geçmiş en iyi dizi ilan edilmiş dizi. kanserli bir kimya hocasının zamanla amı götü dağıtmasını anlatan, herbir bölümü gereksiz uzatılmış sahnelerle donatılmış, gayet iyi bir dizidir, o kadar. imdbde 10'a abanıp bunu 9.5'a getirenler ile leyla ile mecnun için 9-10'a abanıp 8 küsurlara getirenler aha bu piçlerdir. amına koydumun popüler kültür şoparları sizi.
marjinal olmaya çalışanların hala anasını siktiğimin the wire'ını, oz'unu örnek götererek yermeye çalıştıkları dizidir. hayır boardwalk empire ne amına koduğumun yerinde. hadi ötekileri bir derece ama şu dizilerin yanında götünü bile sikmem ben boardwalk empire'ın.
bitişiyle beni çok üzen müthiş dizi. finaliyle birlikte benim için oz dizisini geride bırakıp six feet under ın ardından ikinci sıraya yükselmiştir. six feet under ın yerini hiç bir dizi alamayacağı gibi breaking bad in yeri de garantidir. çok özleyeceğiz yo!
hayatımıza giren insanlardan daha çok merak ettiğimizdir. 1. sezon'un üçüncü dördüncü bölümünden bu yana nasıl geçti yıllar? sezon aralarının uzunluğunda hayat daha basit gelmedi mi bize? sanki diziyi izlemediğimiz zamanlar o'nu unutmuyor fakat içinde yaşıyor gibi olmuyor muyduk? dizede neler olduğunu merak ederken bana ne olacak demiyor muyduk? bu soruları sormuyor muyduk? sorusunu bunlar bunu bitiremez.. son bulamıyorlar.. diyenler olmadı mı? çok iyi bilmiyor muyduk? gerçek bir katil olmanın doğasında ki masumluğu hissetmiyor muyduk? duygularımız yerle yeksan olurken diziler arasında kişisel rönesanslarımızı, reformlarımızı yaratmıyor muydu? öyle ya da böyle hayatımızı içinde ki karakterler gibi ikiye bölmedi mi? önce ve sonra. beklediğimiz aralarda onca popüler dizinin oyuncuları arasından sıyrılıp gelen; biz sanatız diye haykıranlar kimdi? belkide sizdiniz kim bilir? bal mumundan yapılmış kesik kafayı taşıyan kaplumbağaya bile ödül vermediniz mi içinizden? (gerçi akıbetini bilmiyoruz.-kendi kendine sönen mum- gibi değil miydi hayatlar? doğum günü pastamızın üstünde söndürdüğümüz mumlardan en sönmeyeni. kelebek kanadının rüzgarıyla sönecek kadar sanatsal bir veda. belki başka bir gezegende yenide yanar ama biz görür müyüz bilmiyorum amk. entryi ne zaman bitirebileceğimi kestiremediğim olmamıştı hiç bu kadar. dizinin geniş değerlendirmesinin giriş bölümüne bile adım atamıyorum. sanki yeniden; tüm sahneleri çekecek, tüm replikleri duyacakmışım gibi.. sanki ölüp dirilmek gibi.
simdi efendim bu dizi harika bir dizidir. insani gerim gerim gerer fakat nasil? nerede bu dizinin en can alici noktasi? walter white'in gozleridir efendim. dikkat ettiyseniz, ilk sezonun ilk bolumumdeki korku dolu gozler yavas yavas sekil ve ifade degistirip adeta kendi kisiliklerini ilan ettiler. yasanan her dramdan sonra kamera son bir kez walter'in gozlerine odaklanir ve bizler o anda walter'in ne kadar acimasiz olup olmadigini ya da icinden gecenleri anlayabiliriz. iste tam bu ozellik breaking bad'i diger dizilerden ayirmistir.
bryan cranston'un bir oyunculuk metodu olarak, walter white'in karakterini bir boga'ya benzettigini ve yer yer bir boga'nin ruh halini aldigi dizi. kirmizi renk görmüs gibi, kafasini egip attigi bakislara dikkat edin.
Pinkman o en götünden kan alınan anlarda bile ağzından eksik etmediği "mr.white" kalıbını sadece 5x13 te kullanmamış ve telefonda "walt" demiştir. sırf gecenin şu saatinde üşendiğim için spoiler veremiyorum. izleyenler hatırlar.
11 günlük bayram tatilinin 5 gününde bitirilen efsane dizidir. yani ben hayran kaldım.
ilk başları sadece aksiyon ve gerilim için izledim son sezonda duygusallaştı içim yandı falan filan.. benim 10 yılda yaşamam gereken duyguları bu dizi beş günde verdi.
walter white başlarda iyi zeki vicdanlı insanken sonlara doğru garip bir hırsla herkesi öldürüyor. hasta gibi davranıyor.
jessi pinkman çocukları seviyorum vicdanlıyım ayağına bütün gerizekalılıklarını örten asi genç.
benim bu diziden çıkarımım "paranın amına koyayım." parayla saadet olmaz.
4. sezona yeniş başladım. 1 haftadır diziyi izliyorum. Her gün rüyamda köşe başlarında meth satıyorum. Vurulacam korkusuyla hemde. Sabahları kan-ter içinde uyanmaktan bıktım.
Allah böyle avrat vermesin düşmanıma bile. Bu ne la. Git beneke ye yaslan adam ölüyor çulsuz diye, paranın kokusunu al boşanmaktan vazgeç adama meylin artsın tekrar. 3. Sezon bitmek üzere ve buraya kadar bu karıya söverek... layn! Sen ne utanmaz, ne pislik, ne nalet, ne pislik bi karıymışsın arkadaş. Yrügit layn! Şirret suratını siktiim. Her bölümü bunun öldüğünü görmeyi umarak açıyorum. Horrospu.
Requiem 4a dream dokunuşları da var mı var mı sanki. Var gibi var vaar.
insanlık tarihinin en iyi dizisidir kanımca. Bu diziyi ''zamanında'' izlemek yani bölüm bekleyerek, heyecanın dibine vurmuş nesil olmak bir ayrıcalık gibi geliyor. Ne denir başka bilmiyorum. izlemeyenler izlesin. izleyenler izlesin.