yaza bombasını vurması muhtemel iyi ritm tutturmuş olan şarkı baştaki o zenci olmsa sanki daha iyi olabilirdi.
vize alma olayını net bir şekilde açıklması beni dehşete düşürdü.
zencide habire aynı kalıbı tekrarlar yok efendim shake your body move on floor up babyveeverybody dancehep aynı cümleyi farklı telaffuzla söylüyor.
namık in ingilizce şarkısını hatırlatıyo.
dinlemek için buyurun . http://www.izlesene.com/v...ande-yener-bodrum/1945219
hande yener'in en iyi yazlık şarkılarından biri olmuştur. sözlerini yazmadan da olmaz;
Keşkelerin olmadığı bir yerde yaşamak isterdim
Yalanların aktığı bir yerde susamak isterdim
Senin olmadığın ülkelerde yaşlanmak isterdim
Zamanının olmadığı bir günde buluşmak isterdim
Bana bu yere vize verecek kişi çok çok çok çok
Seni bana hep rezil edecek kişi çok çok çok çok
Bodrum'a da gittik beraber
istanbul'da da yaşadık
Sorun şehirlerde değildi
Biz tam yalandık
Bodrum'a da gittik beraber
istanbul'da da yaşadık
Sorun şehirlerde değildi
Biz tam yalandık
Senle ben en yoktan zamandık!
tüm bir kış boyunca yalıkavak'tan torba'ya,ortakent'ten türkbükü'ne heryerin yeni su borularının monte edilmesi nedeniyle delik deşik olduğu yerdir.
yurdum insanının B planıdır,işler sarpa sarınca neden herkes Alaçatı'ya,Kuşadası'na ya da Urla'ya değil de Bodrum'a kaçar?Kışın günler çooook ağır geçer,adeta bir günde 2 gün yaşarsınız.Kışın bazen çooook sıkıcıdır.Herkes bilmez ama Bodrum'un en güzel zamanı yaz değil kesinlikle ilkbahardır,tabiatın uyanışı Bodrum'daki kadar hiçbir yerde bu kadar çekici ve büyüleyici olamaz.Öte yandan giderek artan yapılaşma yüzünden yazın tatile gelenler geçen yıl uzun ağaçların yer aldığı arazilerde koca siteler dikilmiş olarak bulabilirler.
Yeni açılacak olan alışveriş merkezi,özel hastanesi ve kahve zincirleriyle küçük istanbul olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
kalabalıklığından, artık eskisi gibi olmadığından yakınanların siktirip gitmesi gereken dünyanın en güzel kenti. ulan zaten sizin gibi dallamaların ipini koparıp gelmesiyle bozuldu burası.
Türkiye'de bir eşi benzeri olmayan, havasının, suyunun, atmosferinin bambaşka olduğu bir tatil ve eğlence mekanıdır.
Aslında sadece tatil mekanı değildir bundan çok daha fazlasıdır, halikarnas balıkçısının kitaplarını okuduğunuzda bunu çok daha iyi anlarsınız. Yaşanan aşklar, maceralar, çılgınlıklar hep güzel hatıralar olarak kalır bellekte.
koyları dışında denizinin güzel olmadığı tatil şehri. bodrum merkezindeki denizin pisliğinden geçilmiyor. inanmayanların halikarnas'ın *kıyısından denize bakmaları gerek.
nerden başlasam? (kesinlikle bu klişeyle başlamalıydım. afferim bana)
nasıl anlatsam? (mavrakar bir üslupla. bence de sence.)
kaç kişiydik o zaman? (40)
...
Bir okul otobüsüne doluşmuş 40 adet balta... ilk hedefimiz akdeniz'di. Daha 17'ydik. Kaplumbağa misali, barınağımızı günün 24 saati yanımızda gezdiriyorduk. Tente dikmeyi seviyorduk. Evet. ve Peçete harcamasına maksimum miktarda katkıda bulunarak, Türk ekonomisinde devrim yapmaya and içmiş bir avuç idealist pırıl pırıl gencociktik. Güney sahilleri için çok tehlike olabilirdik. Ama gelin görün ki, "bodrum" durağındaydık. Artık çok mu geçti?
Kalacağımız Otele yerleştik. Havuzumuza girdik. 17 yaş zevzekliğine yakışacak bütün sulu şakaları yapmaktan imtina etmedik. Açık havada yemek idi, şu idi bu idi derken akşamı ettik. güzel güzel giyindik saldırış vaziyeti aldık. Yahhh... Barlar sokağına indik. inmesine indik de, asıl hayat 12'de başlıyormuş. Ve bizim o saatlerde otele geri dönmemiz gerekiyordu. Yoklama filan yapılacaktı. Ben tam da "herkes kaçarsa kimse disipline gitmezmiş olm" klişesi ilk kimden çıkacak diye düşünürken, biri patlattı bu özlü kolpayı. Ama en nihayetinde dönüldü otele. Yatıldı. Bazıları ise kendilerine uyuyor süsü verdi. Hain planları vardı. ilerleyen saatlerde otelden kaçacaklardı? Kim tutardı onları?
...
Saat 01.00 filandı. Yaş 16.5'tan 17 idi. Bodrum'da, barlar sokağında 4 dirhem 2 çekirdek halinde bekliyorduk arkadaşımla. Otelden kaçmakla Çok büyük bir halt etmiş gibi gururluyduk, anarşiktik. Ve iki azılı azgın anarşik olarak biralanalım dedik. Lıkır lıkır götürdük. sonra halikarnas'a dalalım. Anarşik tavrımızı oraya da yayalım, turist ablalara "turisti sev" adlı o muhteşem şarkıyı söyleyelim, dilden dile yayılalım dedik.
Mamafih Damsızdık. Halikarnas kapısından geri döndük. Peki Yılar mıydık? Hemen stratejik bir yere sotelendik. Gelen ve geçen turistlere alenen yazıyorduk. Coşkuluyduk, heyecanlıydık, umutluyduk, ali şendik. Gencocik olmak böyle bir şeydi işte.
"Hey ladies, would you like to join us?" ile başlayan ve "What a wonderful night hıa? Let's fire it!" ile devam eden cool yazılımlarımız gecenin ilerleyen saatlerinde "Excuse me, Can we enter the club together?", "Can we come with you?" "Look! Look! Please...!.?! :(" seviyesine kadar düşmüştü. Bazıları "sizi tatlı şeyler. Gidinin türk ergenleri!" tadında sıcacık gülümseseler de gülümsedikleriyle kalıyorlardı. biz de bakakalıyorduk. Şaşakalıyorduk. Kalakalıyorduk.
Ümidi kesmiştik artık. Olmayacaktı. "Halikarnas'ta geçen yaz rastladım sana" şarkısı bizim için 2000 yılında hiçbir şey ifade etmeyecekti. "Olsun gözüm olsun ne olacaksa olsun" dedik. Sokakta biraz daha demlendik. Arkadaşıma baktım. Susuyordu. Anladın mı olm dedim. Anladım dedi. O günden sonra bir daha hiç bir kulüp önünde, hiçbir disko girişinde ağlamadı. Sonra Sabaha kadar dolaştık yollarda. Bomboş sokaklarda, ellerimizde bira, kalbimizde sızı, pek sevgili Halikarnas badigardı ve leydiiz, hiç mi içiniz sızlamadı?
Ah ah bodrum bodrum... Nerde bitirsem, nasıl anlatsam, 40 baltaydık o zaman.
...
işte bu elim anı hasebiyle, Bodrum benim için hüzüntü demektir. Aradan yıllar geçtikten sonra karşısına geçip "bi zamanlar Bakir ama gururlu bir genç vardı" tiradını atacağım günleri beklemiyor değilim. Bekle beni bodrum...
Ya da bekleme ya boşver. Zaman değişiyor biz de değişiyoruz. screw you bodrum, i'm going to bozcaada...
tatile gittiğim zaman kendimi yabancı gibi hissettiğim türkiyenin ünlü tatil beldelerinden biri.türkten çok yabancı turistin akın ettiği fatih ürek'in çakra adlı mekanınında bulunduğu günün her saati yaşayan bir yer...
nerden başlasam nasıl anlatsam...
bodrum...bodrum...
Siyah buklelerimi saldım bu gece yakamoza
Belki görür de hatırlarsın beni diye
Yıldızlar diktim pencerene
Senden bihaber
Bu koyu Bodrum gecelerinde
Seninle yaşıyorum
Kalbim,ruhumu yanında taşısan da
Siyah buklelerimi salıyorum her gece yakamoza
Ve belki duyarsın diye
Adını çığırıyorum
Senden çok uzak bir şehirde.. *
her yaz bir kez gidilmesini hayati bir ihtiyaç olarak kabul ettiğim güzel mekan. isteyene deniz, güneş sessizlik, isteyene ise türkiye'nin en güzel gece hayatı ortamını sunmaktadır.
moonlight'da kaleye karşı çakır olup, ilerleyen saatlerde kule'de rem eşliğinde sarhoş olabilceğiniz ardındanda birer birayla cilalanmak için helva, küba gezebileceğiniz, yetmediyse arabaya atlayıp değirmenlerde marketten alınmış birayı heba ettikten sonra vücudta biriken oksidi çıkarmak için gümbet dolgu sahasında ki aile çay bahçesini kullanabileceğiniz cennet. tatil yapılcak değil ömür geçirilcek mekan. 20 seneme şekil vermiş küçük istanbul.
40 yıl öncesine kadar sürgün yeri olarak kabule edilen (bkz. cevat şakir kabaağaçlı) bu ege beldesi, bugün dünyaca ünlü bir belde haline gelmiştir..konuştuğumuz bütün yabancılar neredeyse istanbul kadar bodrum'u bilmektedir.