kliselerele dolu olmasina ragmen o kadar guzel cekilmistir ki, ozellikle filmin ikinci yarisi insani alir goturur farkli diyarlara. ozellikle sonundaki performans sahnesi gercekten cekilmis en iyi performans/aksyon sahnelerinden biridir.
yönetmeni darren aronofsky ' nin ne tür bir narkotik ya da kimyasal kullandığını merak ettiren filmdir. zira filmdeki duygu yoğunlu, ancak uçlarda gezinirken hissedilen * ruh hallerini böylesine yansıtabilmek, normal bir kafanın ürünü olamaz. daha önce, kendisine ait olan pi filminde de benzer hislere kapılmıştım.
zamani ve bulundugunuz mekani size unutturan, gözünüzü bir an olsun perdeden ayirmadan, bir nefeste izleyeceginiz film.
natalie portman'in oscar ve golden globe'u neden ve ne denli hak ederek aldigini size anlatacak olan film. öyle ki daha önce dans ile bir alakasi olmamis birinin, nasil bir bale sanatcisina dönüsecegini göstermis. vücudunu mükemmel kullanmis, bakislar, yüz ve mimikler harika.
--bundan sonrasi filmle ilgili ayrinti icerebilir--
öyle ki izlerken onunla nefes aliyor, onunla tirnaklariniz aciyor, onunla ayaginiz kaniyor, onunla mastürbasyon yapiyor, onunla agliyor, onunla hirslaniyor, onunla yasiyorsunuz bütün hissettiklerini. perdede gördügünüz bir oyuncu degil kesinlikle, hic rol yaptigi hissi uyandirmiyor siz izlerken. adete bir beyaz kugu var gözleriniz önünde caresiz, hapsolmus, degismeyi bekleyen. onun gibi beyaz bir kugu'dan siyah kugu'ya dönüsüyorsunuz yavas yavas film boyunca. caniniz yaniyor zaman zaman..
--ayrinti bitti--
kisacasi son zamanlarda izledigim en güzel filmdi. ayrica etkisi bittikten sonra bir süre daha devam ediyor. sanirim bu nedenle insanlar hemen kalkamadilar yerlerinden son sahneden sonra.
natalie portman'a en iyi kadın oyuncu oscarını kazandıran film.
ayrıca bir türlü izleyemediğim filmdir.izlemek istiyorum ama yok olmuyo araya başka şeyler giriyor.izleyemiyorum sözlük...
---spoiler---
"noldu şimdi ben anlamadım, kız delirdi kendini kuğu mu zannediyor, o kanatlar nasıl çıktı?" gibi bir yorum yapıyor,hayat enerjinizi sömürüyor.
---spoiler---
kişisel kanaatim, bence çok güzel bir filmdi.kişilik bölünmesini çok güzel anlatmış. eğer bir de bale seven bir insansanız bu aronofsky"nin kendine has yorumunu da ayrı bir seversiniz. natalie portman"a da bir kez daha saygı duydum, sonuna kadar haketmiş oscarı.
ilginç film. izlerken pek de ahım şahım olduğunu düşünmezken son yarım saatlik kısmında ekrana mıhlandım resmen. finaldeki bale performansı insanı öyle bir moda sokuyor ki, kolay çıkamıyorsunuz içinden. natalie portman da gerçekten hakkını vermiş. ne kadar ödül varsa hepsi helal olsun kendisine.
kalp atışlarımı hızlandıran filmdir. ürkmedim desem yalan olur.
Bu film benim bale sevmeme neden oldu diyebilirim baleyi hiç böyle görmemiştim. Zaten baleyi hiç görmemiştim.
başrolünde olan natalie portman'ın performansıyla oscar ödülünü hak ettiği enteresan bir film. gerçek hayatla duygusal/psikolojik dünya arasındaki gidiş gelişlerle seyirciyi hem etkiliyor, hem de sık sık kontrpiyede bırakıyor. izlenesi, etkileyici bir film.
konusu pek özel değil ama natalie portman'ın oyunculuğuna aşık olunan bir filmdir. natalie portman kadın siyah kuğuyu oynarken aşık olunası bir hal almaktadır. natalie portman'ın şizofreni sahneleri o kadar etkileyici bir hal alıyor ki; gece uyumadan, hatta sabah uyandığınızda bile gözünüzün önünden sahneler gitmemektedir. izlenmesi tavsiye edilir.
dün gece izldiğim, pek de beğenmediğim(çünkü çok yavaş bir temposu vardı. ben "ekşın" isterim hacı), 2011 yapımı amerikan filmi. ödül felan aldı sanırsam.
filmde 3 tane sahne var dikkat çekici. biri mila kunis ile natalie portman'ın sevişmesi, diğeri natalie portman'nın masturbasyonu, üçüncüsü de tren'Deki adamın natalie ablamıza "ayıp" hareketlerde bulunduğu sahneydi. "daha ne olsun ak." (ilk iki sahne açısından) dediğinizi duyar gibiyim. haklısınız galiba*
bir de bu ablamız rolüyle özdeşleşecek kadar psikopatlaşıyor ve halüsilasyonlar görüyor ya. bu gördüklerinin hangisi hayal hangisi gerçek nasıl ayırt edecez? mesela son anlardaki ana-kız oda muharebesi gerçekmiydi? nina ile lily arasındaki sahnelerin hangisi gerçek hangisi değil? aman neyse işte! sevemedim bu kadar ağır tempolu ve klişe korkutma sahneleri olan filmi. ama o bahsettiğim iki sahne iyiydi!
yönetmen Darren Aronofsky imzalı 2010 yılı yapımı bir film. konusuna gelince;
çok ürkek ve ezik bir karakteri olan Nina Sayers çok istediği başrolü gösterinin yönetmeninden kapmıştır. Buna kendisi bile zor inanırken kendsi ve annesiyle olan sorunlarından dolayı provalarda yönetmenin istediği performansı bir türlü gösterememektedir. Bu da kişilik bozukluğuna ve halüsünasyonlar görmesine sebep olmaktadır.
Requiem for a Dream ve pi gibi başyapıtlar ortaya çıkarmış Darren Aronofsky psikolojik gerilimi ve ruh halini yansıtmayı iyi beceriyor. bunu The Wrestler filminde de göstermişti. bu fimde ise oldukça başarılı bir performas gösteren natalie portman filmi alıp tek başına götürmüştür. film başarılı mıdır? evet; ama asla bir Requiem for a Dream değildir...
izlerken öyle kasılmışımki sabah kalktığımda yanlarım ağrıyodu.. güzel oynamasaydı bile ki oynamış o sahneleri oynama cesaretinden dolayı sanatçımızı kutlar oscarlarının devamını dileriz.
zorunlu tanım: 2010 yılında çekimleri tamamlanmış akademi ödülü sahibi amerikan yapımı film.
açık konuşuyorum an itibariyle buram buram sıçtığım filmdir.
içinde gerilim, erotizm ve sanat bulunduran film. ödül almasına rağmen o kadar heyecan vermedi bana ama verdiği mesajı başka bir sözlükteki arkadaşımız harika bir şekilde açıklamış:
--spoiler--
hırs, egonun askeridir. ego komutu verir ve hırs uygular.
--spoiler--
uzun süredir izlediğim en iyi filmlerden 'Şu kadar sene filme hazırlandı' gibi hollywood saçmalıklarını geçersek gerçekten portman rolünü incelikle kotarmış filmin jeneriği yeni okumalara yol açıyor çıkış fikri siyah ve beyaz kutuplar çok akıllıcaydı mila kunis i de bu tarz femme fatale rollerde sanırım daha çok göreceğiz bu arada kuğu gölü nde siyah ve beyaz kuğu yu henüz 18 yaşında oynamış bir balerinimiz varmış adını unuttuğum
nasıl tarif etsem nasıl anlatsam, hangi kelimeleri seçip hangi cümleleri kursam da bu filmi eleştirmeye gücüm yetti desem. hayatımda hiç beni hayal kırıklığına uğratmayan yönetmenden yine bir başyapıt. hangi filmi yaparsa yapsın, hepsinin ayrı bir tadı ayrı bir kişiliği karakteri olan bu yönetmeni uzun yıllar boyu bu işleri yapmasını diliyorum. mükemmelsin darren aronofsky.
hele ki o küçücük yaşıyla oyunculuğa atıp çizgisinden hiç kopmayan natalie portman! çok kişiler küçücük yaşlarında girdiler ancak büyüdükleri zaman çoğu kaybolup gitti. peki ya mathilda! o hiç bir zaman kaybolmadı. bir insanın büyük bir oyunculuğa doğru ilerleyişini görmek bu ekranlardan, ayrıca zevkli bir duygu. film hakkında hiç birşey anlatamıyorum farkındayım fakat bu bilinçli yaptığım birşey değil sadece izlemenizi tavsiye edebilirim. ve şu öneride bulunabilirim: bu yönetmenin diğer filmlerini de izleyin. ilk Pi'den başlayın son filmine kadar izleyin. Ayrıca bir ayrıntıda yakalım black swan'dan; nina metroda yolculuk ederken yan koltukta şarkı söylemeye başlayan adam pi filminde de aynı sahneyi maximillian için de yapmıştı. özetle, izleyin izlettirin.
kesinlikle sinema gidilip izlenecek film değilmiş.. natali gerçekten güzel oynamış ama oscarlık bir film değil bence .. dansı seven baleyi seven izlesin bence psikoloji falan fasa fiso...