"(...)
ağaç anlatabilir kendini yağmura
hiç değilse fısıldayabilir - bunu biliyorum -
kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av
uçsa bir ömür boynunda vebal.
(...)"
umarım bağışlarsın kederimi, haylazlığımı,
umutsuzluğumu, dalgınlığımı; yani
benden geçtiğinde anlamı sarsılan ne varsa...
umarım her şey olacağına varıyor der,
ve kabullenirsin
kum nasıl çizmişse incecik bir camı.
"şimdi beni unut sevgilim. tenimi ve alçaklıklarımı unut.
beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
sanki birini beklediğin varmış gibi katladığın, o çöplükte
bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç kalbin dayanır.
sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
silahlar gördüm düşümde.
bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
tüller ve silah nedir bilmiyorum.
yaşlı doğuda her şey mümkündür diyorlar:
sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
ani ışık, ani ayrılık."
" anımsadıklarımın yanlış olduklarını,
yine de hepsinin bir deprem olduğunu
kim bilebilir? ikimizin arasında duran
şu boydan boya ırmak, şu boydan boya
alacakaranlık
ikimizin arasındaki şu depremin bir bellek uykusu
olduğunu kim bilecek.
eskiden olsaydı tuzlu düşler anımsardım
ağzımda eriyip yok olan tadını güneşin
alevin ipekle savaşını, saçlarının altında
akan ırmaklarda yıkandığım sabahları anımsardım.
tenine dokundukça bıçak sırtı bir nefeste susan
felç olan sözleri anımsardım. "
Dünya ne ki sevgilim,
Benim sana yaptığım gökkubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni,
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna..
yaşamımın güç yanlarından biri olma
lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da
hatırlamak da çılgınlık olur
gel biz seninle kahraman olalım
ne hatırlayalım bunu
ne unutalım.