nesil olarak zamanında mehmet akif derbend in yalnız balayı kitabına sarmıştık.
kitapta bira peygamberi diye bi lakap geçiyordu, onu da bana taktılar. sonra ben de gaza geldim.
dünyaya, insanlığa birayı sevdirmek için gönderildim.
her türlü gider.
yalnızken, sohbet esnasında, uyumadan önce, müzik dinlerken, dizi film seyrederken, güneşlenirken, dinlenirken, yürürken, oyun oynarken, resim yaparken...
kuralı yok bunun. özel yapan o. su gibi. ama değil.
icadı da ekmeğin icadının öncesine tekabül ediyor.
kolanın şekeri, kahvenin acısı, sodanın gazı bi yerden sonra bayıyor. ama bira... içenler bilir...
rakının üstüne cila olarak içilmemesi gereken mayalı içki. her içkinin fermante aşamaları ve içeriği farklı olduğu gibi, bira ve rakıda da bu durum söz konusu. bira ile hiçbir içkiyi karıştırmayın. ertesi günü "götüm, başım" demek istemiyorsanız şayet. he ben içiyorum o ayrı.
Neden bu kadar pahalandığını anlamadığım, medeniyetin gelişimine kadar dayanan köklü bir tarihe sahip güzel içecektir. her güzel şey gibi faydasından çok zararı da vardır ama en ünlü zararı için:
(bkz: bira göbeği)