bir zamanlar anadolu da

entry241 galeri19
    41.
  1. --spoiler--
    ismi itici gelen yapım.

    niçin "anadolu"da, türkiye değil ?
    --spoiler--

    bize milliyetçiliğin ne kadar zararlı bir şey olduğunun da görülmesine vesile olmuş film.

    herkes filmi, hikayeyi konuşur. bizim faşo ismine takar!
    9 ...
  2. 40.
  3. ismi itici gelen yapım.

    niçin "anadolu"da, türkiye değil ?
    0 ...
  4. 39.
  5. biraz fazla uzun olsa da muhteşem çekimleriyle ve sesiyle etkilendiğim film. ayrıca karakterler hakikaten çok iyi işlenmişler. diyaloglar diğer nuri bilge ceylan filmlerine göre daha fazla ve daha etkili. yılmaz erdoğan bence kariyerinin en iyi oyunculuğunu çıkarmış. taner birsel ve fırat tanış da çok iyiydiler. süresi dışında -ki o da sadece son 20 dakikası için söylenebilir- gerçekten izlenebilir bir film olmuş.
    3 ...
  6. 38.
  7. nuri bilge ceylanın fotoğrafçılığını konuşturduğu muhteşem film.
    diyologlar o kadar güzel hazırlanmıştır ki film boyunca tek bir mizah unsuru olmamasına rağmen sırıtır durursunuz.
    bu arada yanlışsam düzeltin ama şu muhtarın kızı selenedaki selin değil miydi yahu?
    2 ...
  8. 37.
  9. gerçekten harika bir filmdi. özellikle görsellik bakımından tek kelime ile şahane. yılmaz erdoğan a gelince, öncesinde nuri bilge ceylan filminde adının geçmesi beni şaşırttı; fakat izledikten sonra sanatçı kişiliğine bir kez daha hayran oldum. ülkemiz sinemasının bu tarz yapımlara imza atması da ayrıca mutluluk verici.
    2 ...
  10. 36.
  11. sinematik zevki olanlar için tam bir ziyafet niteliğinde ki nbc* filmi. film daha başlangıç sahnesinde vuruyor, o muazzam görsellik...camda ki kire takılıp, içerisini görememek neden sonra içeride birşeyler olduğunu fark edip oraya odaklanmak. taşra sıkıntısı bu film, çocukken tüm yaz tatillerini taşrada geçirmiş birisi olarak, anadolu'da hep bu hikayeler dinlenir gerçektende ve hep bu karakterler başrollerdedir. hayatın o akıp giden saatleri arasında sadece 12 saat bile ben bir zamanlar anadolu'dayken dedirtir. hele o muhtarın* evine de bir kere bile misafir olsanız filmi bir anınızın canlanması olarak görürsünüz artık. çünkü muhtar sizin köyün muhtarıdır ve teknolojik bir aletle film ekibi sanki muhtarın boyutuna ışınlanmıştır. muhtarınki öyle bir oyunculuktur ki tarifi yoktur başka türlüsünün. muhtar, muhtarın köyü, muhtarın evi ve pek tabi ki muhtarın kızı gerçektir, film ekibi oraya monte edilmiştir hayattan bir enstantane alabilmek için. yuvarlanıp giden hayatlar, derenin akışında diğerlerinin gidebildiği yere kadar giden elmalar gibidir.

    --spoiler--
    belki filmin anlatımından dolayı anlamayanlar olmuş olabilir diye kısa bir özet geçiyorum: katil* ve kardeşi, maktulun taşra sakinlerine has çapkınlık hikayelerini dinlerken, katil belli ki alkolün de etkisi ile sözün şehvetine kapılıp maktul'e, karısı ile ilişkiye girdiğini ve çocuğun kendinden olduğunu söylüyor. katil, yasak elmayı hem yiyor hem de bunu yıllar sonra deklare ediyor. çocuk kendinden çünkü maktul'ün başka çocuğu olmamış. çocuk kendinden çünkü tüm hikaye boyunca ağlamayan katil, çocuktan taşı yiyince arabada ağlıyor hep. çocuk kendinden çünkü komsere çocuğunu emanet ediyor.
    katil ve kardeşi maktulü yıkıyorlar yere ama öldürmüyorlar, belki öldüremiyorlar ama domuz bağı ile bağlayıp canlı canlı gömüyorlar, mücavir alanın dışına. kadın belli ki adamı kocası bellemiş ama morgda ne bir baygınlık ne bir canhıraş ağıt durumu var. belli ki sevmemiş ama yine de kocası, yine de çocuğuna bakıyordu ve önlerinde bir büyük belirsizlik: dul kalıyor, çocuğu ile başbaşa. gözlerinden süzülen bir damla yaş belki de kendisi ve çocuğu için. ve doktor*...bütün sihiri, sinir bozucu rasyonelliği ile bozan doktor, savcının* karısının intiharını ortalığa umarsızca seren doktor, iş maktülün canlı canlı gömülmüş olması gerçeğine gelince saklıyor bunu. rasyonellik bazen çok can sıkıcı olabiliyor çünkü. bazen bazı gerçekleri görmemek gerekiyor. olan kadın ve çocuğa oluyor, daha fazla gerçek kadın ve çocuktan daha fazlasını götürecek çünkü. katil de çocuğuna bakmaya meyilli ve acınası bir halde olduğu halde gururlu. komserin* arkadaşı hiç yanılmıyor, nerede bir olay varsa içinde kadın oluyor ve hikayemizin tüm kahramanları kadınlarla sorunlu...
    --spoiler--
    6 ...
  12. 35.
  13. kesinlikle nbc'nın en iyi filmi ,başarılı mekan ve görüntü seçimlerine bu sefer iyi oyuncu seçimini de eklemiş.

    --spoiler--
    film toplam yarım günlük bir mevzuyu anlatıyor ama 3 saat sıkmadan kendini izletiyor. oyuncuların hepsinin bir derdi olduğu belli oluyor. örneğin ; komiserin hasta bir çocuğu ve anlayışsız bir karısı var. doktor boşanmış ve oralara en yabancı olan , gece şimşek çakınca korkan, katile karşı en vicdanlı olan ama otopsiye girmeden önce etli fasülye hakkında soru sorabilen biri.savcının sanırım karısı (benim tahminim) intihar etmiş, ama o kendinden öldüğüne inanıyor.

    yan karakterler de ilginçti. katile yardımcı olan kardeşin , bütün olaylara rağmen kola içme konusunda ısrarı komikti. şoförlerin tartışmaları ve hareketleri , köy muhtarının konuşmaları çok doğal yansıtılmıştı. otopsi yapan adamın talepleri, yaptığı işi ne kadar normal gördüğünü anlamak ilginçti.

    savcının neden ölen kadına (bence bu karısı) otopsi yaptırmadığı filmin son 10 dk gayet net anlaşılıyor..
    --spoiler--
    4 ...
  14. 34.
  15. bir zamanlar anadolu’da... güzel isim. bi' 20-30, belki daha fazla yıl sonra daha net görülür. zamanı gelince geçmişi aydınlatıcı bir belgesel film vs olarak rahatlıkla seyrettirilebilir, çünkü gerçeğin ta kendisi. belki gerçekten daha gerçek.

    milletçe amerikan dizi ve filmleriyle yatıp kalkarken, yani her zaman olduğu gibi birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanlarda, imkanı olan herkesin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. evet, bu tarz sanat filmlerine alışkın değiliz, zaman akışının çok yavaş olması, aslında normal seyirde gitmesi, kameranın uzun uzun bir noktaya odaklanması, karakter tahlilleri sıkabilir ki sıkıyor, ama değecektir. kendinden mutlaka bir parça bulur türk insanı ya da bulmalı. ayrıca türk bir yönetmen, türk oyuncularla, türkiye de, türkiye nin gerçek şartlarında bir film çekiyor ve gidiyor en prestijli festivallerde ödül alıyor, aldığı ödülleri de sana armağan ediyor. sen de kıçını kaldırıp gidip iki dakika sıkılabilirsin, fazla sorun yapmaya gerek yok.

    neyse filme dönelim. daha önce hiçbir filmini izlememiştim bu adamın, zaten bu tarzda izlediğim 2.filmdi. karakterler müthiş bi’ gözlemle oluşturulmuş ki aşırı boyutta gerçekliği sağlayan da bu. köy ya da kasabada zaten her daim rastlanabilecek tipler, onu geçtim normal hayatta da sıkça karşımızda yer alıyorlar. mesela;

    -sürekli konuşan, boş konuşan, üstlerinin arkasından atıp, önünden yağlayan naci. aynı zamanda evde ve işte mutsuz bir hayat, hasta bir çocuk.
    -sadece kendi çıkarlarını düşünen mücavirci komutan,
    -uyanık muhtar falan diye uzar gider bunlar.

    filmde gördüğüm abartı birkaç nokta var, onları da söyleyeyim. bok atmak gibi bi’ amacım yok, ne kadar ufak olduğu anlaşılır zaten.

    -hp bilgisayarın 20-25 saniyede açılması.
    -muhtarın kızının güzelliği. baya baya güzeldi. herkesin saniyelerce öküz gibi bakması da biraz fazla kaçmış.
    kenan karakterine de(hiç konuşmaması falan) abartı diyordum ama ağlayan kardeşine sus lan demesi gerçekliğini kanıtlamak için yeterliydi.

    son olarak film biraz uzun. gece 10 seansına gidip 1.30 a doğru çıkmıştım. sabah 10-11 de dersim olmasına rağmen burada bitmesin, burada bitmesin diyordum ama köyden dönüşten sonrası özellikle otopsi kısmı baydı.

    not: altyazı* filmin kurgu günlüğünü hediye olarak veriyor. ilginizi çekebilir. orada gördüğüm bir nuri bilge ceylan sözü vardı. bir ara ekleyeceğim o sözü buraya.

    ekliyorum. "algılarımızın keskinliğini artırmak için hayatımızın temposunu düşürmemiz gerektiği aşikar. neden yavaş tempolu filmleri sevdiğim ve böyle filmler yapmak istediğimin nedenleri de buralarda yatıyor zaten.
    4 ...
  16. 33.
  17. Once Upon a Time in Anatolia '' -Oscar- olarak bilinen 84. Akademi Ödülleri nde ^^ En iyi Yabancı Film ^^ kategorisinde aday adayı olan film.
    1 ...
  18. 32.
  19. her izleyenin çok beğendiğini söylediği film. en kısa zamanda izlemek gerek.
    öte yandan, oscar aday adaylığı kabul edilmiştir.
    0 ...
  20. 31.
  21. 1 ekim 2011 müdür yardımcılığı sınavı sorularından biridir.
    1 ...
  22. 30.
  23. bir (bkz: nuri bilge ceylan) baş yapıtıdır. tek kelimeyle muhteşemdir. ama koskoca sinema salonunda bir başıma izlememe sevinmem mi, üzülmem mi gerektiğine bir türlü karar veremedim.
    3 ...
  24. 29.
  25. gidip görüp beğendiğim filmdir. açıkcası yaşadığım ülkede böyle film yapıldığı için gururlanmadım değil. çok beğendim lan. görsellik zaten muhteşem, oyuncular çok iyiler ve senaryoda gerektiği kadarıyla güzel. 3 saatin nasıl geçtiğini anlamadım. yanlış okumadınız evet bir nuri bilge ceylan filminde 3 saatin nasıl geçtiğini anlamadım. şap şup bitti film.
    2 ...
  26. 28.
  27. türkiye'den oscar'a aday olabilmek için başvuran filmler arasından;

    - selim demirdelen - kavşak
    - orhan oğuz - hayde bre
    - derviş zaim - gölgeler ve suretler
    - handan ipekçi - çınar ağacı
    - nuri bilge ceylan - bir zamanlar anadolu'da
    - seyfi teoman - bizim büyük çaresizliğimiz
    - seren yüce - çoğunluk

    sıyrılarak aday olarak kabul edilen nuri bilge ceylan filmidir. hakkettiği başarıyı uluslararası arenada da elde etmesi gerekendir.
    1 ...
  28. 27.
  29. bir nbc filmi olduğunu doğrudan hisettirir fakat diğer nbc filmlerinden çok daha iyi bi senaryoya sahiptir bu film.o kadar gerçek,o kadar doğal ve o kadar etkileyici bi film olmuş ve oyuncular öylesine başarılı ki,köyün muhtarından hastanenin aşçısına kadar hepsi rollerini öylesine benimsemiş ki..tek kusur bulamadım ben bu filmde.ne süresinin uzunluğu,ne klasik nbc sakinliği beni zerre miktar olumsuz etkilemedi.izlemeyenler için büyük kayıp derim.gidin izleyin.
    0 ...
  30. 26.
  31. NBC filmlerini bilip onu tanıyanları altüst edecek derece güzel ve anlamlı filmdir. mest etmiştir. o kadar çok şey yazabilirm ki bununla ilgili ama benden önce yazan arkadaş'a saygı duymak adına link veriyorum. buyrun burdan ulaşabilirsiniz. http://gerzekhayat.blogsp...r-zamanlar-anadoluda.html
    2 ...
  32. 25.
  33. dün akşam saat 21 seansına en yakın arkadaşım ile capacity’de (büyük perde)gittim. her nuri bilge ceylan (kısaca nbc diyeceğim) veya bağımsız filmde olduğu gibi bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda izledim. üzüldüm dersem yalan olur. yayıla yayıla izledik. bomboş salon sıcacıktı. hoş tesadüf gazeteci nihal bengisu karaca’da vardı. o bayağı yayıldı ama. neyse magazin yapmayayım, konuya döneyim. genelde nbc filmlerine vizyon günü veya ertesi gün giderdim. fakat buna geç gittim. geç gitmem nedeniylede tartışmaları, eleştirileri okuyarak gitmiş oldum. iyi de oldu okuduklarım. kimisi göklere çıkarıyor kimisi yerin dibine batırıyor. hatta hıncal uluç yerin dibine sokmuş. bu derece yani. derin sinema takipçisi ve nbc’yi bilen biri olarak objektif olmaya çalışacağım. evet, başlıyorum arkadaşlar;
    nbc’nün tüm filmlerini izledim. senaryo zayıf görüntü harikadır. işlediği konu belki de bir cümle ile sınırlı kalabilir. fakat düşünen beyni tam ortasından vurur. yüreğinize, ruhunuza dokunur. müziksiz doğanın sesleri ve görüntüleri ile derdini anlatır size. örneğin uzak filminde köylü-şehirli, arkadaş-akraba, şehir-taşra vb zıt kavramları karşılaştırır. bu filmde de bunu beklerken biraz ters köşeye yatırmış. diyalog çokluğu hatta espri bile yerli yerince. filme girmeden önceki; uzun sürecek tedirginliğini ilk yirmi dakikada üzerinizde atıyorsunuz, hatta ara bile sıkıcı gelebiliyor. bir an önce filmin başlamasını istiyorsunuz. her nbc filminde olan görüntü çekiciliği yine fotoğraf tadında ve doğanın sesleri sizi filmin içine çekip alıyor. ayrılamıyorsunuz orta anadolu’nun steplerinden. benim gibi ruhu küçük bir anadolu kasabasında şekillenenler bu filmde o taşra sıkıntısını, kasaba yaşantılarını görebilecekler. aynı ada insanı, ada köpeği gibi kasaba insanı da farklıdır şehir veya köy insanından. yaşadığı yer ne aşağısı nede yukarısıdır. arada sıkışmış kalmıştır. ne köy gibi çok dökük nede şehir gibi çok bakımlıdır. kısaca sıkıcıdır. işte bu filmde nbc allahına kadar evet bu kadar iddialı söylüyorum kasaba mimarisini, insanlarını neyi varsa onu sinema diliyle anlatmış. hatta köy yaşamına bile kenardan dokunmuş. eğer sinema sanat olmuşsa işte bu anlatım diliyle sanat olmuştur. tipler, oyuncular uçmuş. özellikle savcı karakterini canlandıran taner birsel ve doktor karakteri muhammet uzuner’e şapka çıkartıyorum. ikisi de dünya çapında oyuncu diyebilirim. önyargılı olduğum yılmaz erdoğan’a buradan özür borcumu da ödüyorum. kusura bakma yılmaz; sistemin muhalifi gibi görünüp hep sistemden beslendiğin için senin oyunculuk yapamadığını düşünürdüm. yanlış düşünmüşüm; oyuncusun. diğer yan karakterlerde harika. aksayan ya da kusurlu bir taraf göremedim. her zaman olduğu gibi ışık ve sesler çok cazip. özellikle köy evinde muhtarın kızı; gaz lambası ile çay dağıtması fotoğraf tadında. doktorun odasına yaşlı bir amcanın kafa uzatması, çorbacıda doktorun bir esnaf ve eczacı ile sohbeti, kasabanın çarşısı beni çocukluğuma götürdü. dikkat ederseniz pek konuya girmedim. kafamda o kadar anlatacağım ayrıntı var ki; film zevkini bozmamak için kendimi zor tutuyorum. gidin izleyin. sonunda filmin kurgusuna bayılacaksınız. insan manzarasından geçmişlerini, bugünlerini çözeceksiniz.
    galiba dün akşam arkadaşımla birlikte nuri bilge ceylan’ın başyapıtını izledim.(bu fikrimde iddialıyım)
    teşekkürler nuri bilge ceylan, savaş ay ağzı olmasın ama beynine, gözüne sağlık. muhammet uzuner, taner birsel, yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan ve adını bilmediğim, muhtar, kâtip, sağlıkçı, muhtarın kızı… hepinize teşekkürler. harika oyunculuk çıkarmışsınız. birde görüntü yönetmeni; kardeş çok sağ ol be. ne zamandır böyle filmin içine girmemiştik.
    film uzun değil. iki buçuk saat. valla uzun değil. şiir gibi aktı gitti. nasıl bitti anlamadım. ya gülmeyin ama bir şey daha diyeyim; filmden çıktım ama hala filmi izliyormuş hissi devam etti. aman boş ver sabah olunca geçer dedim; yok geçmedi, daha da yoğunlaştı.
    laf çok uzadı. de kalkın gidin.

    not1: Nuri bilge filmi izlememişler, romantik komedi, aksiyon, bilim-kurgu anlayın işte bu filme gitmesin. otursun oturduğu yerde.
    not2: izleyip bana koşanlar dikkat; abi uzundu, yuvarlanan elma sahnesi, boş bidon sahnesi. öhö. möhö. bak buraya yazıyorum vallahi döverim.
    5 ...
  34. 24.
  35. cannes film festivalinde ödül aldığını açıklayan robert de niro tarafından aksanlı aksanlı telaffuz edilişi kulağa pek hoş gelen nuri bilge ceylan filmi.
    1 ...
  36. 23.
  37. bu film türkiye'de az izlenmiş diye; türk insanını "sanattan anlamıyor" diye yargılamak çok yanlış olur. filmler kişisel beğenilerin yanı sıra toplumsal beğeni olarak da değer görür. hem topluma hitap eden, hem sanatsal filmler yapılabilir. (bkz: afred hitchcock) ama topluma hitap etme konusunda; örneğin; fransızların genel olarak toplumunun beğenisini kazanmış bir sanat filmi, türk toplumu tarafından beğenilmeyebilir, sıkıcı bulunabilir ki bence asıl problem burda, nuri bilge ceylan türk halkına, kültürüne uygun film yapmıyor. nuri bilge filmleri; türk toplumunun sıcak, hareketli,ılımlı yapısına, teknik olarak ders düşüyor. daha çok uzun çekimleriyle, durgun görüntülerle daha kuzey, soğuk ülkelerde,"özellikle rus filmleri gibi" çekilebilecek ,sevilebilcek filmler yapıyor. örn: bir kustrica filmi birebir balkan kültürünü yanısıtyor, eminim orda da sevilerek izleniyordur. bir fransız filmini, rus filmini, iran filmini seversin/sevmezsin ama görür görmez tanırsın. ama nuri bilge filmleri daha çok rus filmi gibi , türk filmi olmasını benimseyemiyorum.

    kişisel birikim gerektirecek/sanat filmleri de bence toplum tarafından sevilebilir. çünkü insanların, bulunduğu toplumun kültürüyle doğru orantılı; tam anlamıyla ifade edemedikleri, bazı detayları kaçırdıkları halde ; içgüdüsel bir göz zevki, kalitenin farkındalığı vardır. elbette daha birikimli bir insan daha fazla zevk alır, daha detaylara dikkat eder. ama sanat filmi yaptım, çoğu insan zaten beğenmez/anlamaz demek topluma haksızlıktır,bencilliktir .

    bu filme gelicek olursak filmde bütünüyle en çok beğendiğim şey kesinlikle oyunculuklardı. bir tane bile sakil duran, sırıtan oyunculuk yoktu. oyuncu seçimi, rol dağılımı mükemmeldi. tabi bunda yönetmenin de başarısını inkar etmemek gerekir. filmin genelinde konu olarak basit ama içerik olarak doyurucuydu. çekimler genel olarak mükemmeldi zaten çekimlerin profosyonelliğinden, kalitesinden ziyade çok uzun olması insanı rahatsız eden. yani "bence" nuri bilge, gereğinden fazla uzun çekimler ve filmin süresiyle gene türk izleyicisini sıkmayı başarmış. kim bilir belki biraz daha montajla daha çok kişiye hitap edebilir...

    neticede, sadece ödülü yalnız ülkeye armağan etmek, ülkeyi bir daha yalnız bırakmaktır. amacın birşey armağan etmekse, ülkeye armağan edebileceğin filmler yapıcaksın. nitekim yılmaz güney, şerif gören; teknik ve içerik olarak, hem halk tarafından benimsenmiş, beğeni görmüş, hem de ülke dışında ödüllendirilmiştir...
    5 ...
  38. 22.
  39. aslında biraz da yakup kadri'nin "yaban"ını hatırlatıyor. aynı zamanda bir olayı bütün bir topluma da mal ediyor. yani bir cinayetin sonunda onun otopsisini yaparken aynı anda ülkenin otopsisini yapıyoruz. şöyle bir durum var ki, filmde geçen kahramanlar sadece aracı bana göre, yani kurgu yapılırken öyle düşünülmüş ki, onların iç dünyalarına eğilemiyoruz, uzaktan bakmakla yetiniyoruz. filmde çok az kadın kullanılmış ama o kadınlar bize gerçekten çok şeyler anlatıyor. müzik konusundaki eleştirilere gelince evet nbc filmlerinde müzik çok sık kullanılmaz, burda da müzik olarak ağaçların hışırtısı, derelerin şırıltısı ya da insanların bağrışmalarını görebiliyoruz. çünkü doğa çok önemli bir yere sahiptir nbc'de. esen kalın, iyi seyirler.

    son bir not: nbc her filminde üstüne bir şeyler katıyor ve özgünlüğünü hiç kaybetmiyor bunu yaparken. bu da onun ne derece büyük bir yetenek olduğunu gösteriyor sanırım.
    2 ...
  40. 21.
  41. henüz izlememiş olmakla beraber oyuncu kadrosu, senarist ve yönetmeniyle ben buradayım diyen bir filmdir, umudumuz nuri bilge ceylanın benim gibi sıradan izleyiciye diğer sanat filmlerinde verdiği kabak tadını vermemesidir.
    1 ...
  42. 20.
  43. 23 eylül de vizyona girmiş nbc filmi. *
    1 ...
  44. 19.
  45. Klasik nbc filmlerinden farkli bir film. oyle ki filme konu ve sonuc bagimsiz fazlaca gorsellik ve karakter kaygili gitmistik. Bir oto lastikci dukkaninin bugulu ve pis camininn arkasinda basliyor film. Gece gidilen yollar boyunca cesme baslarinda verilen molalarda yasanan ceset aramalar klasik nbc isi bazen sesli bazen sessiz dialoglar. Muhtarin kizinin icleri isitmasi. bu arada muhtar rolundeki ercan kesalin oyunculugu mukemmeldi kanimca. filmden cikinca aklinizda su sorular kaliyor. doktor neden otopsi raporunu manipule etti. adam baglanmadan da bagaja nasil sigdi. yoksa adam baglandiktan sonra karisi tarafindan canli canli mi gomulmustu. neyse giderseniz iyi seyirler.
    1 ...
  46. 18.
  47. Kırıkkale'nin keskin ilçesinde çekilmiş filmdir.
    2 ...
  48. 17.
  49. Bu akşam Altın Koza' da izleme imkanı bulduğum film. Bir derdi olan filmdir ve derdi olan sevilir. Hele ki o derdi içinize işleyebilmişse.
    Fırat Tanış için ise ne desek az ve boştur bu sebeple..

    Not: Çehov'a saygıda kusur etmediğini düşünüyorum.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük