hiç uzatmadan söyleyeyim. seyrettiğim en iyi türk filmi. bunu sinemanın tüm unsurlarıyla söylüyorum. yönetmen, görüntü yönetmeni, ses, ışık, renk, oyunculuk, senaryo yani sinemayı oluşturan ne varsa. hepsi olması gerektiği gibi. ben aslında türk filminden ziyade, türk oyuncuların oynadığı türkçe çekilmiş bir dünya sineması izledim.
bu film usta işi olmuş. küçümsemek için söylemiyorum. haddim de değil zaten. nuri bilge ceylan bence asıl bu filmle sınırları aşmış ve dünya yönetmeni olmuştur.
klasik nuri bilge ceylan filmi,olay değil durum.bir hevesle başlanmıştır izlenmeye,film bittiğinde ise "bitti mi" dedirtendir.bu arada o adam ölmeden mi gömülmüş ciğerlerinde toprak var dendi,doktor neden gerçeği gizledi?anlayan varsa anlatsın.
ayrıca filmde anadolu da işlerin nasıl yürüdüğünü,gerekli teçhizatların olmadığını da göstermiştir.
sadece bu film için değil genel olarak konuşmak gerekirse; sinema sevmek gerekiyor yine. nuri bilge'nin çoğu filmindeki gibi amaç bir hikaye anlatmak değil, bakın ben bu olayı böyle anlatıyorum demek. yaşar kemal'in sayfalar süren betimlemelerini okumak gibi. barselona'nın dakikalarca kale önünde top çevirmesini izlemek gibi. "-bi bok anlamadım ben bundan yeaa" da diyebilirsiniz, "-ohaa amk sahneye bak buradan da çekilmez ki" de diyebilirsiniz. hikayesi de fena değil ayrıca. ben pek sinemadan anlamıyor olmama rağmen bazı sahnelerde gerçekten saygı duydum.
internet üzerinden bütün gevur dizilerini izleyeceğinize 2 saat ayırın da izleyin. bir şey kaybetmezsiniz sonuçta, en azından milli bir değer sayılabilir.
Cesetin tespiti, bulunduğu sıradaki vaziyeti, gömüldüğü yerden çıkartılması, tutanağın hazırlanması ve tüm bu olayların birlikte tasviri o kadar ustaca işlenmiş ki insanın tüyleri diken diken oluyor.
nuri bilge ceylan'ın açık ara en iyi filmi. açıkcası üç maymun'u çok beğenmemiştim. benim fikrim bu tamamen. her türlü saygı değer bir filmdir ama ben ikinci kez açıpta "şu filmi bir daha izleyeyim" demedim.
bir zamanlar anadolu'da, hikayesi de çok sağlam bir film. akıcılığı harika, genelde nuri bilge ceylan filmi deyince uzun sessizlikler, gavurların tabiriyle sıkıcı long take'ler falan bekledim. cannes'daki törende nuri başganın ödül konuşmasında "uzun filmimi tekrar izleme sabrı gösteren jüriye de tekrar teşekkür ederim" demesi de ayrı bir ürkütmüştü izlemeden önce. fakat film başladığı andan itibaren öyle bir sürükleyicilikle içine alıyor ki zaman nasıl geçti anlamadım. şahsen filmden iz bırakan şeyleri söyle sıralamak isterün:
- filmin başından cesedin bulunduğu ana kadar geçen yaklaşık ilk bir saat müthiş keyifli ve akıcı, film tek bir doğrultuda ilerliyor. hiç bir bölünme dağılma yok. hani bütün film cesedi arasalar sıkılmazdım.
- doktor'la arab*ın araba farlarının alev alev parlattığı otlara bakarak yaptıkları sohbet hipnotize etti resmen. müthiş planlar, fotoğraflar var. hastası oldum.
- herkesin hastası olduğu muhtar karakteri ve sahnesi. o nasıl bir oyunculuktur. açıp açıp izliyorum manyak gibi.
- muhtarın kızının çay dağıttığı sahne. özellikle zifiri karanlık odaya tepsideki lambayla girdiği an.
- savcının karısının hikayesi, intiharı kabullenemeyişi, "bir arkadaşım ekolü"'nü nasıl yedim onu da anlamadım ama hikaye aralarında parça parça devam etmeleri müthiş olmuş.
- son olarak iskender abi*'nin araba itme çilesinin devam etmesi müthiş güzel bir tesadüf olmuş.
birisinin sinema sanatından anlayıp anlamadığını, bu film hakkındaki görüşlerini dinleyerek anlayabileceğiniz bir joker filmdir. kötü diyen varsa, konuyu kapatın ve sinema konusunda bu kişiyle bir daha tartışmayın. o varsın batman serisini izlesin.
sonu zor getirilen filmdir. her nuri bilge ceylan filmi gibi. ama nedense yine her filmi gibi bu da ağzımda hoş bir tat bıraktı böyle hafif; vanilya gibi falan...
biri de çıkıp demiyor ki aga bu nedir diye düşünürken adam gibi bi yorumunu ancak okuyabildiğim bir filmdir.
ya da değildir. bilmiyorum ben pek bi şey anlamadım yarısında çıktım
tam anlamıyla s*k gibi olan filmdir. Düz tabirle 'entel' olan arkadaşlarımızın, ' dur lan ben de bi sahne seçip kendime göre uyarlayıp bir yorum yapayım' şeklinde saçma sapan yorumladıkları zaman kaybı filmdir. Örnekse; bir arkadaş köydeki güzel kızın hayatımıza birden giren melekler gibi iyi hisler uyandırdığını, bir arkadaş da muhtar sahnesinin inanılmaz doğal olduğunu böyle güzel oynanamayacağını falan yazmış. Yahu bırakın Allah aşkına, kalp gözünden getir bi adam o da oynar onu. izlediğinizi belli etmek için, yorum yapmak için kendinizi sıkmayın, götünüzden element uydurmayın. Şu filmi bir an olsun bile gözlerimi kırpmadan, nefesimi tutarak izledim diyebilen çıkmaz bu filmi izleyenler arasında. NuriBilgeCeylan değil de başka bir isim yazsaydı o filmin yönetmen yazısının altında, ozaman kimse çıkıp da orası süper burası süper demezdi, bu ne lan koymuş kamerayı ne buldurysa çekmiş derlerdi. SAÇMALAMAYIN.
bir yönetmen şaheseri film.
bazı filmler hikaye şaheseridir. bu ben yönetmenin filmiyim diye bas bas bağırıyor. bana iran filmi bir ayrılık'ı hatırlattı. aynı doğallık, aynı bilindik - bizden yüzler. ama işte sanat.
fakat hala ve hala; hikaye eksik, kurgu eksik. hala ve hala fazla fotoğraf yüklü. ama gidiş iyi.
10 üzerinden 8.
izlediğim filmler arasındaki en iyi oyunculuk hatta oyunculuklar. yılmaz erdoğan, fırat tanış, taner birsel, ahmet mümtaz taylan, hepsi ya hepsi müthiş. görüntü, ışık falan filan desen onlarda muazzam. ama konu ne? bir katil var, birini öldürüyo ve onu dağın başına gömüyor. iyide neden öldürüyor? belki benim anlamamda bir sorun var, olabilir. ancak insan izlediği filmi bilmek istiyor. maktulün çocğu hakketten katilinmiydi? bunları cevapsız bırakmak niye?
bakışların sözcüklerden daha çok ses çıkardığı bir nuri bilge ceylan filmi.
doktorla savcı arasındaki konuşmalar, savcının sürekli "hiçbir sebep yokken ölen kadın" hakkında konuşması ve ve doktorun o kadının savcının karısı olduğunu anlaması ve konuşmadan sadece bakışlarıyla bunu bize geçirmesi mükemmeldi.
fırat tanış'ın birkaç kelime dışında hiç konuşmadan ve fazla hareket de etmeden, ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bizlere gösteren film.
başarılı ama kötü film.
savcıyla doktorun arasında geçen bir konuşmayı unutmadım, unutmayacağım belki de.
--spoiler--
doktor: yani böyle bir muhtardan böyle melek gibi, güzel bir kız.. hayret!..
savcı: yazık... allah'ın unuttuğu bu ücra köyde yok olup gidecek işte.. güzellerin kaderi de kötü oluyor be doktor..
--spoiler--
bu cümleleri yazan insana saatlerce nasihat verip, anlatmak isterdim. zamanın aslında her insanı ücra bir köşede yok ettiğini, spot ışığının altındaki en renkli gülümsemelerin bazen çok yalnız olduğunu anlatmak isterdim. önemli olan hayattan yitip gittiğin o köşeden mutlu musun? yoksa her mezar yitip gitmeye mahkumdur derin bir felsefeyle.
herkesi üniversite mezunu, herkesi pop şarkıcısı olmaya özendiren insanlar ve kurumların hastalıklı olduğuna inanıyorum. maalesef eski adıyla cemiyet yeni adıyla toplum her gün daha çok hasta olmaya doğru yol alırken, biz eski ve yeni kelimeleri tartışıyoruz, ama tartışılması gerekenleri asla tartışmıyoruz.
ilk defa bir nuri ceylan filmi izleyen biri olduğum için filmin yavaş ilerlemesini ağzım açık izledim . buna yavaş ilerliyor demek aslında yanlış olur.
nuri ceylan bana göre normal filmlerdeki yapaylığı yani olaylarda göze sokulmak istenenleri veya bize gösterilmek istenen kareler yerine , her şeyi izleyicinin alıgısına bırakmış.
filmde bir düzine adamın arabaya binişlerini bile bize tek tek göstermiştir.sen bunları izlemek istemeye bilirsin ama adam normal bir akış düzenlemiş ki , ufak tefek bir şeyler kesse bile başarı oranı azalırmış.
ilk defa dün akşam izleme fırsatı buldum , tv yi açtığımda komiser , katili dövmeye çalışıyordu . ondan öncesini bilmiyorum . inşallah çok şey kaçırmamışımdır.
taner birsel beni yine şaşırtmadı . "yılmaz erdoğaan yaaav" diyenler var ya hepiniz körsünüz , kimse kusura bakmasın. annesi taner birsel e hamileyken oyunculuk dersi almış olamlı yoksa bu durum açıklanamaz.bu adamın sinema filmlerinde rol aldığı ülkede erdal beşikçioğlu ilah kabul edilmektedir , ben buna da açıklık getiremeyeceğim mesela.
film başta yani izlediğim andan itibaren savcının çevresinde geçiyor izlenimi verdi. sonra katilin , en sonda ise ahanda işte en baş karekter doktor ...
ama öyle değilmiş nuri ceylan bu konuda da farklıymış meğer. keskin çizgilerle bir konu da yokken bir karakterin etrafında da geçmemesi büyük risk olmuş aslında .
bu yönüyle anlat istanbulda bize verdiği tadı vermiş azıcık. orda birden farklı hikaye vardı karakterler birbirine bağlanıyordu , burda birden fazla karakter (başkarekter) olay ile birbirine bağlanmış. kısaca teşekkürler emeği geçen herkese.
not: otopsi sırasında maktul un canlı canlı gömüldüğü ortaya çıksa da doktor bunu kayıtlara geçirtmedi , sebebi biraz muallakta kaldı .
nbc'nin hem yönetmenlik hem de bilinçaltında yaşanan gizli senaryosuyla alıp götürdüğü film. oyunculuklar çok iyiydi. yılmaz erdoğan'ı pek sevmesem de rolün hakkını vermiş. savcı rolüyle tanel birsel inanılmaz bir iş yapmış, suratındaki o sahte gülüşte ne büyük bir ıstırap gizliydi!
aşırı uzun olmasına rağmen sıkılmadan izlediğim tek nbc filmi.
elmanın yuvarlanma sahnesi cesetin yanıbaşında bitseydi on numara bi film olacaktı ama türk filmlerinde öyle rastlantılara yer yoktur. illa sebep sonuç ilişkisi olacak.
sıkıldığım anlar olmadı dersem yalan söylerim. ki bunu da durağan, yavaş tempolu filmlerin sabırlı bir izleyicisi olarak söylüyorum.
yan karakterler oldukça başarılı. buram buram türk tipi davranışlar kokuyor.
ana karakterlerin ortak noktası bizi filmin senaryosuna da taşıyor.
yukarıda okuduğum bir yorumda "muhtarın kızının yarattığı seks gerilimi beklentisi" filmin o bölümünü çok başarılı şekilde betimlemiş. bravo.
meraklısına iyi. yok eğer ben film izlerken kanım kaynasın, yönetmen beni taştan taşa vursun, senarist sol gösterip sağ aparkat çıkarsın diyenler için tam bir azap haline gelebilir.
Gerçek de tıpkı filmde olduğu gibidir; her ne kadar erkekler başrol oyuncusu gibi görünseler de, oynadıkları rolleri kadınlar yazmıştır aslında.. doktor da savcı da komiser de ayrı ayrı, bir kadının acısını içinde taşıyor. hayata ve özelliklere kadınlara dair ayrıntılarıyla etkileyen bir filmdir.
başlarında çizdiği o fevkalede türk insanı portresiyle baya güldüren, sonralarındaysa duygulandıran ve sorgulattıran film. bu kadar iyi bir gözlemcilik, pes doğrusu!
bakışın yettiği, savcının vicdan azabı, doktorun gizemli fakat yaralayan tavrı, *, komiserin anadolu tip komiser ve polis oluşları... üç maymundan sonra hayal kırıklığı yaşamadığım, nbc tarzı hoş film.
teknik etmenler filmin kalitesini ve duruşunu etkiler mi sorusuna: kesinlikle evet!
mekan çekimleri, portre üzerinde duruşlar ve kameranın belki belirsiz gibi duran ama etkileyici ciks hareketleri.