bugün

üç kez seyrettiğim, her izleyişimde farklı farklı anlamlar çıkardığım Nuri Bilge Ceylan Filmi.

Bir keresinde başrol Polis memurunda iken diğerinde Savcıda oluyor. Sonra Doktor alıyor görevi ve en Sonunda Maktul.

Şunu da mutlaka ekleyeyim; savcının sanki başkasınınmış gibi anlattığı karısının ölüm hikayesi ve gerçeği doktordan öğrendikçe yüzünde beliren acı, bir kadının aldatıldığı zaman vereceği cezanın ne kadar ağır olabileceğini ibretle göz önüne sermiştir.
muhtar sahnesi türk sinema tarihinin en doğal, en samimi sahnesidir. sanki gizli kamerayla çekilmiş gibi, sanki o sofrada ben de varmışım gibi. bence nbc'nin en iyi filmi.
böyle bir rezalet görülemez ya dedirtmiş fragmana sahip filmdir... film baş yapıt diyceğimiz bir şey yok elli defa baktım ama bu fragmana kim altyazı koymuş ? buna bu şekilde berbat şekilde alt yazı koyan adamın ingilizce konuşması yasaklanmalı derhal ! https://www.youtube.com/watch?v=4jKgHqU1jrs
Nbc imzali başyapıt. Oyuncularin oyuncu olduğunu bilmesem tum film gizli kamerayla çekilmiş gibi. Konusmalar inanilmaz dogal verilen tepkiler senin benim tepkimden inan farkli degil ve bazi yurdum insani tavırları(ozellikle ölüyü araba bagajina koyduklarinda arap'in kavunlari ölünün yanina sıkıştırma sahnesi) bulunuyor. izleyin izlettirin...
bir nbc başyapıtıdır. sürekli konuşmalar, ağır geçen sahneler, insanı oturduğu yerde esnetebilecek durumlar olmasına rağmen harika bir filmdir. savcı ile polisler arasında geçen gülüşmeler ve ardından savcının polislere hadi işimize bakalım uzatmayalım demesi, tipik türk memurlarını anlatıyor. herkesin en az bir kez izlemesi gerekir.
(bkz: once upon a time in anatolia)
o anadolu kültürünü, yaşamanı çok güzel anlatır.bu filmin avrupada izlenip, ödül alması anadolunun tanıtılması açısından çok önemlidir.
Doktor , kurbanın karısının sevgilisidir. çocuk doktordandır.Otopside doktorun ayrıntıyı es geçmesi , katili kardeşinin bir sahende konuşacakken susutrululması , otopside doktorun yüzüne kan sıçraması olayı anlatır. Savcının hikayesi çok belliydi. Bizim bir arkdaş mevzuu
görsel
mükemmel bir nuri bilge ceylan filmi.

insanı bu kadar etkileyen çok az film vardır.
Selçuklular vardı

Özledim.
Hayatımda ilk defa Nuri Bilge Ceylan filmi izledim muhtemelen son olur. Arkadaş ne kadar sıkıcı ne kadar kasvetli bir film sadece yarım kalmasın diye izledim. Eyvallah oyunculuklar iyi ama konu yok la 40-50 dakika hiç bir şey Yok sadece araba ile dolanıp durdular sonra ikinci dünya savaşı gibi bir ortam kurmuş Nuri abiniz yeminle yaşama sevinci mi aldı 2 buçuk saat hiç bir şeyi izledim.
Tanımı:ağır sanat filmi ama bence sanat filmi bile değil hayatımda izlediğim en kötü filmdir.
Yarım bırakılan filmlerden nefret ederim bu da onlar gibi. Evet film hafif ve dogal ilerliyor evet film de ki diyaloglar esen ruzgarlar manzaralar doğa on numara ama bu bir filmi sanat filmi yapar mi? Ustelik uzun uzun o sahnelerle akış sağlanırken. Sanat dedigin doga ise onu o derin diyaloglara izleseydik madem. Film berbattı demiyorum hatta manzaralı bir diyalog sahnesinde sigara bile yaktım ama film totalfe cok anlamsızdı. Tam anlamiyla anadolu fallan filan e anadolu da bu zaten anadoluyu bilen insan icin sıfır bir bilgi degil.

Oyunculuklar mukemmel öyküler on numara ama sanat zorlamasi filmi aşırı sıkmış. Finalde en azindan biraz olsun acabasi hafifleseydi filmin sıkıcı sahnelerini gormezden gelir güzel filmmiş be derdim.
Nuri bilge ceylan büyük bir bölümü gece çekimlerinden oluşan bu filmde aydınlanmadık tek nokta bırakmayarak ışığı büyük bir ustalıkla kullanıyor. Güneşin hareketleri, rüzgarın yönü bile ince ince hesaplanarak oluşturulan altın gibi parlayan bozkırlar, yaprakları gümüş paralar gibi sallanan ağaçlar içeren sahneler akira kurosawa estetiğiyle çekilmiş. Görsel ve teknik anlamdaki başarısının yanı sıra Ağırlığı ile ezen, derinliği ile iz bırakan bir film.
Karakterlerin doğallığı ve tanıdıklığı insanı hikayeye bağlıyor.
Yönetmen "Yaşını başını almış istanbul'lu bir doktor anadolu'nun ücra bir kasabasında çalışmayı neden seçer." Sorusunun cevabını olabilecek en nahoş olaylardan birinin yani adi bir cinayetin üzerinden Anadolu'nun ve anadolu insanının profilini çıkartarak veriyor.
Benim baştan sona dikkatim dağılmadan izleyebildiğim ilk nuri bilge ceylan filmi. izlemesi de sabır ve emek isteyen filmler bunlar. Ama bu filmle bu çabaya değdiginden emin oldum. Nuri bilge ceylan'ın Diğer filmlerine de tekrar şans vermek için güzel bir neden.
Anadolunun saf gösterilmek istenirken kaçınılması gereken bir yer olduğu betimlenmiştir.
--spoiler--
“Halay başı olacaksın, Arap. Bu dünyada halay başı olacaksın.”
--spoiler--
fotoğraflar, planlar, evet çoğunlukla diyaloglar, oyunculuklar, yönetmenlik her şey gayet dozunda ve güzel fakat beni bu filmden alıkoyan bir şeyler var; film uzun ki ben film festivallerinde sanat filmi denilen iç boğucu, enerji emici fransız filmlerini bile izlemiş bir sinema izleyicisi olarak bu filmi olması gerekenden uzun buldum. kim bilir hayatında özcan deniz ve cem yılmaz filmleri dışında sinema algısı olmayan sıradan bir sinema izleyicisi bu filmi izlese nasıl ölümlerden ölüm beğenirdi, düşünemedim.

oyunculuklara değinmemek olmaz. oynayanların hepsi birer anadolu figürüne dönüşmüş. kimse sırıtmıyor ama alkışlarımın büyük çoğunluğunu muhammet uzuner'e ve ercan kesal a paylaştırmak istedim. ercan kesal, ilmik ilmik örmüş ana yurdun muhtar hallerini. muhammet uzuner ise eğitimli bir batılının anadolu coğrafyası tarafından nasıl soğurulduğunu, emildiğini ve kabuk değişimini çok yerinde vermiş. elbette yılmaz erdoğan, fırat tanış ve taner birsel de gayet iyiler.

sinema sanatında disiplinler arası işbirliğini severim. nuri bilge de aynı zamanda iyi bir fotoğrafçı olduğunu göstermiş bu filmde.

bir zamanlar anadolu'da benim için izlediğim en iyi türk filmi değil. öyle olabilme ihtimali üzerinden çokça da iştahlanmış bir halde izlemiştim ama olamadı. bu hikayeyi, zeki demirkubuz'un daha hoyrat ve hararetli işleyebileceğini düşündüm. evet o kıyaslama maalesef yine bir yerden patlak veriyor.

--spoiler--

doktor cemal, neden otopsi sahnesinde ölünün diri dir gömüldüğünü rapora yansıtmadığını hakikaten anlamadım. ölünün eşiyle ilişkisi olabileceği ihtimali üzerinde durmuş bir kaç eleştiri fakat filmde en azından buna bir değinirdi nbc diye düşünüyorum. bu kısmı bilen biri beni aydınlatsın.

--spoiler--
Fotoğraf dediğimiz şeyi işte gördük bu filmde, gerçek bir fotoğrafçı Nuri Bilge. Hikaye olarak çok eksik bırakılmış bilerek, izleyiciyi düşünmeye sevk eden bir tavırla. Çok fazla gidilecek yer var; savcının takıntılı aşkı, doktorun diri diri gömüldüğünü yazmaması, Arap'ın kavun aşırması, zanlının öbür zanlıya olan kindar bakışları, muhtarın kızı, amirin çocuğu ve daha nicesi. Hepsi ucu açık birer cümle, filmin güzel yanı da bu aslında hala düşünüyorum "niye?" Diye. Oyunculuklar gerçekten çok iyi, hepsi birer Anadolu insanı olmuş çok beğendim. Film genel olarak 9/10 alır benden.
Filmi izleyeli yıllar oldu. Ta ki filmin güncesini anlatan evvel zaman kitabını görene kadar aklımda hep otopsi sahnesiyle hatırladığım filmdi. Kitabı okuduktan sonra oyuncuların, senaryonun, mekanın daha iyi oturduğunu gördüm.
Bir filmin yerel olduğu kadar evrensel olduğu fikri Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filmi ile desteklenmeyeceğine kanaat getirdim. Ahmet Mümtaz Taylan’ın, Taner Birsel’in, Yılmaz Erdoğan’ın, Ercan Kesal’ın oynadığı bir film zaten yalnızca yerel olmalıymış. Çoğu sahnesini tekrar izleme gereği duyup 4-5 saatte bitirebildiğim filmin zihnimdeki kapağında Muhammet Uzuner’in / doktor Cemal’in durgunluğunun resmi var. Her hali beni derin düşüncelere gark ettiğinden eli masada otursa öylece, saatlerce sıkılmadan izleyebilirdim. Filmde hiyerarşi çok iyi işlenmiş ve karakterler o kadar iyi aktarılmış ki her birinin varlığına yemin edebilirim. Komiser Naci’nin “Nerede bir karışıklık görürsen, kadına bakacaksın”demesi ve doktorun kadını süzerken topuklu ayakkabılarına bakıp kadının kötü olduğuna kanaat getirmesi ile üzerine “kan sıçraması” Ağaçtan düşen elmanın yuvarlanışı, bagaja kavun koymaları. Arap’ın doktora yaprak hışırtıları arasında söylediği “Bir zamanlar Anadolu’da dersin ücra bir yerde görev yaparken işte böyle böyle bir gece yaşamıştık dersin” repliği ile badem ağacındaki salıncağımızda sallandığım, karınca yuvalarını bozduğum günlere gittim.

görsel
görsel
"iğdebeli'ne yağmur yağıyor. yağsın! yüz yıllardır yağıyor. ne farkeder? fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile arap; ne sen, ne ben, ne savcı, ne komser. hani şairin dediği gibi: yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak."
Şahsım adına gelmiş geçmiş en iyi türk filmi.Daha iyisinin çekileceğine pek ihtimal vermiyorum.Hiçbir filmde alamadım bu filmde aldığım tadı.

iğdebeli'ne yağmur yağıyor, yağsın. yüzyıllardır yağıyor ne fark eder? fakat bundan sadece 100 yıl sonra bile arap, ne sen ne ben ne savcı ne komiser. yani şairin dediği gibi "gene yıllar geçecek ve geride benden bir izi kalmayacak / yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak"

https://www.youtube.com/watch?v=Xihr5u3YTHw
bok gibi bir film.
Tam da şu anda (bkz: hacı taşan) dinliyordum. Denk geldi.
Bir sahnesinde polis otosunda hacı taşan'dan bir parça çalar...

https://youtu.be/awiGDxTwSNQ

T: bir nuri bilge ceylan filmi.