son dönem türkiye'sinin yönetim şekli ile örneklendirilebilecek bir siyasi rejimdir.
nedir efendim mes'elemiz? sözümona "halka hizmet" parolası ile meydanlarda çığırtkanlık yapanların, hizmet ettiklerini iddia ettikleri halkı bilinçlendirmekten, yapılan değişiklikleri açıklamaktan kaçması durumudur.
bunun sosyo-siyasi anlamda ilk olarak ortaya çıktığı yer "kürt açılımı" adlı sosyal projedir(evet öncesinde türban mes'elesi var ama o ezelden beri varolan bir meçhuliyeti temsil ettiği için kayda almıyoruz).
"kürt açılımı" kelamlarının üzerinden geçen onca ay içerisinde hala bu sosyal projenin içeriği, sınırları, uygulanışı hakkında net bir şeyler söylenemiyor. birkaç türkücü ve birkaç futbolcu eskisinin "çok iyi, çok güzel" beyanları var aklıma gelen ama "biz, ... konularda değişiklik yaparak; ... için çare bulmuş olacağız." diyeni yok. hani siyasetçilerden zaten kurallı cümlelerle mantıklı ve doyurucu şeyler söylemelerini beklemek aptallık olur da futbolcu ve türkücülerimize çok içerliyorum bu konuda. benim koyunum bile bir başka bakıyorken, benim insanım niye avrupa koyunundan beter? almıyor koduğumunun aklı. hadi kürt mes'elesini bir kenara bırakıp "açacağınıza, açtığınıza" diyerek genel toplum yargısına iştirak edeyim.
yaz dönemi "anayasa değişikliği referandumu" süreci neydi arkadaş? bir akşam sırf "neyi değiştirdiğini en iyi kendisi bilir." diyerek bizzahiti katıldığı bir programdan başbakanın açıklamalarını dinleyeyim dedim. hayır galatasaray üniversitesi'nden ümit kocasakal hocanın söyledikleri birçok naneyi anlamak için kâfi ama "peşin hükümlü" olmayı yakıştıramadığım için olsa gerek kendime "o taraftan" da dinleyeyim dedim. o da nesi amınakoyim? adam çıkmış avcılar'dan, söğütlüçeşme'ye 27 dakikada gidildiğinden bahsediyor, ana muhalefet partisinden bahsediyor, araya "kadına pozitif ayrımcılık" getirilerek "çocuk istismarcılarının daha ağır yargılanacağı" hususunu aktarıyor ekranları başındaki koyun izleyicilerimize. sanırsın topu topu iki maddede ekleme/değişiklik olacak...
velhasılı hevesler gene kursaklarda kalıyor ve meçhuliyete zevâl gelmeden elhamdülillah ki referandum da atlatılıyor.
son bomba ise içki yasağı... yeni düzenleme ile ilgili "içeriden" bir tanesi(sayın(!) arınç) "hayat içki ve sekisten ibaret değildir." diyerek "özel hayata tabi" detaylarla kahvehane filozoflarına şapka çıkarttırıyor başka bir partili "24 yaş sınırı diye bir şey yok! 18 yaşını dolduran herkes gene dilediğince içebilir." diyor. devreler yandı lan amınakoyim. ondan sonra sigarada bilmem ne kadar katran var da, ciğerlerinin anasını beller de, çocuklar da yanmasın da, türlü terane...
buradan reis-i meçhule, onun nezdinde bütün "meçhuliyet" sahiplerine, onların nezdinde de bütün babası meçhullere selam ederim...
