--spoiler--
"Sayın Başbakanım;
Ben rütbeli bir
polisim ve Polis Akademisi mezunuyum.
1999 yılında başladığım meslek hayatımda 13
yıldır aktif olarak polislik yapmaktayım.
4 yıldır 'Cinayet Büro Amiri' unvanıyla hizmet
ediyorum ülkeme...
Gecem yok, gündüzüm yok, özel hayatım yok!
Sabah 08.00'de işe gelip akşam mesai bitince
17.00 ya da 18.00'de eve gitme gibi bir lüksüm
yok!
18.00'de, 19.00'da eve gitsem bile; yanı başımda
sürekli 'zırıl zırıl' öten bir telsizim ve 24 saat açık
olmak zorunda olan 2 adet telefonum var!
Her gün gece 01.00, 02.00'ye kadar ayaktayım
ve telsizden geçen muhabereye kulaklarımla
bağlıyım!
Bunun Cumartesi'si de Pazar'ı da yok, o günlerin
tek özelliği sabah 08.00'e kadar değil de, saat
10.00'a kadar uyuyabiliyor olmam, o kadar!
Uyuduğum süre zarfında da mesleğimden
kopabilme lüksüm yok; bazen uyuduktan 1 saat
sonra çalan bir telefonla yeniden
uyanabiliyorsunuz... Ya da gecenin 03.00'ün de,
ya da sabaha karşı 05.00'de... Telefondaki polis
memuru "Amirim, bir cinayet vakası var, silahla
yaralama oldu, birisi kendisini astı!" diye sizi
uyandırıyor, kalkmak ve cevap vermek
zorundasınız! Bazen sıkıştıkları, anlamadıkları,
tıkandıkları bir konuyu size sormak ve talimatınızı
almak için arıyorlar sizi, yine kalkıyorsunuz...
Yastığa başımı koyduğumda; eşimi, ailemi, gezip
göreceğim yerleri, çocuklarımın geleceğini
düşüneceğime, meydana gelen ve fâili meçhul ya
da firar olan adlî bir olayın şüphelilerini, neler
yapmamız gerektiğinin plânlarını düşünüyorum!
Sağlıklı gibi görünsem de bir nevi 'paranoyak'
oldum artık...
Eşimle konuşurken bir yandan algılarımın bir
kısmını telsizde geçen muhabereye
yönlendiriyorum. Bazen çocuğumun 'babacığım!'
hitabını duyamıyorum! Eşimi ve çocuklarımı ihmal
ediyorum, daha doğrusu ihmal etmek durumunda
kalıyorum.
Haklı olarak 'Sen beni dinlemiyor musun?!'
şeklinde eşimin ikaz ve uyarılarına maruz kalıyor,
yeri geliyor 'Canım, kısar mısın şu telsizin sesini!'
diyor sıklıkla bana... 'Sessiz olun biraz!' diye
çocuklarımı azarladığım oluyor çoğunlukla...
Çok affedersiniz; tuvalet ihtiyacıma giderken bile
muhabereyi takip etmek adına o telsizi tuvaletin
eşiğine koyduğum oluyor!
Bunu da affınıza sığınarak ve çok mahreme girmiş
olacağım belki ama 'bazı şeyleri bilin artık' adına
söyleyeceğim utana sıkıla; eşimle birlikte olurken
bile telsize kulak vermemden dolayı sıkıntı
yaşadığım anlar oldu! Zaten yorgun-argın eve
düşmekten o işi de düşünemez hâle geldik
çoğunlukla!
Bu meslekî şartlar altında amirlerimden fırça yiye
yiye, her şeyi göze alarak bir de 'yüksek lisans'
yaptım düşünün! Şimdi de acaba bir şekilde
'doktora' yapabilir miyim diye düşünüyorum!
Amacım yetişmiş ve kültürlü bir polis amiri olarak
topluma ve insanlara nasıl daha iyi katkı
yapabilirim, onun sancısını çekiyorum!
Bütün bir yılınızın bu tempoda geçtiğini
düşünsenize...
Sizce bu tempoda çalışan bir polis amiri ne derece
'sağlıklı' olabilir! Beden sağlığımız yerinde olsa bile
ruh sağlığımız 'asla' sağlam ve yerinde değildir
emin olun!
Her türlü olumsuz şarta rağmen; gecemizi-
gündüzümüze katarak, vatan-millet-devlet diyerek
fedakârca görevimi yapmaya çalışıyor, birileri gibi
devletime ve o devleti yöneten hükümetime küfür
ve hakaretler etmiyorum! Çünkü şahıslara değil
ülkeme 'hizmet' ettiğimi biliyorum!
Normal yakıtın (aldığımız maaş) etkisi bittiğinde
gaz (manevî duygularımız) devreye giriyor
çoğunlukla ve beni ve benim gibi çalışan polisleri
ayakta tutuyor!
Bütün olumsuzluklar yetmezmiş gibi kanunların
yetersizliklerinin doğurduğu olumsuz neticelerin
hesabını da biz veriyor vatandaşa... "Abi, bizim
böyle bir şeyi yapmaya kanunen yetkimiz yok!"
dediğimizde sizi anlamıyor o vatandaş! Polis her
şeyi yapar-yapmalıdır diye düşünüyor kendince...
Haklı olduğu kadar haksız yere de şikâyet
ediliyoruz, adlî ve idarî davalarda yargılanıyoruz,
kolunu tuttuğumuz vatandaş 'onun bunun
adamıyım!' diye tehdit ediyor bizi..
Yazılı ve görsel basındaki haberlere bakıyoruz;
herkes polisin aleyhinde çalışıyor! Olumlu bir tane
haber okuyamıyoruz medyada! Köşe yazarları hep
aleyhimize yazıyor! Çok değerli bir görevi ifâ eden
milletvekillerimizin çocukları bile 'polisle' didişiyor
ve polisi yıpratıyor!
Artık caddenin-sokağın ortasında alenen saldırıya
uğruyor ve darp ediliyoruz! iş bu boyuta geldi...
Bu şartlar altında çalışan bir mesleğin mensubu
olarak; ne yaparsam yapayım dâima standart
maaşım neyse onu alıyorum yine... Ek görev
paramız yok, döner sermayemiz yok! Kendini
paralayan da yan gelip yatanda 'aynı' parayı
alıyor! 10 saat çalışan da benim gibi sürekli 'canlı
ve hizmete hazır konumda' olmak zorunda olan da
'aynı' parayı alıyor!
Ben inanın 'PARA' için bu yazıyı yazmadım, 'Allah'a
şükürler olsun, geçinip gidiyoruz!' diyebilen
insanlardanım, ama bazı şeyler inanın
'GURURUMUZA' dokunmaya başladı artık!
Muadillerime bakıyorum haklı olarak, hatta 'asla
muadilim olamayacak mesleklere'...
Muadilim olamayacaktan kastım, çalışma şartları
ve yapılan işin önemi-süresi-zorluğu bakımından...
Başka bir niyetim yok!
...
BEN TÜRK POLiSiYiM!
Kendimi 'sahipsiz' hissediyorum ne yazık ki!
Benim teşkilâtımın başına bile BENiM gibi Polis
Akademisi mezunları bile değil de VALi atanıyor
EMNiYET GENEL MÜDÜRÜ olarak... Böyle bir
teşkilâtta çalışıyorum ben!..
Ve ne yazık ki AN itibariyle, bana POLiSE değil de,
yine ve yeniden ASKERE zam yapıldığının
haberlerini okuyorum yazılı ve görsel basından...
Allah beni evime, çoluğuma-çoçuğuma nasip
etmesin ki PARA iSTEMiYORUZ sizlerden... Sadece
ADÂLETi sağlayın; GURURUMUZA DOKUNUYOR
bize revâ gördükleriniz ve ZORUMUZA GiDiYOR!
Belki 'polise karşı' sizde de bir 'önyargı' olabilir, siz
de hayatınızın bir anında bir şekilde 'olumsuz bir
polis hikâyesi' yaşamışsınızdır kendiniz ya da bir
yakınınız olarak... Trafikte ceza yemişsinizdir, bir
kavgada, bir toplumsal olayda coplanmış ya da
biber gazı mağduru olmuşsunuzdur!
Ama EMPATi yapın lütfen ve bu ön yargılarınızdan
(eğer varsa) sıyrılın ve sesimize kulak verin! Pire
için yorganı yakmayın, kurunun yanında yaşı da
yakmayın; MARiFET BUDUR!
Allah için SADECE ve SADECE BU ADÂLETSiZLiĞE
BiR AN ÖNCE SON VERiN; kul hakkına
giriyorsunuz en basit haliyle, onu derim size
sadece!
Ben 'futbol kulüplerinin bir futbolcuya trilyonları
verdiği bir ortamda' TÜRKiYE CUMHURiYETiNiN
BiR POLiSi OLARAK BiR KURUŞ PARA ALMADAN
SAATLERCE AYAKTA DiKiLiP 'YORGUN SAVAŞCI'
MiSÂLi EViME KENDiMi ZAR-ZOR ATMAK
ZORUNDA MIYIM? Hem de yukarda da belirttiğim
gibi 12 saatlik bir gece görevinin ardından... Ya da
16.00'da başlayıp 18.00'de biten bir maç
görevinden sonra saat 19.00'da görev birimine
giderek bir de burda 12 saat çalışmak zorunda
mıyım onca yorgunluğun üzerine?.. Soruyorum
size! Elinizi vicdânınıza koyarak cevap verin
bizlere!
Emekli olan polislerin 'ne kadar' yaşayabildikleri ile
ilgili yapılan bilimsel bir çalışma yazısı vardır
bilmem okuyabildiniz mi?.. Okuyun bir vaktiniz
varsa! Lütfen!
Yaptığımız işi ASLA para ile pulla ölçmüyoruz,
ölçemeyiz de! Kutsal bir görev ifâ ettiğimizin
farkındayız! Bir garibanın, bir masumun, bir
yaralının yardımına koşmanın, onu koruyup
gözetmenin, bir fâili meçhul olayı aydınlatıp bir
fâili firarı yakalamanın zevkini ve hazzını para ile
pulla izah edemezsiniz zaten, o zevki ve hazzı
yaşamanız gerekir!
Bu duygularla ve yazımda da belirttiğim GAZ ile
yâni Allah rızası, vatan-millet-devlete hizmet
etmenin manevî hazzı ile ayakta duruyoruz
BUNDAN EMiN OLUN!
Sıkıntılarımızı daha kısa bir yazıyla dile
getirebilmek isterdim ama bu mümkün değil!
Emin olun bu bile sıkıntılarımızın binde biri belki
de!
Bu yazıyı okur musunuz bilemem ama eğer okur
da beni ve bizleri ANLARSANIZ ve bunu kamuoyu
önünde deklare ederseniz o mutluluk bile bizlere
yeter!
En azından 'kıymetimizi bilen ve hâlimizden
anlayanlar da var!' deriz gönül rahatlığıyla!
SAYGILARIMLA!..’
--spoiler--
daha ılımlı bir cevap bizim başbakan dan zor gelir ama, makul açıklama şu şekilde olacaktır,
sevgili emniyet mensubu,
sen bu mesleği seçerken her türlü zorluğa katlanmayı peşinen kabul etmiş durumdasın, kazandığın parayı hak etme sebebin, evinde insanların huzur içinde yatması, sokaklarda yürüyen vatandaşın can güvenliği hissiyle yürümesini sağlamaktır, sana benzer zorluklar çeken bir sürü meslek gurubu var, itfaiye personeli senden çok farklı bir yaşam sürmüyorlar, vatan savunması ile sorumlu asker senden belki de çok daha kötü şartlarda çalışıyorlar, senin işine sahip olmak isteyen yüzlerce insanın varlığını aklından çıkarma, meslek seçiminin önemi konusunda topluma yaptığın hatırlatma için sana teşekkür eder, hoşnutsuz çalışma koşullarını tekrar gözden geçirip gerekiyorsa istifanı üstlerine vermeni önerir, çalışmaya devam etmeyi istemen durumunda kolaylıklar dilerim.
ayrıca sizlere fazladan sağlanan yıpranma payını düşün, sabah 8 akşam 5 çalışacak olsanız size neden ekstra yıpranma payı ve emeklilik hakkı tanıyalım, değilmi ?
kesinlikle isyan etmemesi gereke devlet memurudur. beğenmiyorsan;
istifa et kardeşim. bizde memurluğu beğenmedik ve istifa ettik. sanki zorla cinayet büro amirliği yaptırıyorlar. en yüksek devlet memuru maaşını siz alıyorsunuz, kırk yıllık subaydan üstün hale geldiniz. neyin isyanı bu.
Her isin kendine gore zorluklari vardir fakat bazi isler fedakarlik ve yuksek sabir ister.
Bu meslekler ogretmenlik, doktorluk, polislik gibi mesleklerdir. Bu meslekleri secicek insanlar zaten tercihini yaptiginda cogu seyden feragat etmis demektir. Evet sartlar iyilestirilebilir fakat ne kadar etki eder bilinmez ?
dear police man, thanks for your last letter.
it was so nice to receive the last news from you. Im sorry I havent written for so long, because I was very ill.
bir çok meslek grubuna göre paranın amına koymaktadırlar "aynı" şartlarda değilde onun 2 katı şartlarda çalışıp 1 milyar bile almayan insanlar çok fazla bu ülkede, e devlette arkanızda deli gibi kollamakta polisi her çıkan olayda polis haklıdır naparsa yapsın mantığı uygulanmakta, akp basını da deli gibi ki artık basının %80'ini bunlar oluşturuyor polisi her konuda haklı çıkarmakta, e sinirlenince önüne gelen vatandaşa basıyorsun gazı joplarla canın sıkıldıkça giriyorsun, her şeyi yapmakta özgürsün karakolunda sokakta bir sürü insanı suçsuz olsa bile tekme tokat dövüp ceza almamışlığında var e neye isyan ediyorsun arkadaşım.
Türk polisinin neden bu kadar psikopat olduğunu açıklayan mektup.
Haspam diyo ki bir de; "belki siz de coplanmis, biber gazi yemiş, polis magduru olmussunuzdur". Vay amk, kafaya bak. Sıkılmıyor da bunu derken. Kurunun yanında yaşmış. Hiç polis tanimasam ikna olacam, pöhfh sana!
Önce yapılan işkencelerin, üstü kapatilan faili mechullerin, sehven yapılan ibnelikler için içeride yatan ve hayatı kayan insanların ve ancak binde birini paylasabildigim polis ile ilgili sıkıntıların hesabını vermesi gerekirken, utanıp sikilmadan karısiyla beraberken performans düşüklüğünden yakiniyor. işkence sonrası, değil karısıyla yatmak, hiç bir insanın yüzüne bakamayacak duruma gelen binlerce insan n'olacak amirim?
Günde 10 saat köle gibi calisip, ayda sadece 750 lira kazanan insanların ülkesinde yaşıyorsun. hiç bir işçinin kazanamadığı parayı, kendi tercih ettiğin bir mesleği icra ederek alıyor ve bundan şikayet ediyorsun. Be adam, hiç mi utanmıyorsun?