gene kamil koç'tayım. yanımda selam almaktan aciz bir dana oturuyor. böyle olunca; ben de sap sap koridor halısına düşmüş nescafe paketini izliyorum. derken; otobis biga'ya geldi. yan tarafımda 60 yaşlarında, teyze-nine karışımı homojen bir varlık duruyor. inmek istiyor fakat, kolu dayamak için bulunan koltuk yanındaki kol dayama şeysi açık ve teyze-nine karışımı varlık bunu kapatmakta güçlük çekiyor. uğraşıyor uğraşıyor açamıyor. ben de "orada bir insan evladı yaşam mücadelesi veriyor" bakışı atıyorum etrafa. derken; dur teyze ben açayım dedim nineye. benim kol koyma yerimde açıkmış meğersem, teyze-nine karışımının koltuğuna domalırken kendi kol koyma yerim böbreğime doğru girdi ağzımdan ııhhh diye bir ses çıktı, herkes duydu ama kimse duymamış gibi davrandım, o sırada apış arama koyduğum telefon iyice çukura kaçtı. kulaklıklarla beraber. ama hiç çaktırmıyorum orada olanları. tuttum teyzenin kol dayama şeysini aşağı çekmeye çalışıyorum gelmiyor. uğraşıyorum uğraşıyorum gelmiyor. sonra kollarımı sıvadım bir kez daha denedim yine beceremedim. ben çok güçsüzümdür. ağzıma kürekle vursan beynimde böbrek yetmezliği oluşur yani. neyse işte, ben de beceremeyince teyze de acele bir hamleyle şahlandı ve o kol dayama şeysi olmasına rağmen oradan çıkmak istedi, tam çıkarken o kol dayama şeysi af edersiniz götüne battı eteği katlandı. ben de mal gibi izliyorum olanları. sonra teyze indi otobisten. ben allah allah fısıldamalarıyla o koltuk şeyinin neden açılmadığını düşünüyorum. o sırada tekrar deneyeyim dedim, meğerse koltuk şeysini biraz geriye çekmek gerekiyormuş. bi' yaptım oldu.
teyze-nine karışımına o rezilliği yaşattığım için çaycı hüseyin'den özür dilerim. hata benim suç benim.
yanındakının uzerıne kusmaktır sanırım.
not: yapmadım. ıstesem de yapamam zaten anca mıdem bulanır benım az daha ugrasıp agzımdan cıkayım demez o bulantı sebebı.
bursa 93 numaralı üniversite-terminal otobüsü. otobüs iğne atsan yere düşmeyecek kıvamda. mecbur orta kapıdan bindim. otobüse binerken bukartisimli manyetik kartı okutmak gerekiyor. kartı cüzdandan okutma alışkanlığım yüzünden cüzdanı öne yollamış bulundum. herkes dumur oldu. cüzdan elden ele öne gitti geldi. 1 saatlik yolculuk boyunca yaptığım mallığı düşündüm. hala da ara sıra aklıma gelir moralimi bozar.
kimilerine göre başına gelmemişse hayal ürünü olan rezilliklerdir. başına gelenler ise mahçup bir şekilde bugün anlatır. misal;
lise yıllarında 2 numaralı* otobüs ile okula giden bir gencin, her sabah zoraki uyanmasından mütevellit duraktan biner binemz boş bulduğu koltukta uyuya kalması sonucu yaşanır. her sabah bir sonraki durakta binen sağlık meslek lisesi* güzeli beklenir. o da bindikten sonra yeşil gözlerine bakarak hayallerle uykuya dalınır. ve yine her zamanki gibi açık bir ağız ve okul ceketine akan salyalar. öyle de iğrenç bir durumdur ve o yılların rezilliklerinde hoşlanılan kızın önünde yaşanması intihar sebebidir. kendinize geldiğinizde ilk durakta inip bir sonraki otobüse binilerek yine okula geç kalınır.
küçükseniz (8-9 yaşlarında) ve büyük çişinizi (kakanızı) tutmakta pek usta değilseniz en büyük rezilliği yaşarsınız.
düşünün bir, ağustos sıcakları hakim yurdumuzda. siz de annenizle beraber bir düğünden geliyorsunuz, otobüstesiniz. derken, düğün süresince içinizde biriktirdiğiniz her şey dışarı çıkmak istiyor poponuz yoluyla. siz minicik poponuzu istediğiniz kadar sıkıyorsunuz ama zorlanıyorsunuz da. diğer yolculara bakıyorsunuz, yolara bakıyorsunuz "belki kakam gider." diye. gitmiyor, bırakıyorsunuz ne varsa. 8 yıllık birikimi salıverircesine bırakıyorsunuz hem de. yüzünüz şöyle bir hal alıyor hatta: https://galeri.uludagsozluk.com/r/428205/+
ferahlıyorsunuz ama hemen 5 dakika sonra yediğiniz nanenin kokusu yayılıyor etrafa. bunu yolcuların elleriyle "bu koku da nereden geliyor yahu?" dercesine sağa sola bakındıklarını görüyorsunuz filan. otobüste, yerde oturuyorum filan. yolculuk bitmiyor, yıllar alıyor sanki...
muhakkak sözlüğümüzün yükselen değeri muhteşem celebritylerimiz tarafından yaşanmıştır. boşuna kendi rezilliğinizi en büyük rezillik olarak değerlendirmeyin abi. haddinizi bilin.
uzun saçlı ayakta duran adama "kızım şuradan bir kişi uzatır mısın?" diye seslenen teyzeye cevaben "ben kız değilim teyze" diyen adamın (bu noktada dalga geçmiyor hala kız zannediyor, işin kötüsü tüm yolcuların duyacağı bir frekansla) "vah canııım bu yaşta dul mu kaldın?" sorusuyla karşılaşıp, teyzenin gözlerinin içine bakarak "müsait bir yerde inebilir miyim?" demesi. Yanımda yaşanmıştır. Gerçektir.
..la zaten yanlış otobüse binip herifin koltuğuna oturmuşum bi de ne var dikleniyon adama "birader iyi bak biletine" diye anlamam ki... pardon biraz hızlı girdim galiba konuya. kontur yerine kamil koça binmişim de azıcık!
parayı ilk bindiğin anda verdiğin halde, inerken şoförün senden tekarar para istemesi ve senin onu ikna etmeye çalışman hatta giderken arkandan korna ile sana seslenmesi.
uyuya kalıp yavaş yavaş vücudunu uykunun ellerine bırakmak ardından gelen küttt sesine uyanmak ve etrafındakilerin acınası bakışları altında eciş bücüş olmak.
yaşlı bir adamın senin başının ucunda ayakta beklemesi ve senin bir genç olarak oturuyor olman. sonrasında ise o yaşlı adamın kalp krizi geçirip senin üzerine çullanması ve can vermesi.
cebinizde para yokken akbilin veya kentkartın boş olduğunu otobüste öğrenmek. birde şoför iyi bir adamsa yardım etmek ister ama farkında olmadan seni rencide eder. "paran yoksa bin".
sidik tutulmasıdır efendim, yine bir sevgiliye açılan yelkene kapılmış ankaraya gidersin, geceden biriken arpa suları sayesinde krize girersin, oturuş pozisyonları değiştirir durursun, bir mola bile vermeden polatlıya geldiğimde artık kendimden geçmiş bir halde otobüste gösterilen 3. saçma filmi devirmiş durumda iken rezil olmamak için muavine sağa çek abi gitti gidecek bile diyemedim nasıl bir kafadaysam, ulan asıl bırakırsan rezil olacaksın diyenim ne vardı ne ben akıl edebildim. aştiye geldiğimde artık iki büklüm halde belimi doğrultamadığımı hatırlıyorum, allah kimseye böyle bir dert vermesin efendim, ya neler çekmiş bu gönül ne zorluklar yaşamış dimi ey sevgili.