otobüsün hareket anında boş bulunup oturan kişinin kucağına düşmek. kucağına düşülen teyzenin oturabilirsin yavrum deyip tüm otobüs birlikte gülmek.
birde tutunmak isterken başkasının elini kavrayıvermek. eli tutulan er kişinin sorun değil demesi.*
(bkz: lise anıları)
eski harabe bir otobüste inmek için basılması gereken butonu bulamamak *
onun yerine bulduğun ilk açıklığa basmak sonucu kapının kendiliğinden açılması *
şoforun ölümcül bir bakış attıktan sonra kapıyı kapatması ve yoluna devam etmesi **
son olarak utanç içinde yeniden butonu aramaya koyulmuşken arkadan bi ses duymak köşedeki beyaz olan güzelim**
lise yılları. hava yağmurlu. eve gitmek için eshota binilir. ayakta da 'george hogg' un çakmalarından vardır. ayakkabılar kaygan, zemin kaygan derken bacakların biri öne diğeri arkaya gelecek şekilde onca insanın içinde düşülür. güne giden teyzeler yardıma koşar. çoraplar yırtılmıştır. gurur kırılmıştır. fenadır!
tek elle tutunurken teyzenin üzerinize düşmesiyle sizin onu diğer elinizle tutup dengesini sağladığınız anda elinde dört tane poşeti olan amcanın teyzenin üzerine düşerek sizi nakavt etmesi, bunun üzerine hala poşetlerine bir şey oldu mu diye etrafa bakınmasıdır.
kapıların üstünde yazılan "kapılar içeri açılır" yazısındaki "p"yi "r" harfine dönüştürürken yakalanmak.
"Lan sen miydin o şerefsiz?" diye bugüne kadar değiştirilmiş tüm yazıların hıncının sizden alınması. *
muavine
-birader bi benzinlikte duralım sıkıştım, dersiniz.
koltuk numaranız 26-27dedir. benzinlikte durulur ve muavin ön kapıdan bağırır.
-çişi gelen arkadaş hadi gitde gel.
kulaklıkla müzik dinlerken osurasınız geldiğinde, "nasılsa motor sesivar, duyulmaz" deyip koyverdiğiniz yer.
bi arkadaşım yapmıştı. tabi otobüs şoförü, o esna da trafiğe takılıp motoru dahi durdurmuştu.
kendi yerinizi verip ayakta elleriniz cebinizdeyken seksi kızı keserken otobüsün fren yapması ve sizin adete fırlarcası yere ön tarafa doğru yere kapaklanmanız.
ardından hiç bi' bok yokmuş gibi gülümseyerek ayağa kalkmanız.
yaklaşık 9 saat sürecek bir seyahatte arka koltuktaki amca ve teyzeyi aracın tutması ve 9 saat boyunca osuruk ve öğürme sesleri içinde yapılan yolculuk bu rezilliklere örnektir. ne yediniz be mübarekler,alttan üstten gidiyor.
14-15 yaşında falandım. antalya'da öğle güneşi altında en "votkalı"sından üç bira içilir ve normâlde bile bulantıya neden olan kentlerarası otobüse binilir. sonuç?
istanbul'a kadar saâtlerce geçmeyen kusmuk kokusu.*
çift katlı otobüse binilmiş eve gidilmektedir. bilen bilir bu otobüslerin ilk katında en arka tarafında
birbirine dönük tam kanka muhabbeti erkeğin afedersin açık saçık muhabbetine uygun dörtlü koltuklar vardır. ve bu dört koltuktan arka solda kalanında oturursanız ayağa kalkmak için destek alabilceğiniz bir yer yoktur. ineceğiniz duraktan
önceki durak geçilmiştir. ve hangi akla hizmetle önceki durakta otobüs durunca ayağa kalkılmamıştır. otobüs seyir halindeyken "haydi" denip kalkılır ayağa tabi o hızda ani bir frene yere kapaklanılır. okuldan gelindiğ için cepten düşen öğrenci kimliği, uç, kalem... ve ezilen insanı görünce ezilip yardıma koşan,düşen eşyalarımı bana uzatan insanınmız...
montezuma yine otobüse binmiş okula gitmektedir. sakin sakin devam eden kalabalık otobüs yolculuğunun sessizliği, ön taraftan gelen "şırrank!" sesiyle bozulmuştur. akabinde " ağzına sıçarım senin ibneee!" *diye bi kız sesi duyulur. durum anlaşılmıştır, yine bir fordçuluk vakası...
montezuma yaklaşık 1 saat süren yoldan dolayı bu tarz şeylere alışkındır ama yine de irkilir, hatta korkar. hem de her seferinde...
konumuza dönersek devam eden süreçte elaman yalnızca " naptım yeaa?" diye sorabilmiş, kızdan bi bi zılgıt daha yeyince hepten susmuş, artık o andan sonra kendisi için moron gibi yolculuk etme faslı başlamıştır. ayıplayan gözler, olayın etkisiyle tek ses çıkmayan otobüste arkadan gelen kikirdemeler, kıpkırmızı surat...
çok geçmez bi durak sonra fordçu inerken makdül kızımız da gelip tam montezuma' nın önünde durur. bildiğin ford pozisyonu!
kız fordçunun arkasından "inersin tabi" diye sinirli sinirli konuşurken ve de çevredeki yaşlı teyzelerden aferin alırken montezuma da kendine kaçacak yer aramaktadır.
yaptığım ilk tek başıma otobüs yolculuğunda başıma geldiydi aynı yolculukta 2 olay.
cam kenarında oturuyordum yanım boştu. sonradan yanıma iri kıyım-öyle böyle değil 1,75 koltuk işgal edebilen biri- bayan oturdu. tabi ben de o zaman ilkokul 4'teydim, yani tıknaz bişiydim küçük ebatlarda falan. bayan oturur oturmaz ben cama kapaklandım. hareket etme imkanım da yok. sonra bayandan kopartan cümleyi söyledi "rahat otur evladım, rahat mısın?". ben tabi o an ne yapacağımı şaşırdım. allah razı olsun muavin durumu farketti beni şoförün yanındaki boşluğa tabureyle oturttu. yol virajlı bu arada. ön kapı açık. şoför kapıyı kapattıktan 3-4 saniye sonra sert bir virajı dönerken tabureden kapıya doğru uçtum. kapı kapanmasaydı belki 3. sayfada bir yerde haberim çıkardı. o yolculuğun nasıl bitmiş olduğunu halen anlamış değilim.