bir hanım kızımızın, kuzey, güney, doğu batı ve bu yönlerin ara yön istikametindeki tüm yolculara kusmuğunu püskürtmek suretiyle saf dışı bırakmasıdır. akabinde baygın baygın insanlara bakarak, bir de gayet sakin bir şekilde "ay kustum rahatladım, mendiliniz var mı?" demesidir.
karnaval havası estirir otobüste. daha rezili can sağlığıdır.
uludağ üniversitesindeki dolmuşların tabanında küçük yuvarlak çukurlar vardır. dolmuş parası 90 kuruştur ve para üstü olan 10 kuruşlar yerdeki çukurları doldurmuşlardır. ben de çok iyi niyetli biri olarak o 10 kuruşlardan birini görüp elimi uzattım. ama dolmuş tıklım tıklım bu arada. çukurlar o kadar küçüktü ki 10 kuruşu alamadım. ancak dolmuştaki tüm insanlar 10 kuruşu almaya çabalarken bana bakınca, böyle bi tuhaf oldum. sonra sessizce 'şoföre vericektim o parayı' desem bile nafileydi. ok yaydan çıkmıştı bir kere.
yanınızda oturan küçük çocuğun aniden üzerinize kusması. düşman başa yareppi bir de çıkmaz o kokusu. hele bir de sevgilinizle buluşmaya gidiyorsanız. intihar edin oğlum.
efendim günlerden bir gün lüzumsuz eve doğru 1 saatlik yolculuğu için kalabalık mı kalabalık
otobüsüne binmiş, değil oturmak, tutacak demir zor bulmuştur. velhasılı balık istifi dizilmiş
onca insanın arasında yapacak bişey de yok. sağındaki yavşağın solundaki kızı kestiğini görür.
herneyse dakikalar ilerledikçe bu lavuk bakışlara müteakip şöföre bişey sorma ayağına lüzumsuz'la
yer değiştirir. bakar ki otobüs çok kalabalık (puşt. gidemeyeceği zaten belliydi) vazgeçer, ne hikmetse
artık tam yanında duran hatunun tam arkasında motoru istop eder. ülen vaziyet içler acısı resmen.
artık tarif etmeye gerek yok. kızdan çıt çıkmıyo, rahatsız olmuş gibi bile davranmıyo. "sikerim banane"
der lüzumsuz. hakkaten de sevişgen çiftimiz baya bi süre öyle yolculuk etti. baya baya da otobüsün ön tarafı...
sonunda yaşlılardan "cık cık cık" diye sesler gelmeye başladı artık siz düşünün!
kız bi sağına baktı ki neredeyse otobüsün yarısı bu erotik macerayı seyrediyo, hatta bazı yaşlılar çekirdek
çitliyo bu sahneyi izlerken, bazı gençlerse bir an önce eve gitsek hallerinde, birden coştu kevaşe.
kevaşe- üüüüüffff! bunaldım. ayyyyh!!!
millet- ???? (iyiydik, bozmasaydın.)
kevaşe- (bana dönerek) şu çantanızı çeker misiniz lütfen!!!
lüzumsuz- nereye çekiyim bi de onu gösterin de önce.(ulan kevaşe yarım saattir elin herfiyle... tövbe! şimdi benim çantam mı dokundu sana)
kevaşe- sıkışıyoruz amaaa! (vaaay! şimdi öyle mi oldu! baya baya çantayı tekmeleyerek ilerledi lan.)
sonuç olarak ihale yine bize kaldı mnakoyum. elin oğluyle uygunsuz vaziyetlere gir. dönüp tek laf etme,
sonra dön bize "çantan şöyle de böylede....bik bik)
bu kadın milletinden korkulur valla!
ha yemedi kimse çanta muhabbetini ayrı.
bir gün ofisten çıktım saat baya bi geç oldu , 11-12 sularıydı otobüse bindim öyle bir koku geliyor burnumun direğineki sizlıyorum acıdan derken 5 dakka sonra arkamdaki adam üstüme TUBORG VE TEKEL RAKIMIZI kustu .