şehir içi otobüsteydim teyzem ve dayımla beraber çarşıya gitmiştik dönüş yolunda benim karnıma bir ağrı girdi. 10 yaşındaydım tutamadım bıraktım bende. tam o sırada şerefsiz fatih diye piç bir arkadaş var onunla karşılaştım otobüste. altıma yaptığımı da gördü. teyzem ve dayım beni tanımıyormuş gibi yapıyorlar bir yandan fatih piçi gülüyor olum bu ne hal diyerekten.
boş koltuklar vardı muavin oturtmadı ne rezil olmuştum babacım ya.
otomatik kapıya sıkışmaktır. evet sıkıştım hemde okula giderken. otobüstekilerin hepsi okuldandı. allahtan hoca bağırdı da son anda sinek gibi olmaktan yırttım.
4 arkadaşla otobüse binilmiştir. otobüse hazırlıksız binildiği için herkes çantasından akbil çıkarma telaşesindedir. bu 4 arkadaş dolayısıyla ayakta ve hiç bir yere tutunmamaktadır. en sonda olan 'derim ben' tam akbili tutarken otobüsün ani hareketiyle önündeki arkadaşa çarpar. o da kendi önündekine çarpar ve bu 4 arkadaş domino taşları misali koridorun ortasında yere yığılır. kısaca komik bir biçimde düşmektir.
belki de verilen ikramların servis arabasında ilk koltukların ordan kesilmeye başlaması ile cola turka, isimsiz kahve, ambalajından bile hoş görünmeyen kek gibi çeşitli yenilip içilmeyeceklerden olmasının verdiği huzursuzlukla huzursuz olunmaya devam edilmesidir.
o yolculuk esnasında ishal ya da yarı ishal durumunda bulunmak ki yarı ishal daha beterdir. bilemezsin kontrol sende değildir. sürekli bir hareketlenme, midede.. neyse uzatmayayım sanırım anlaşıldı.
fiziksel bir hadise söz konusu ise, kesinlikle mola esnasında kavga çıkarmak ve gırgır malzemesi olmaktır.
günlerden birgün zürafa vize dönemini atlatmış ve bir kaç arkadaşıyla beraber şehirler arası otobüs ile memleketin yolunu tutmaktaydı. ancak işler anlatıldığı gibi laylaylom değildi... çünkü zürafa'nın yanındaki koltukta oturan elemanın mükemmel bir sakız çiğneme yeteneği vardı. elemanın press istatistikleri dakikada 150 civarındaydı... zürafa her ne kadar istemese de o sakızın çakkıdı sesinden dolayı maruz kaldığı piskolojik baskının etkisiyle beynine vurulan çekiç darbeleriymiş gibi istem dışı hissederek istatistik çıkardı.
en sonunda dayanamadı ve tehditi savurdu ;
zürafa : birader, şu sakızı at yoksa sikecem belanı. kafa beyin bırakmadın amk.
+ kardeş, n'oldi kiaaaa ?
zürafa : ağız ağız değil mübarek jedi hızarı amk. dağ versek anında öğütecen birde ne oldu mu diyorsun göt ?
+ adam gibi konuş biradear !
mola vakti gelir ve dağılırız. kaptanın opetçi abiye " depoya bilmem neylik bas ! " dediğini duyar gibi oldum.
bunu tuvalette kıstırdık ve patakladık ancak arkamızdan gelen opetçi abi bizi madara etti.
opetçi abi dışarı çıkar ve :
opetçi abi : bunlara da aynısından basalım mı kaptan ?
bavulun patlamasıdır. bunun sonucu donlarınızın ortalığa saçılmasıdır.
aslında otobüste olmadı bu mevzu. otobüsü bekliyordum. tam 1 haftadır dolanıp duruyordum ve öğrenci evini kapatmıştım. dolayısı ile yüküm çok fazlaydı. elimde tıka basa dolu laptop çantası, bir orta bol eski tip valiz, bir de klasik tekerlekli orta boy bavul var. bavula sadece seyahatte kullanmayacağım eşyaları, annemin geri istediği tenceresini, kitaplarımı falan koydum. evet tam 1 hafta boyunca o bacul öyle durdu. oradan oraya sürükledim, gık etmedi. en son bursaya vardım, davutdede'ye gittim. inegöl'e varmama sadece birkaç dakika kalmıştı. ve inegöl arabası durağa geldi. valizi aldım, bilgisayar boynuma asılı. bavulu da sürüklemeye başladım ki... olan oldu. birden bire bi hafifledi meret. ulan bir baktım ki tencere kapağı yerlerde yuvarlanıyor. kitaplar saçılmış. donlarım saçılmış(ki çoğu kirli). durakta kim var kim yok "vah vah vah" dedi, şahidim. yok böyle rezillik.
Aşırı kalabalık ve sıkışıklıktan dolayı önünüzde bulunan ve 35 yaş sendromunda olan egosu yükselmiş olan bayanın size:''Sende ne yapıştın neredeyse tost olacağız.'' cümlesiyle suçlamaya kalkması, sizin de ilk defa başınıza gelen bu durum karşısında elinizin ayağınızın birbirine dolanması sonucu yaşanan rezilliktir.
kuzenimin basina gelendir. Birgun otobuse iki arkadas biniyorlar. Tabi otobus tika basa dolu. Cok yakisikli olmasindan mi kaynaklaniyor bilinmez bacaginda bir el hissediyor. Once kalabalik oldugu icin dikkate alip arkasina bakmiyor fakat sonra bu el bacaklarini oksamaya baslayinca arkasini donuyor ve ne gorsun. Bir erkek... Hemen arkadasina soyluyor ve ilk durakta inerken cocugu da yakasindan tutup indiriyorlar asagi. Sonra cocugun agzini burnunu kirip karakola goturuyorlar. Polislere anlatiyorlar olayi tabi, biz icabina bakariz deyip bir de orda dovuluyor cocuk...
apaçi müziği olan telefonun çalması. o telefon kime ait olursa olsun herkesin içinde bir yara kanamaya başladığından en büyük rezillik olarak listelenebilir.
bir kız duygusallığa gelip sevgilisinin elini öptüğünde yüksek bir ses çıkması ve o anda tüm otobüsün sessizliğe kavuşmasıdır. bütün yolcular ve muavin en arkada ki o kıza bakar ve kızın arkadaş grubu tarafından yüksek bir kahkaha kopar. o anki rezillik ileri zamanlarda komik bir anıya dönüşecektir. *
(bkz: canım kardeşim)
üniversite kampüsü dağın tepesindedir ve otobüs de tıklım tıklımdır. öğrenciler ve hastalar zor sığmaktadır derken yine ayakta elimde önlük, kitap, çanta giderken bir elimle de demirlere tutunuyorum falan. birden fren sıktı şöför amcamız ben de dengemi kaybettim ve arkadaki koltuğa doğru savrularak düştüm. arkadaki koltukta da 5 erkek vardı, ayaklarına kapanmış oldum resmen. hemen indim tabi.
önde otururken ani bir frenle, vitesin yanında bulmak kendini. şoförün tek elle seni kaldırmaya çalışması. ve bunun bir öğrenci servisi olması. bir hafta sınıfın gündemi sensin. hadi iyisin, şu daha fena bence;
(bkz: çok güzel kızın kafayı tavana çarpması) veya
(bkz: çok bıyıklı adamın sizi fortlaması).
tırnak kesip çevreye saygısızlık yapmaktır;
işten çıkarıldığım günde 2 hafta sonra geri dönüş davası ve sendikal tazminat için avukatın yanına gideceğim, sabahın erken saatleridir gelen ilk otobüse bindim.
zaten canım çok sıkkın patlayacak yer arıyorum, kafamda yüzlerce soru beynimi kemiriyor ayrıca düştüğüm durum resmen satışa gelme durumu olduğu için eski arkadaşlara da, eski işverene de, müdüre de nefret doluyum bu ülkede dava açmak bile parayla olduğu için fakir insanlar hakkını savunamayacak durumlara gidiyor o da ayrı dert, ömrümde ilk defa adliye koridorlarına gideceğim o da ayrı bir sıkıntı,
ben bunlarla uğraştığım yetmiyormuş gibi arkamda çıt çıt diye bir ses duydum ne olduğunu ilk başta anlamadım ama bir arka sıradaki gençler söylene söylene kalktılar farklı bir yere oturdu, bir süre sonra yine aynı sesi duydum arkama baktığımda çok şaşırdım, 30 - 35 yaşlarında öküzün teki tırnak kesiyor, ne ayaksın lan dedim, tırnakların kenarlarını temizliyorum demez mi, sığır git o pisliği evinde yap dedim kafasını eğdi bende uzatmadım önüme döndüm,
aradan 1 dakika geçti baktım sessiz kesmeye devam ediyor bu en arka koltuktaydı, kalktım yanına gittim boynunu sıkıp kafasını cama vurdum, ağzımdan kelimelerin dökülmesine engel olamıyorum, ulan it oğlu it, zaten işsiz kaldım, başıma gelmedik iş kalmadı bunların acısını senden çıkarırım adam ol diyorum, araya başka adamlar girdi ayırdılar,
bir durak sonra son duraktı konak meydanında indik, ben bu şerefsizi kafaya taktım hırsımı bundan çıkaracağım, iner inmez yapıştım yakasına bende de kalıplı ama götoş başına gelecekleri anlamış olmalı sesi bile çıkmıyor, ben bunu sürüyorum durakların arkasına çekip sağlam döveceğim, az önce otobüste bizi ayıranlardan biri çıktı geldi,
durumu anlamış bana kimlik gösterdi polismiş, delikanlı bırak bu pisliği gel seninle biraz konuşalım dedi, tabi devlet düşmanın değiliz kanuna memura saygımız sonsuz, kabul ettim lavuğu geri fırlattım memurla çay ocağına yürümeye başladık, senin iyi biri olduğunu anladım bende zamanında çok sorunlu dönemler atlatmıştım sabret her şey düzelir filan bana sağlam ayar verdi bir de cebinde para çıkarıp al aslanım çorba içersin diye 50 tl para uzattı,
memur bey daha ölmedik sok o parayı cebine dedim adam duygulandı çıkarıp cep numarasını verdi arada görüşür gider çayını içerim.
özet geç diyenlere için;
otobüste tırnak kesen adamın ağzına kolumu sokarım arkadaş kimse kusura bakmasın, ben değil ama o şerefsiz sağlam rezil oldu.
