fermuarın açık kalmasıdır. Hemde tamda karşınızda kesiştiğiniz kızın size bakıp gülmesiyle kendinizi bir bok zannedersiniz. Siz de gülümsersiniz, kıza en yakışıklı bakışınızı atmaya kendinizi brad pitt gibi göstermeye çalışırsınız ve kız gözleriyle çükünüzü gösterdiği an bittiğiniz andır. Hangi durakta indiğiniz önemli değil direk otobüsü terk edersiniz. O kızın da amk göt.
hevesle yapılan bie yolculukta en ciks kiyafetlerinize yandaki annekucağında ki çocuğun kusması ve hiçbişey olmamış gibi yola devam etmeleridir. hiç çekinmeyin ağzımada sıçabilirsiniz son sözünün söylenememsi ahh ulan ahh.
Arka ortada otururken ve ilk defa otobüs hızlı giderken şoförün ani fren yapması ve tıklım tıklım otobüste yolcuların domino taşı gibi devrilmesi. ben de payımı aldım tabi.
16 saatlik bir ege / akdeniz yolculuğunda size nişan kesilmeye çalışılmasıdır.
görmedim ben böyle sıcak kanlı, haşin bir teyze. hani biraz alıcı gözle baksam " al götür oğlum, ailenle tanıştır, kaynaşırsınız ! " diyecekti. sigara paketimin yarısınında ırzına geçti ama olsun, egzantirik sohbetine saydım deyze onuda.
-sıkışık bir otobüste sevgilinizle elele kol kola, bir nevi sarmaş dolaş durup etrafa baktığınız bir anda bir çift tanıdık gözün (baba, anne, muzip kardeş, abinin arkadaşı, dedikoducu yan komşu vs.) dakikalardır sana baktığını gördüğün an.
-arkanda oturan kişinin üzerinize kusması
-dopdolu bir otobüste durakta inmek için onlarca insanın arasından geçmek zorunda kalmak. hele ki ''biraz acele edin bayan'' diye seslenip duran sinirli bir şoför varsa.
-pencereyi açınca dumanın içeriye girmeyeceğini sanan şoföre tıklım tıklım bir otobüste tek uyaranın siz olmanız ve uyardığınız halde sallamaması ve aynadan ters ters bakması.
kim osürdü yav?" derken bile yellenen adamla aynı araca düşmektir. liseliydim, aradan kaç sene geçti... yine de o kokuyu unutamadım, napalmcı allahsız! *
mekan ankara beytepe minibüsü. geceden kalma bir sabahtır ve gercekten inanılmaz alkol kokuyorsunuzdur. aksam votka kola cok içilmiş olduugndan gaz birikimi vardır. durakta inecek var demek için agzınızı actıgınızda geğirme sesinizle birlikte minibüs söförü zaten kahkaha atarak durmuştur coktan. hayatımdaki en büyük rezilliğimdir.
elinde sayısız test dergileri vardır tabii dergiler poşetin içindedir. otobüs körüklüdür ve tam kaçmak üzeredir ancak yazarın otobüsü
kaçırmaya hiç niyeti yoktur.
şoför ön kapıları kapamıstır ancak en arka kapı hâlâ açıktır.
bir anlık manevrayla yazar önce poşeti içeri sokar -ve o an kapılar kapanır; otobüs harekete geçer- işte o an yazar çok utanır ve korkar.
korkar çünkü dergiler içeride; kendisi dışarıda, otobüs hareket halindedir.
o an pis liseli kızlar olabildiğince yazara gülerler.
yazar aldırış etmez ve dışarıdan otobüsün içerisindekilere -şoföre deyin açsın kappıyyyyıııaaaaaa- şeklinde nida verir.
içeridekiler her ne kadar söylese de şoför ışıklara kadar durmaz. yazar 200 metre sürüklenir eli de poşetin diğer ucundadır.
şoför ışıklarda durur ve kapıyı açar; yazar süzüle süzüle testleri kurtarmanın sevinciyle kentkart basmak için öne doğru ilerler.
şoför:-aceleğn neyğdi bidağkine bineydiğn- şeklinde atar yapsa da; yazar ters koltuklardan birine oturur ve sonraki durakta iner.
en ön koltukların önünde oluyordu sanırım boydan boya cam şimdi orası. kız bindi otobüse kartını öttürdü o koltuğa yöneldi. cam da fazla temizdi galiba önce şiddetli bir şekilde kafasını çarptı daha sonra vücudu camla bütünleşti. yüzü falan kızardı sonra ben de bayağı gülmüştüm.
gerizekalı şoförün ani freni sebebiyle, maalesef ayakta kalan bir teyzenin, oturan bir amcanın kucağına oturması, bu rezilliklerden sadece bir tanesidir.***
otobüsün tepe havalandırmasını kapatmanızı isteyen bir bayanın ricasını kıramayıp kapatmaya çalışmak; ve bir türlü güç yetiremeyip kapatamamak. Sonra, "bir dakika" diyerek sizi kenara iteleyen bir öküzün, küt diye kapağı kapatıp kendi kendini kahraman ilan etmesi.